54. Bölüm

785 85 19
                                    


"İtin beni öyleyse, efendim. Silkip atın, yoksa ben sizi kendiliğimden dünyada bırakıp gitmem."

"Jane, bayılıyorum senin şu sesine! Gene umut veriyor bana. Öyle dürüst bir ifadesi var ki! Sesini duyunca bir yıl öncesine dönmüş gibi oluyorum. Bu arada senin yeni bir bağ kurduğunu unutuyorum. Gene de budala değilim ben. Hadi, git artık..."

"Nereye gideyim istiyorsunuz, efendim?"

"Kendi yoluna. Kendi seçtiğin kocanın yanına."

"O da kimmiş?"

"Kim olacak? Şu St. John Rivers işte."

"Benim seçtiğim koca falan değil o. Hiçbir zaman da olamaz; çünkü beni sevmiyor, ben de onu sevmiyorum. O Rosamond adında güzel bir genç kızı seviyor. Kendine göre seviyor ki bu sizin sevmenize hiç benzemiyor, efendim! Onun benimle evlenmek isteyişi, yalnızca iyi bir misyoner karısı olacağıma inandığı içindi. Kendisi iyi, hatta büyük bir adamdır, ama serttir, bana karşı buz gibi de soğuktur. Bana zerrece âşık değil. Bende birkaç işe yarar ruhsal değerden başka hiçbir çekici yön görmüyor. Ama, siz diyorsunuz ki sizi bırakıp ona gitmeliymişim... Öyle mi, efendim?"

Elimde olmayarak baştan aşağı ürpermiş, içgüdümle, sevdiğim adama sokulmuştum. Gülümsedi.

"Doğru mu anlattıkların, Jane? St. John'la senin arandaki ilişkiler gerçekten bu durumda mı?"

"Bütünüyle, efendim. İnanın, kıskançlık duymanız yersiz. Sizin tasanızı dağıtmak için biraz şaka yapayım dedim. Öfkenin üzüntüden daha iyi geleceğini düşündüm de ondan. Benim sevgimi istiyorsanız gerçekten... Benim sizi aslında ne kadar çok sevdiğimi bilseniz içiniz rahat eder, göğsünüz kabarır. Gönlüm yalnızca sizin, efendim, size ait. Kader beni sizden ayrı kalmaya mahkûm etse bile gönlüm sizden ayrılmaz."

Edward beni gene öptü ama acı düşünceler yüzünü yeniden karartmıştı. Üzgün sesle, "Ah, sönen gözlerim, şu sakat elim!" diye mırıldandı.

Avutmak için okşadım onu. Aklından neler geçtiğini biliyordum. Bunları açığa vurmak istiyor, ama göze alamıyordum. O başını öte yana çevirirken ben onun gözlerinden birer damla yaş sızdığını, o sert çizgili yanağa doğru yuvarlandığını gördüm. Yüreğim ağzıma geldi.

Biraz sonra Edward, "Benim Thornfield'deki o yıldırım çarpmış kestane ağacından pek farkım yok!" diye söyledi. "O ağaç yıkıntısının taptaze bir sarmaşık gülüne, 'Gel de benim çürük gövdemi çiçeklerinle sar,' demeye hakkı var mıdır?"

"Siz ne yıkıntısınız, ne de yıldırım çarpmış ağaç! Güçlü, yaşam dolusunuz. Siz isteseniz de, istemeseniz de köklerinizin çevresinde filizler yeşerecek, sizin o cömert gölgenize sığınacaklar, büyüdükçe de size doğru yaslanıp sarılacaklar; çünkü sizin gücünüz onlara güvenli bir destek olacak."

Edward gene gülümsedi: Onu avutmuştum. "Filiz demekle arkadaşlarımı demek istiyorsun, değil mi, Jane?" diye sordu.

Ben biraz duralayarak, "Evet, arkadaş," dedim. Arkadaştan ileri bir şey demek istiyordum, ama başka ne söz kullanacağımı bilemiyordum. Efendim bana yardım etti:

"Evet, ama ben bir eş istiyorum, Jane."

"Öyle mi, efendim?"

"Öyle ya! Haberin yok muydu, Jane?"

"Yoktu elbet! Şimdiye kadar bundan hiç söz etmediniz ki!"

"Kötü bir haber mi bu senin için?"

"Bu, duruma bağlıdır, efendim... Bir de, yapacağınız seçime."

"Bu seçimi benim adıma sen yapacaksın, Jane. Ben de senin sözünü tutacağım."

Jane EyreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin