пятьдесят восем - 58

4.9K 504 387
                                    

Arabayla konumu doğru ilerliyorduk ve ben gerginlikten tüm tırnaklarımı yemiş, dudak içimi parçalamıştım ve durmadan ayağımı sallıyordum. İstanbul'un oldukça dışındaydı, in cin top oynuyor denilebilirdi.

Güneş arabayı köşeye çekti, tarlaların arasındaydık. İleride küçük bir ev gözüküyordu. Derin bir nefes aldım. "Burada olmalı." dedim yavaşça. Tolga başını salladı ve araçtan indik. Bagajdan beyzbol sopası çıkarttı üç tane ve birini bana attı. "Ne olur ne olmaz, yanımızda bulunsun."

Güneş iç çekti. "Aslında polislere de haber verebilirdik." dediğinde Tolga omzunu silkti. "O zaman onun dişlerini dökme zevkinden mahrum kalırdım."

Güneş elini alnına koydu. "Cenk olsa şu an "Satanist Tolga peşimi bırak." diye bağırırdı."

Yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Farları söndürmüş ve olabildiğince ağır sürmüştü Güneş arabayı, bizi uzaktan görmesin diye. Arabadan indiğimizde aramızda dört yüz, beş yüz metre vardı. Bir hayalet gibi üzerine çökecektik bizi beklemediği bir anda.

Tarlaların arasından eğik bir biçimde ilerlerken telefonum çaldı, bilmediğim bir numaraydı. Eğer Domuzcuk'sa, bir şeylerden şüphelenebilir diye telefonu açtım. "Alo?"

"Teo, Simge ben." Simge'nin itici sesini duyduğum an gözlerimi devirdim. "Şu an seninle uğraşamam." Kestirip atmıştım, Baran'la Gupse'nin hayatı söz konusuydu. "Uğraşmalısın çünkü Baran'ı kaçıran kişinin yerini bilen tek insan benim."

Duyduğum sözlerle donup kalmıştım. Ağzımı açtım, kelimeler beynimde dönüyordu ama söyleyecek bir şey bulamıyordum. "Onu ben tuttum, sırf seninle uğraşsın diye. Amacım kimseye zarar vermek değildi, sadece sizi rahatsız etmekti fakat o daha ileriye gitti. Attığın fotoğrafı görünce bir şeylerin ters gittiğini anladım. Ona ulaştım ve yaptığı aptalca şeyi anlattı. Şu an oraya varmak üzereyim, sana konumu atacağım. Polisleri al ve gel."

Yavaşça yutkundum. "Bana Trakya tarafında olduğunu söyle lütfen." dedim kısık bir sesle. "Çünkü onun izini sürdüm ve tarlaların arasındaki bir köy evine ulaştık."

"Evet, bir dakika bu araba senin mi? Ulaştık derken? Yalnız değil misin?" Arabaya baktım, arkasında bir araç durmuştu. "Hayır, Tolga ve Güneş de burada." Telefonu kapattıktan sonra hızlı adımlarla arabasına ulaştım. Simge arabadan inmiş bana gergince bakıyordu.

Hiç düşünmeden yüzüne bir tokat atıp saçından tuttuğum gibi arabanın kaportasına kafasını geçirdim. Tolga ve Güneş koluma girip beni uzaklaştırmasa onu orada hastanelik edecektim. "Sessiz ol, önceliğimiz onları kurtarmak olmalı."

Sinirle dişlerimin arasından tısladım. "Eğer Baran'a ya da Gupse'ye bir zarar gelmişse seni doğduğuna pişman ederim." Simge kafasını çarptığı yeri tutup acı dolu bir ifadeyle bana baktı. Saçlarını düzeltirken mırıldanıyordu. "Ben onu sadece fotoğraflarını ve numaranı ifşalaması için para ödedim, ardından da tehdit mesajları atmasını söyledim. Böyle olsun istemezdim."

Tolga Simge'ye atıldı ve boğazını tuttu. "Siktiğimin açıklamasını polise yaparsın, şu an ya bize yardım et ya da sesini kes!" Simge korkuyla başını sallarken yüzünün tam ortasına beyzbol sopasını geçirme isteğiyle yanıp tutuşuyordum.

Güneş Tolga'nın koluna girip onu geri çekince tekrar eve doğru ilerlemeye başladık. Simge susmuş, arkamızdan geliyordu. Gerginlikten başka bir şey hissetmiyordum, bir an önce onları kurtarmak istiyordum. Kapıya geldiğimizde yandaki pencereden hafifçe içeriye baktım. Boştu.

Simge'ye dönüp kafamla pencereyi işaret ettim. "Bodrumda tutuyordur, gündüzleri bu tarlalar çalışanlarla dolu oluyor. Onların görmemesi için bodrumu kullanmıştır." Ona sinirle bakıp kapıyı işaret ettim. "İlk sen gir, tuzak varsa en azından bir işe yararsın." Hayatımda ilk kez bu kadar sert konuşuyordum birine karşı. Simge içimdeki şeytanı dışarıya çıkartmıştı.

Yavaşça kapının kulpunu çevirdiği an nefesimi tuttum. İçeriye minik adımlarla girerken ardından baktım. Ortam oldukça sessizdi, etrafına bakıp eliyle bizi çağırdığında içeriye girdik. Tolga sağ tarafı incelerken Güneş sol tarafa baktı. Simge yerdeki halıyı kaldırıp beni çağırdı yanına.

Yerdeki kulpa baktım. "Burada tutuyor olmalı." Yavaşça kaldırdım. "İn, etraf gereksiz sessiz. Bir şey olacaksa sana olsun." Yutkunup merdivenlerden indi. Zemine ulaştığındaysa baş parmağını havaya sorun yok dermişçesine kaldırdı.

Hızla aşağıya indim. Tolga "Siz aşağıya bakın, biz yukarıyı hallederiz." dediğinde Simge'yi sırtından itip "Yürü!" diye tısladım.

İlerideki kapıya ulaştığında köşeye itip delikten baktım. Baran ve Gupse sandalyeye bağlanmış haldeydi. Dişlerimi sıktım. Küçük delikten etrafa bakındım, Domuzcuk ortalıkta yoktu.

Arkamı döndüğümde ise Simge, boğazında bir bıçakla onun elindeydi.

🌟

Sizi bekletmek istemediğim için böyle bir yerde kestim, asla pislik yapmak için değil. Fkdjslskd

Bi' ara #2'ye yükseldik, sizi öldürürüm. 💗

İki bölüm sonra final bu arada. :")

iphone x ¿boyxboy¿ ฯtextingฯHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin