8.Bölüm ☀ Kanıt.

Começar do início
                                    

''Onun kuralını sik-'' diyen Ayaz'ı susturan, Gaye'nin sert bakışları olmuştu.

''Olay şu.'' dedi Gaye, elinde tuttuğu siyah renkli kalemi dijital ekrana değdirdi ve bir daire çizdi. ''Hatırlarsan evinde yakaladığın ipuçlarından birisi de senin eve giremediğin o iki gün boyunca, mama kabının dolu olmasıydı. Bir katil, bir eve giriyorsa ve kurbanına güzel bir iz bırakmak istiyorsa, sence bunu kurbanının kedisini besleyerek mi yapar?''

Gaye'nin ela renkli gözleri beni bulduğunda, başını onaylamaz bir biçimde salladı.

''Kedilere zaafı var Ayça. Aksi taktirde hiçbir katil, bir kediyle vakit harcamaz. Kedilere bir zaafı var çünkü Lyuha'nın yemek kabı ağzına kadar doluydu. Kedilere karşı bir zaafı var çünkü bu kan, öldürdüğü o kadına ait!''

''Bunu bilemezsin.''

''Elbette bilemem, bunun için öncelikle bahçende işlenen cinayette öldürülen kadını bulmamız gerekiyor. Söylesene Ayça, o kedinin tüylerinde bulunan kurumuş kan, başka neye işaret olabilir?''

''Muhtemelen-''

''Muhtemeleni şu. Kuzey bir gece yarısı bahçene geliyor ve bir cinayet işliyor. Muhtemelen sen bu cinayeti fark ediyorsun ve o da yakalanmamak için sana bir sakinleştirici enjekte ediyor. Daha sonrasında bu cesedi ortadan nasıl kaldırıyor bilmiyorum fakat o sıralarda Lyuha'nın uyanık olduğu kesin. Eğer evine kadar girdiyse, mutlaka Lyuha'yı sevmiştir ve parmağına bulaşan kan, kedinin tüylerine yapışmış olabilir. Bence o kan, Kuzey'in öldürdüğü kurbanına ait.''

Yeşil renkli gözlerim, korkunç bir cinayete tanıklık edercesine bir süre donakalmıştı. Elimi alnıma yaslarken, hissettiğim duygunun "korku." olduğunu biliyordum. Gözlerim Ayaz'ı bulduğunda, onunda gözlerinde aynı bakış vardı. "Sevdiğim insana zarar gelecek, korkuyorum." bakışı.

Bir katil peşinizdeydi ve sizin elinizden gelen tek şey, onun karşınıza çıkmaması için dua etmekti.

Veya...

''Pekâlâ, şimdi ne olacak?'' deyip kollarımı göğsümde kavuşturduğum esnada Gaye'nin ela renkli gözleri sola devrildi ve elindeki kalemi gürültüyle masaya bıraktı. Sessizdi. Herkes ölüm sessizliğine kadeh kaldıracak kadar sessizdi.

Bilmiyorduk... Hiçbirimiz, bir sonraki hamlenin ne olması gerektiğini bilmiyorduk.

''Ben demiştim demek istemiyorum.'' diye başladı söze, Gaye. ''Seni en başından beri, o katille uğraşmaman için uyarmış olmama rağmen-''

''Nutuk dinleyecek havada gibi mi görünüyorum?'' İşaret parmağımla suratımı işaret ettim.

''Hayır ama-''

''Gaye haklı Ayça.'' derken, Ayaz oturduğu yerden ayağa kalkmıştı. Gözlerimle onu inceledim. ''Haklı, hem de sonuna kadar haklı. Senin konuşmaya, şu an ne yazık ki hakkın kalmıyor! Adam seni hedef tahtasına yapıştırmış, tam on ikiden vurabileceği hâlde bile seninle eğleniyor! Acaba şu köşeden mi vursam, yoksa şuradan mı diye...''

Gözlerimi devirdim. Ayaz ve saçma benzetmeleri. Oturduğum sandalyeden kalktığım esnada kapıya doğru yönelmem için beni durduran fiziki kuvvet, Ayaz'a aitti. Beni kolumdan yavaşça kavrayıp, kendisine çekti. ''Zarar görmeni istemiyorum.'' dedi. ''Sana zarar vermelerini istemiyorum.''

''Artık çok geç Ayaz.'' gözlerim, gri renkli taş duvarın aşağısında duran lekeye takıldı. Ardından keskin bir hareketle, Ayaz'ın gözlerini buldu. ''Bazı şeyler için fazla geç kaldın, neden bu katilin bana zarar vermesinden bu denli korkuyorsun? Yoksa senden daha fazla zarar veremeyeceğini bildiğin için mi?''

İntihar Süsü.Onde histórias criam vida. Descubra agora