1.8

3.7K 257 59
                                    

Ashton'ı arabasından inerken yakaladığımda hemen yanına doğru ilerledim. Dün gece yaptığımız sinir bozucu 'Atkımı geri getir.' konuşmasından sonra beni ciddiye alabileceği bir ifade takınmaya çalışıyordum ve bu gerçekten ilk defa bir şeyi yapmamın imkansız olduğunu hissettiriyordu.

Yine de bilindik Riley gibi kalabilmeye çalıştım. Yaptığım hiçbir şeyi ciddiye almıyor ve söylediğim her şeyi sürekli dalgaya alıyor olması işimi kolaylaştırmıyordu ama ona olan gardımı indirmeye başladığımı düşünmesini istemiyordum. Gerçi bu ne kadar mümkündü, emin bile değildim. Benim insanların bildiği Riley gibi davranmadığım ve Ashton'ın da tüm kampüsün görmeye alışkın olduğu Ashton Irwin gibi davranmadığı çok barizdi.

"Yine sabah güneşi gibi ışıl ışıl parlıyorsun." alaycı bir gülümseme ve en az gülümsemesi kadar alaycı ses tonuyla benimle konuştuğunda suratına dik dik bakıyor olmamı bile umursamıyordu. Arabasının kapısını kapatıp kilitlediğinde, kalçasını kaputa yasladı.

"Söylesene yine hangi erkeğin penisi elden gittiği için üzülmeliyim?"

"Hangi erkeğin penisinin elden gitmek üzere olduğunu sen çok iyi biliyorsun."

"Hiçbir şey bilmiyorum." çarpık bir gülümseme takındı. "Neden biraz daha yaklaşıp söylemiyorsun? Belki yanlışlıkla öpüşürüz diye korkuyor musun?"

"Ashton seni öldürmeden önce şu lanet olası atkımı geri ver-"

"Hava o kadar da soğuk değil aslında. Ona gerçekten ihtiyacın var mı?"

"Bu hava soğuk değil mi?" konuştukça ağzımdan ve burnumdan sigara içmişim gibi beyaz bir duman salınıyordu. Üşüdüğüm zaman burnumun ucu ve ellerimin üzeri kızarırdı. Yine o zamanlardan birinde olduğumuza o kadar emindim ki.

Ashton umursamaz bir şekilde omuz silkti. Kollarını göğsünün altında birleştirip, çarpık gülümsemesi ve ela gözlerindeki baygın bakışlarıyla öfke saçan ifademi seyrediyordu. Uzun, kemikli parmakları hızlıca dağınık saçlarının arasından kayıp eski konumuna dönerken dudaklarını ıslatmıştı.

"Üşüyorsan seni ısıtabileceğimi söylemiştim."

"Sana değil, atkıma ihtiyacım var." diye ısrarla direttim. "Yaptığın şakanın boku çıkmaya başladı. Bil diye söylüyorum, elden giden tek şey sadece penisin olmayabilir."

Ufak bir kahkaha attığında çevremizde dolaşan kampüsteki insanların çoğunun bakışları bizi buldu. Birkaç ay önce Ashton ve benim aramızda bir şeyler olabileceğine dair yapılmaya başlanan dedikoduların doğru olduğunu görmüş gibi heyecanla bizi seyrettiklerini fark ettiğimde, iyice sinirlendim. Geçen gün yurdun önünde benimle konuştuğunda ağzından dört sene boyunca bir kez bile adam akıllı bir kelime duymadığım oda arkadaşım bile, ne zaman erkek arkadaş yaptığımı ve iyi bir zevkim olduğuyla ilgili asılsız şeyler söylemişti.

Ben de ona ağzını kırk yılda bir açma kararı almış olduğu için kendi isteğiyle çenesini kapatma şansını tanıyacağımı söylemiştim.

Sanki insanların bizi film izliyorlarmış gibi seyrediyor olmaları Ashton'ın birazcık bile umrunda değilmiş gibiydi. Bileğimi yakalayıp beni kendisine çektiğinde donup kalmıştım. Bu atağı beklemiyordum. Başını hafifçe eğerek gözlerimin içine daha yakından baktığında birkaç kişinin mırıldanışlarını duyabiliyordum.  Ama Ashton'ın kirpiklerimi dalgalandıran ılık nefesi söylenenleri dinlememe engel oluyordu.

"Duyma, Riley. Kulağını kapat."

Neyin endişesini etmekte olduğumu anlamış gibi konuştuğunda derin bir nefes aldım. Tatmin olmadığımı düşünmüş olacaktı ki "İnsanlar hep konuşur. Hep. Kendini dış dünyaya o kadar soyutlamışsın ki değil senin hakkında konuşmaları, fark edilmek bile istemiyorsun." dediğinde ona kendimi biraz bile açmamış olmama rağmen her şeyi birkaç basit cümleyle özetlemiş olmasına şaşırmıştım.

Youngblood || irwin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin