Sesimin titremesini, boğuklaşmasını önleyerek, "Çevremdeki her şey değişti, efendim; onun için benim de değişmem gerek," dedim. "Bu kesin. Acı anılardan, sürekli çatışmalardan, duygularımızla savaşmaktan kaçınmanın da tek bir yolu var: Adela'nın yeni bir mürebbiyesi olmalı."

"Ben Adela'yı okula gönderiyorum, buna karar verdim bile. Seni Thornfield'de kalıp iğrenç anılarla boğuşmaya mahkûm edecek değilim elbet. Lanetlenmiş bir yer burası. Ahan'ın çadırı sanki... Tanrı'nın göğüne, yaşayan ölümün iğrençliğini yansıtmaktan utanmayan pis mahzen... Hayallerimizdeki zebanilerin hepsine taş çıkartabilecek tek canlı zebanisiyle tüm cehennemlerden beter olan şu dört duvarlı cehennem... Seni burada oturtmayacağım Jane... Ben de gideceğim. Buranın hortlaklı olduğunu bile bile seni Thornfield'e getirmem yanlıştı zaten. Daha seni görmeden herkese söylemiştim, konağın uğursuz esrarını senden saklasınlar, diye çünkü gelen kızın, böyle bir şeyle aynı çatı altında yaşamak istemeyeceğini biliyordum; gerçeği söylersek Adela'ya mürebbiye bulamayacağımızdan korkuyordum. Zırdeliyi başka bir yere aktarmak benim için olası değildi. Gerçi, Ferndean Malikânesi'nin çiftliğinde bir evim var. Orası da buradan daha ücra, daha ıssız bir yer; zebaniyi oraya kapatabilirdim ama vicdanım elvermiyordu; çünkü ev, ormanın ortasında çok rutubetli bir yerdi. Onu oraya kapatsam rutubet yüzünden çok geçmeden öbür dünyayı boylar, ben de bu yükten kurtulurdum. Gelgelelim günahkârlar çeşit çeşittir; ben de, can düşmanım bile olsa, kimseyi bile bile ölüme bırakamam.

"Yalnız, evin içinde bir deli olduğunu senden gizlemek minareye kılıf giydirmekle birdi. O ifritin yakınında olup da hışmına uğramamak olası mı! Thornfield Malikânesi'ni kapatacağım artık. Grace Poole'a "karım"la, o korkunç acuzeyle burada, baş başa otursun, diye yılda iki yüz sterlin vereceğim. Grace paranın hatırı için çok şeylere katlanır. Grimsby Tımarhanesi'nde bekçi olan oğlunu da yardımcı alır yanına... Sevgili eşimi şeytan dürtüp de aklına insanları diri diri yakmak, bıçaklamak, dişlemek esince yola getirmek için, yardıma..."

Efendimin sözünü keserek, "Efendim, o zavallı kadına karşı çok insafsız davranıyorsunuz," dedim. "Ondan kinle, hınçla konuşuyorsunuz... Nefretle. Zalimlik bu. Deliyse onun suçu ne?"

"Jane, sevgilim benim... Hayır, diyeceğim, işte! Sen benim gerçekten küçücük sevgilimsin; çünkü benim gene günahımı alıyorsun. Ondan nefret edişim deli olduğu için değil. Sen çıldırsan senden nefret eder miydim sanıyorsun?"

"Elbet ederdiniz, efendim."

"Demek ki beni hiç tanımamışsın, benim sevince nasıl sevebileceğimi hiç bilmiyorsun çünkü, yanlışın var. Senin varlığının her zerresi benim için kendi varlığım kadar değerlidir; hastalansa, mahvolsa da canımın canıdır benim. Senin zekân benim hazinem; bozulsa da benim gözümde değerlidir. Sen çıldırsan seni deli gömleğiyle değil, kollarımla tutarım ben. Kollarını bağlasam da iplerin arasına sevgim dolanır. Senden asla tiksinip kaçınmam... Ondan tiksindiğim gibi. Sakin zamanlarında, başında bakıcı olarak ben otururum. Sen bana hiç güler yüz göstermesen bile yorulmak bilmez bir şefkatle üzerine titrerim; sen beni tanımasan da senin gözlerinin içine bakmaktan bıkmam, usanmam... Ama, lafı ne diye uzatıyorum! Seni Thornfield'den uzaklaştırmaktı konumuz. Hemen yola çıkmak için her şey hazır, biliyorsun. Bu çatının altında tek bir gece daha geçirmeye katlan, Jane, senden dileğim yalnızca bu. Ondan sonra buranın felaketleriyle korkularına temelli elveda! Uzakta bir evim var... Korkunç anılardan, istenmedik konuklardan, yalandan, dedikodudan uzak bir yer."

"Adela'yı da yanınıza alın, efendim," dedim. "Can yoldaşı olur size."

"Ne demek istiyorsun, Jane? Adela'yı yatıla okula göndereceğim, dedim ya sana! Zaten çocuktan can yoldaşını ne yapayım ben! Kendi çocuğum bile değil... Bir Fransız dansçının piçi! Neden onu yıkmak istiyorsun başıma? Niçin onu can yoldaşı seçiyorsun bana? "

Jane EyreWhere stories live. Discover now