Elini hiç bırakmayacağım

68 2 0
                                    

Dün gece Ege'yle yaptığımız konuşmadan sonra sabah Ege uyanmadan küçük bir not bırakıp eve gelmiştim.Yani gelmek değil biraz kaçmak oluyor ama yeterince rezil olmuştum.Resmen çocuğa onu arkadaşım olarak gördüğümü söylemiş bi de üstüne ben seni öyle görmüyorum deyince sorun değil diyip odasına gidip uyumuştum.Aslında uyuduğum söylenilemezdi.Daha ne kadar gerizekalı olabileceğimi düşünüp durmuştum diyelim.Telefonumun titremesiyle bir an kurtuldum düşüncelerimden.
Gönderen:Hayvan Ege
"Gerçekten bir notla kaçabileceğini mi düşündün?"
Gönderilen:Hayvan Ege
"Belki biraz"
Ahh gerçekten aptalım bi de belki biraz diyorum ya şu hale bak.Gelecek mesajı beklerken dolaptan süt çıkardım ve bacağımla kapattım dolabı.
Gönderen:Hayvan Ege
"Yanılmışsın küçük hanım bu bir sorun ve sen bundan kaçamazsın."
Hmm kaçarım yazsam inatçı keçi gibi olur,tamam gel sevgili olalım desem aşırı kaçar
Hah buldum.
Gönderilen:Hayvan Ege
"Duygularım konusunda en ufak bir fikrim yokken senin de aklını karıştırmak istemiyorum."
Hem resmi hem mesafeli şuan ki durumumuza uygun bir mesaj ama hah buldum derken daha güzel bir şey beklemişti herkes.
Gönderen:Hayvan Ege
"Duygularından emin olmak için zamana mı ihtiyacın var?"
Vay canına ne kadar da zeki bir düşünce ve cevabım EVET!
Gönderilen:Hayvan Ege
"Evet."
Böyle yazınca bir an çok soğuk geldi ya.
Gönderen:Hayvan Ege
"Tamam sen karar verene kadar herhangi bir şey söylemeyeceğim bu konu hakkında."
Aslında benim düşüncem farklıydı.Yani onu sevmem için çok erkendi yada bundan emin olmam için sonra bunu içimdeki gıcık iç sesime kabul ettirmem için.Yani bu karar verme süresi sanırım biraz uzun olacaktı.
Gönderilen:Hayvan Ege
"Bu karar verme süresi biraz uzun olucak.Yani bu yüzden hızlı bir cevap bekleme benden duygularımdan emin olmam ve en başta böyle duygularımın olması önemli benim için umarım anlarsın."
Gönderen:Hayvan Ege
"Anlıyorum.."
Asla ama asla anlamıyordu.Ben bile kendimi duygularımı anlamazken ondan beni anlamasını beklemesini istemek saçmalıktı.
Keşke beni sevmeseydi diye geçirdim içimden çünkü duygularında kararsız kendiyle bile anlaşamayan yalnız kalmaktan korkan ama içinde hep yalnız olan bir kızı sevmek ah bilmiyorum işte.
Gevrek doldurduğum kaseye az önce çıkardığım sütü döktüm.Kendimi boş hissediyordum.İsteksiz.Az önceki konuşma yüzündendi biraz.Aklımdan atmaya çalışrak tek başıma yemeye başladım yemeğimi.
Gönderen:Hayvan Ege
"Yazdığın notu sabahtan beri deli gibi okuyorum.Okula gelmeyeceğini yazmışsın ne yapacaksın o zaman?"
Aslında bende bilmiyorum.
Gönderilen:Hayvan Ege
"Biraz kütüphaneye gider ders çalışırım.Sonrasını bilmiyorum."
Yazdığım mesajdan sonra gözüm yavaşça Ege'nin adına kaydı kendini öyle kaydetmesi beni gülümsetti hatta kahkaha atmama sebep oldu.Sonra adını değiştirip "Özel Hayata Saygısız İnsan Kaçakçısı"yaptım.Sonra bu adın çok uzun olduğunu düşünüp tekrar "Hayvan Ege" yaptım adını.
