Bölüm 40: Ölüm (Final)

35.6K 1.2K 105
                                    

Bölüm Şarkısı: Söz Dizisi- Bul Getir.  İnternet eşliğinde okuyunuz. 

"Sizde nereden çıktınız?" diye bağıran anneme güldüm.

Kucağımda daha kırk günlük olan oğlumla birlikte ev halkına doğru yürüyüp "Kırk uçurtmaya geldik ananesi" diye bağırdım.

Aslında her şey Demir'in başının altından çıkmıştı. Ben kırk uçurtmaya acaba nereye gitsek diye gevelerken bir anda hadi Mardin'e gidelim dedi. Deyiş o deyiş ertesi gün kendimi Mardin de buldum. Annem bana sarılmak yerine torununu kucağına alıp babamın yanına giderken gülüp "Kızınız benim öncelik bende olmalı" dedim.

İkisi de omuz silkip "Valla torun evlattan daha tatlı oluyor" dediler.

Hallerine gülerken herkesle selamlaşıp sarıldım. Hep birlikte akşam yemeğine geçerken benim oğlan ananesinin kucağındaydı. Bende açıkçası kırk günün verdiği yorgunlukla bundan memnundum, bakmayın böyle dediğime aslında hiç yorulmuyordum. Sabahları hep Demirdeydi, o işe gidince vardiyayı Cem teslim alıyordu. Tabi bu süre zarfında Selma anne hep yanımdaydı. Yani yorulma gibi bir şey söz konusu değildi. Oğlum on dakika kucağımda kalsa Cem 'Sen yeni doğum yaptın yorulma' deyip alıyordu. Sanki ben senin asıl amacını bilmiyorum...

Ağabey'im "Haber verseydiniz havaalanına bir araç gönderirdim" deyince Demir "Çok ani oldu her şey aklımıza gelmedi" dedi.

Güldüm. "Ağabey kırk uçurtmaya nereye gitsek diye düşünüyorduk, sonra bir anda kendimi burada buldum"

Hepsi gülerken babam "İyi yapmışsınız, küçük ağa şimdiden tanısın memleketini" dedi.

O an Demir'le göz göze gelince gülümseyip göz kırptı. Büyük bir rahatlamayla yemeğime geri döndüm. Demirle bu aralar gündem konumuz, oğlumun Mardindeki makam koltuğuydu. Demir inatla benim oğlum İstanbul beyefendisi olacak diye tuttururken bende Mardin'in gelenek ve göreneklerini de bilecek diye tutturmuştum. Ben zaten oğlumun beyefendi biri olması için elimden geleni yapacaktım ama az da olsa Mardinin gelenek ve göreneklerini bilsin istiyordum. Bunun üzerine babam bir hafta önce oğluma 'Kuzey ağa, küçük ağa' gibi şeyler söyleyince Demir'in etekleri iyiden tutuşmuştu. İnatla anlayamadığı bir şey vardı, zaten bizim oğlan ağa oluncaya kadar önünde çok insan vardı. Ağabeyim, oğlu Baran bizimkini biraz zor sıra gelirdi ki gelmezdi. En fazla bir ağabeyim kadar olmasa da bizim oğlanında sözü geçerdi. Ondan da bir şey olmazdı her halde, çocuk kırk yılda bir gelecek buraya zaten... Allah'tan Demir geçen gün durumu anlamış ve bana da hak vermişti. Sorun böylelikle çözülmüştü.

O ara gözüme Baran çarptı. İnatla babannesinin yanına oturmuş, Kuzeyle onu izliyordu. Tam Kuzeyin parmaklarına dokunacakken korkup elini geri çekiyordu. "Baran" deyince bana döndü. "Halacım dokun, korkma"

"Ya aylaysa?"

Güldüm. "Ağlamaz"

Annem gülerek Baranın parmağını tuttu ve Kuzeyin önce parmaklarına sonrada yanağına dokundurttu. Baran kahkahalar atarken hepimiz ona gülüyorduk. Demir bir anda kulağıma "İkinci çocuğu yapalım bak biz" deyince gözlerimi devirdim.

Baran "Hiya" deyince yeniden ona döndüm.

"Söyle halacım"

"Şimdi şenin hayatına Demiy giydi, sonra bu bebiş giydi. Beni unutmaşsın değiy mi?"

Güldüm. "Oğlum sen benim ilk aşkımsın nasıl unutayım?" dedikten sonra derin bir nefes aldım. "Ay! Gözümün önünde canlandı da... Ceylin yengem doğurdu Baranı kucağıma verdiler, Ceylin düzelene kadar bakıver diye. Küçücüktü ne yapacağımı şaşırmıştım"

Demir'in Hirası (Zoraki evlilik) #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin