*18*

563 58 41
                                    

Jinyoung odasının etrafında somurtuyordu, bir haftadır böyleydi, Daehwi ondan ayrıldı ayrılalı, ölüyormuş gibi hissediyordu. İçine ettiğini fark ettiğinde her şey sadece acıtıyordu, büyük başarı.

Daehwi'ye iyi davranmalıydı.

Daehwi'yi kendisi nasıl seviliyorsa o şekilde sevmeliydi.

Daehwi'yi mutlu etmeliydi ve ona acı çektirmemeliydi.

Çok fazla pişmanlığı vardı ve Jinyoung ne yapacağını bilmiyordu. Daehwi'ye gidip affetmesi için yalvarmayı düşündü ve eğer Daehwi affetmezse, bebeğini geri kazanmak için her şeyi yapmalıydı.

Jinyoung sızlandı ve banyo yapmaya karar verdi. Banyoya girdi ve ifadesini görünce ürktü. Dağılmış, kırılmış ve Daehwi'ye zarar vermiş bir mikrop.

Özür dilerim Daehwi...

Banyo yaptı, günlük bir şeyler giydi ve Daehwi'ye gitmeye karar verdi.

Daehwi'nin apartmanına koştu ve çok fazla basmaktan neredeyse kapı zilini kıracaktı. Hüzünlü Daehwi kapıyı açtı.

"Ne istiyorsun- n-ne yap-" Daehwi cümlesini bitiremeden, Jinyoung üstüne atlayarak sarıldı ve ikisinin de yere düşmesine sebep oldu.

"Daehwi, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim-" Jinyoung ağlarken özür dilemeye devam ediyordu ve Daehwi de ağlıyordu.

"Ben- Ben bir ahmağım! Aptalım, seni seveceğime söz verdim ama tüm yaptığım sana zarar vermekti fakat p-pişmanım! Seni geri istiyorum birtanem, lütfen bana geri dön." Jinyoung yalvarıyordu fakat umrunda değildi, yalvarmak, Daehwi'ye tekrar kendisinin diyebilmenin yanında hiçbir şeydi.

"J-Jinyoung, ben-"

~~~

Jihoon umutsuzca gökyüzüne baktı, sağanak yağmur yağıyordu ve Jihoon şemsiye almamıştı. Harika, cidden harika. Şimdi gökyüzü de benimle birlikte ağlıyor.

Jihoon acı acı gülümsedi, Guanlin'le ilk karşılaşmalarını hatırladı. O zamanda böyledi, yağmur yağıyordu.

"Neden bugün yağmur yağmak zorunda?" Jihoon şikayetlendi ve ayağını yere vurdu, fakat bu yaptığından pişmanlık duydu. Sadece daha fazla ıslanmıştı.

Jihoon küfretti ve yağmurun altında yürüyecekti, eve sırılsıklam gidecek olması umrunda değildi, ta ki bir şemsiye onu yağmurdan koruyana kadar.

"Ne-"

"Üzgünüm fakat şemsiyen yokmuş gibi görünüyordu ve bende bir tane olduğundan paylaşabileceğimizi düşündüm?" Yuvarlak geniş gözleri, beyaz teni, kırmızımsı dudakları ve açıkça kendisinden uzun olan çocuk önerdiğinde Jihoon şok içinde gözlerini kırpıştırdı.

"Neden bir yabancıya yardım ediyorsun? Ailen seni yabancılar konusunda uyarmadı mı? Ya ben bir katilsem ve seni öldürürsem?" Çocuk Jihoon'un söylediklerine içtenlikle gülmüştü.

"Ailem beni uyardı ve sen katilsin? Hayır, katil olmak için fazla tatlısın." Jihoon'un inanmazlıkla nefesi kesildi.

"Delisin" dedi Jihoon ve çocuk kıkırdadı.

"Hayır. Ben Guanlin. Sen?" dedi Guanlin bir gülümsemeyle ve Jihoon gözlerini devirdi, yine de gülümsemişti.

"Ben Jihoon, Park Jihoon."

Jihoon kafasını salladı ve yağmurun altında koşmak üzereyken bir şemsiye onu yağmurdan korudu ve ses, onda ağlama isteği uyandırdı.

"Yine şemsiye almamışsın? Paylaşmak ister misin?"

Killing Him [Panwink & Deephwi] (tr)Where stories live. Discover now