Bölüm 5

533 25 22
                                    

"Sessizlik, eğer doğru kullanılırsa en büyük gürültüye dönüşür..."

Kazanlarda kaynayan devasa ahtapotlar, iyi dilimlenmek üzere bana gönderiliyordu. Kollarını keskin bıçakla ayırırken aklıma insan öldürme fikri geldi birden. Aslında ben hayvan öldürmek ile insan öldürmek arasında pek bir fark göremiyordum. Tabii bazen hayvan ölümlerine daha çok üzülmem dışında.

Bu arada hikayemde sizlere hayatımı nasıl kazandığımı hiç söylemedim. Ünlü lokantalarda yardımcı aşçı olarak geçici işler yapıyorum. Bıçağı pratik kullanma becerim sayesinde iş bulmakta zorlanmadığımı tahmin edersiniz. Bence bir şeyleri kesmek bir sanat türü sayılır. İlk başta bıçağınızı tanıyacaksınız. İnce hatlarına kadar şeklini ezberlemeniz gerekir. Herkes iyi kesemez çünkü bu inceliklere dikkat etmez.

İkinci önemli konu da neyi keseceğiniz tabii. Bıçak rahatça her yere girmez. Mesela karından bıçaklamak zor iştir. Bıçağa zarar verir, karın kaslarını kesmek zordur. her şeyin bir zayıf noktası vardır ama. Boğaz, yüz ve bilekler kolay kesilir. Çok kan akıtır. Kolay ve kullanışlıdır.

Geri dönecek olursak hikayemize, elimdeki ahtapotun dokunaçlarını dilimlerken, çevremdeki mutfak çalışanlarının hızlı ve telaşlı bir şekilde bir kadının çevresinde toplandığını fark ettim.

Tahmin ettiğim kadarıyla yeni gelen baş aşçıydı kendisi. Uzun ince, mavi gözlü, sert bir kadındı. Beyaz teni üzerine kırmızı ruju çekici bir hale getirse de, sert yüz hatları ve sahip olduğu mevkii ürkütücüydü. O daha gelmeden haberleri gelmişti. Kız kardeşinin kocası, kız kardeşine şiddet uygulayınca adamın sağ elindeki dört parmağını satırla kesmişti. İki yıl yatıp çıkmış ve intikamını almış olsa dahi erkeklere olan nefreti hiç dinmemişti.

En iyisi uzak durmaktı bu kadından. İnsanlar gidip yalakalanmaya başladığında, ben kalıp işimi yaptım.

Tanışma faslından sonra bir sessizlik oldu ve yeni baş aşçı mesai arkadaşlarına sistemli çalışmak ve disiplin gibi klişelerden bahsetti. Sanki bunları ilk kez duymuş gibi yapan ve hayretler içinde kadını dinleyen bir sürü dalkavuk büyük bir iştahla dinlemeye devam etti.

Önümdeki malzemelerin düzenli bir şekilde dilimlenmesine konsantre olmuş bir biçimde başımı tezgahın üstüne eğmiş, çalışıyordum. Özlü sözlerden limitli hayatı olanların bile sıkıldığını varsayarsak, benim durumumda birinin hiç katlanamayacağını da tahmin edebilirsiniz sanırım. Bu nedenle, bu yapay oryantasyonu pas geçmek istedim.

Baş aşçı mutfak personeline geçmişindeki ders çıkarılacak anılarını anlatırken, gözü benim umursamazlığıma takıldı. Bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum.

Diğer personele dağılmalarını ve işlerine devam etmelerini söyledi. Sonra yavaş adımlarla bana doğru yürüdü. Kavgaya davet eden bir ses tonuyla "Sen ilgilenmiyorsun sanırım anlattıklarımla?" dedi.

-Sadece işimi yapıyordum.

-Senin işin, ben her ne diyorsam, onu yapmaktır. Şimdi de elindeki işi bırakıp bana bakmanı istiyorum.

Dediğini yapmaktan başka çarem yoktu. Bu işe ihtiyacım vardı. Sarhoşları öldürüp paralarını alarak hayata devam etmek zor oluyordu çünkü. Zaten sarhoş ise, parası pek olmuyordu.

Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Elimdeki bıçağı tezgaha bırakıp, ellerimi de bez ile sildim. Samimiyetsiz bir şekilde "Buyrun efendim!" dedim.

Hasta KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin