╰20╮

8.3K 579 139
                                    

Autumn Leaves-20

Jeongguk ile birlikte yemek yemek istediği restorana giderken yalnızdık. Korumalara izin vermemiş, sadece iki kardeş yürüyerek yemek yiyeceğimiz yere gitmiştik. Arabayla gitmeyi her ne kadar teklif etse de Jeongguk, kalçamdaki ağrı yüzünden oturmak ve araba yolculuğu çekmek pek doğru gelmemişti. Tabii bu kadar çok yürüyeceğimizi bilseydim arabayı tercih ederdim ama geri dönüş için çok geçti.

Yol boyunca fazla konuşmamıştık, aklım zaten Suga'daydı ve ona toplantıda olduğu için mesaj atıp rahatsız etmek de istemiyordum. Şapka ve maske taktığım için zaten tanınmıyordum ama kalabalık yerlerden geçerken yine de hiçbir konuda konuşmamaya çalışmıştım.

Sonunda Jeongguk'un istediği restorana gelince Jeongguk yanımıza gelen garson ile konuşmuş, sakin utangaç birisi değilmiş gibi davranmıştı. Hareketleri şaşırmamı sağlarken etkilenmiştim de. Kardeşim utangaç yanını bir kenara bırakıyordu anlaşılan.

Garson bizi iki kişilik olan köşedeki masaya götürmüş, biz sandalyelerimize otururken menü getirmişti. "Ne yemek istiyorsun hyung?"diye sordu Jeongguk.

Omuz silktim menüye dudaklarım büzülü halde bakarken. "Fazla aç değilim. Ama et alabilirim."

"İstediğini alabilirsin, artık senin de bakir olmamanı kutlamak için bugün yemekler benden." Dediğine gülerek menüye tekrar baktım. Söylediği birazcık utanç verici olsa da emindim ki yalnız olmamızdan cesaretle zaten bir sürü şey söyleyecekti.

Birlikte yiyeceklerimize karar verirken o her zamanki gibi kuzu şiş almıştı. Ben et isterken Jeongguk masada istediği diğer şeyleri de söylemiş ve garsonu yollamıştı. Gözlerimiz buluşurken şapkamı çıkardım ve saçımı geriye atıp şapkamı ters takarak ona kaşlarımı kaldırdım. Maskesini çıkarmıştı ama şapkası hala duruyor, bir de siyah hırkasının kapşonunu da şapkasının üstüne geçirmişti. "Ne?"dedim maskemi çenemin altına doğru iterek.

"Hiç."dedi tatlı tatlı gülümseyerek.

Gözlerimi kıstım. "Yani bana bir şey sormak istemiyor musun?"

"Saçmalama hyung, tabii ki de sana Suga hyungun yatakta nasıl olduğunu sormak istemiyorum. Ya da kaç tur yaptınız da yürürken bile zorlandığını merak etmiyorum."deyip dudaklarını şaklatırken kafasını iki yana salladı. "Asla."derken kendisine, ben kaşlarımı kaldırmış onu izliyordum.

"Tamam, sormak zorunda değilsin."dediğim sırada gözleri kocaman açılırken ben gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum.

"HA-" Birden bağıracakken anında kendisini tutmuş, ardından dudaklarını birbirine bastırarak bana doğru eğilmişti. Yuvarlak gözlerini kocaman açarken, "Benimle hiçbir şeyini paylaşmıyorsun."dedi ve sonra dudaklarını büzdü. "Suga hyung seni benden alıyor."

Gülmeme engel olamazken elimle ağzımı kapatarak kendimi geriye attım. "Aigoo, kıskanıyor musun sen? Hem de Suga'yı?"

"Belki." Tek gözünü kıstı. "Birazcık."derken sesini düşünceli çıkmıştı ama göz göze geldiğimizde ve ben kaşlarımı gülerek kaldırdığımda gözlerini açarak, "Ama fazla değil!"demişti yüksek sesle.

"Tamam, tamam."dedim gülerek. "Tabii ki fazla kıskanmıyorsun."

İç geçirdi. Onunla dalga geçmem moralini bozarken eskiden Suga'dan fazla hoşlanmadığı aklıma gelmişti. Artık Suga ile birebir konuştuğu, onu tanıdığı için, çalışmalarına, kişiliğine, insanlara karşı olan genel tavrına tanıklık ettiği için Suga'ya o da artık hayrandı. Dile getirmiyordu ama bakışlarından, Suga'ya yaptığı şarkıdan bahsederkenki utangaç tavrı bile anlamamı sağlıyordu. "Suga hyung sana iyi davranıyor, değil mi?"diye sordu birden gözlerime bakarak.

Autumn Leaves | yoonmin ✓Where stories live. Discover now