5.Bölüm ☀ İpucu.

215 15 7
                                    



Kasanın açılmasına benzer bir ses duydum. Gri renkli olan metal kasanın ağzı, kendiliğinden bir tık sesiyle aniden açılmıştı. İçinde bulunan kırmızı kutu, tek kaşımın usulca havaya kalkmasını sağlamıştı.

Kutu, büyükannemin bana verdiği yüzüğe ev sahipliği yapan o kutuydu. Seneleri içinde barındıran bir tutkuyla orada dikilirken, içini açtığımda yaşayacağım şoku muhtemelen asla tahmin edemezdim. Kutunun içi boştu. Bunun yanı sıra kilit, aniden açılmıştı. Bu demek oluyordu ki Kuzey, benim kasamın şifresi olarak; onun insanları öldürdüğü kutsal tarihleri kullandığımı biliyordu.

O an bir ses duydum. Bir ayak sesi ve ayak sesine eşlik eden, bir camın kırılma sesi...

Belimdeki silahı bir hışımla kavramış ve ileriye doğrultup, seri adımlarla odamdan çıkmıştım. Katilin nefesi, evimin şampanya renkli duvarlarında adeta bir leke gibi duruyordu. Sanki o buradaydı ve bir şeyler onun varlığını itinayla gizliyordu.

Odamdan çıkmış, geniş koridorda temkinli adımlarla ilerliyordum. Kuzey burada ise onunla karşılaşmam yüzdeye tabii tutulacak cinsten bir olay değildi.

Bir adım daha attım... O buradaydı.

Koridorun ilk solunda bulunan odanın kapısını açtım. Kasam olduğunu biliyordu.

Orada kimse olmadığını fark edince, sessiz adımlarla merdivenlere yönelmiş ve basamaklardan yavaşça inmeye başlamıştım.

Şifremi, evimi... Hatta beslediğim bir kedimin olduğunu bile biliyordu.

Attığım her bir adım, beni ölümün ıssız kollarına iter gibiydi. Duyduğum sesin aşağı kattan geldiğini biliyordum. Şimdilerde bir cinayet mahallinin ortasında gibiydim. Zihnim eski günlere gitmişti. Sanki şimdi zemin ayaklarımın altından kayıyor, gözlerimin önüne serilen görüntü yerini başka bir gerçekliğe bırakıyordu...


Geçmiş;

''Kes şunu.'' 

Saçlarımı geriye doğru attım. Saç derilerimin diplerinden çekiştirilmişçesine acıyordu. Esen sert rüzgâr, dengemi sağlamam da bana zorluk çıkartıyordu. Güçlükle direndim ve derin bir nefes aldım. Üç katlı bir villanın üçüncü katından, yavaş adımlarla aşağıya iniyordum. O kadar sessiz olmalıydım ki sesin kendisi bile benim sesimin farkına varmamalıydı. Elimde tuttuğum silahı boşluğa doğrulttum. Boşluk, iki elini havaya kaldırdı ve bana görünmez bir edayla teslim oldu.

''Neyi kesmemi istiyorsun, anlamadım.''

Onun sesini duyduğumda, suratımı ekşittim. Göz ucuyla ona baktım fakat bu saliselikti. Çünkü eğer bakışlarım biraz daha onun üzerinde kalmaya devam etseydi, asıl görevimizi unutabilirdim.

''Saçlarımla uğraşmayı kesmeni söyledim.''

''Saçlarını seviyorum.'' dedi Ayaz. ''Neden bu kadar sıkıcısın? Sadece biraz anın tadını çıkartmalıyız. Hem sen de biliyorsun ki-"

"Neyi biliyorum?" 

Sesim, olması gerekenden fazla yüksek çıktığında, Ayaz'ın beni belimden tutup kendine doğru çekmesi bir olmuştu.

''Kim var orada?'' 

Bir el silah sesi, bütün odalarda bir müzik çalgısından çıkan nota gibi yayılmıştı.

İntihar Süsü.Where stories live. Discover now