Gönderen:Hayvan Ege
"Güzel bende kütüphaneye gidecektim beraber gideriz sonra ne yapacağımı bende bilmiyordum beraber yaparız"
Harika her konuya kendini dahil etme konusunda bir numarasınız Ege Bey.
Gönderilen:Hayvan Ege
"Peşimden gelmek zorundasın değil mi?"
Gönderen:Hayvan Ege
"Evet."
Bu durumun beni mutlu ettiğini kabul edemediğimden böyle bir mesaj atmıştım sanırım.
Bir süre sonra yavaş yavaş yediğim gevreğimi bitirdim.Boş kasemi yıkanacak bulaşıkların yanına koydum.Tezgahın büyük bir kısmını onlar kaplıyordu.Ve mutfaktan çıkıp odama geldim.Ege'nin hırkası ve tshirtü bana bakıyordu odanın bir kenarından.Alıp alıp koklamak istiyordum ama sanki Ege kokladığımı fark edicekmiş gibi hissedip vazgeçiriyordum kendimi.Dolabımın önüne geçip kıyafetlerime bakmaya başladım.Konuşmuyor yada hareket etmiyordum öylece bakıyordum sadece.Bir süre sonra zaman kaybettiğimi fark edip giyebileceğim birkaç şey aldım ve kapattım dolabımın kapağını.Üstümü değiştirip çantama çalışma defterimi,kalem kutumu,kulaklığımı ve diğer yanıma almam gereken eşyaları attım.Parfümümü sıktım ve saçlarımı taradım.
Gönderen:Hayvan Ege
"Ders çalışmaya hazır mısın?"
Gönderilen:Hayvan Ege
"Sabırsızlanıyorum (!)"
Gönderen:Hayvan Ege
"Aşağıdayım gel hadi"
Hızlı bir şekilde ayakkabılarımı giyip çıktım evden.Napıyorum ben ya diye soruyordum bazen kendime ama sanırım bazen o soruları kafamdan atıp akışına bırakmam gerekiyordu.Beni izleyen Ege'ye ne bakıyorsun bakışımı attıktan sonra kapıyı açıp arabasına bindim.
"Günaydın kaçak" haha ne komik "Günaydın hayvan Ege" bu isim sebepsizce gülmeme sebep oluyor."Okula gitmeme sebebin ne?" Ne meraklı çıktın sende ya çattık."Hem az dersim vardı hemde bir öğretmenin hastalanıp gelemeyeceğini öğrenince bende yaklaşan sınavlara çalışırım diye düşündüm." Ne güzel açıkladım öyle."Hm güzel gidelim o zaman ders çalışmaya" özellikle ders çalışma kısmını bastırarak söylemişti.Kütüphane okula yakındı hem ondan yürüyerek gidiyordum bu saatlerde pek dolu olmaz diye düşünmüştüö öyleydi çünkü okul saatlerindeydik ve çoğu kişi okuldaydı.Büyük bir kütüphaneydi ve çoğu masasının önünde bilgisayar vardı.Her zaman oturduğumu masama oturup eşyalarımı yerleştirdim.Ege'de yanıma oturdu.Görevli istediğim kitapları getirmişti bir süre sonra.Kütüphanede birçok kaynak vardı isteyen öğrenciler bu kaynaklardan ders çalışabiliyordu ve bu da çalışmak isteyen öğrencilerin işine geliyordu.Kitapları alıp masanın kenarına koydum ve internetten konu özeti açıp okumaya başladım.Bir süre sonra Ege'nin elleri yüzünün arasında güzel bakışlarıyla beni izlediğini gördüm."Ders çalışmaya geldin beni izlemeye değil hadi çalış sende" dinlemeyeceğini bilmeme rağmen içimi rahatlatıyordum onu uyararak."Sen çalış ben seni izleyeyim harika bir fikir hadi devam et sen" her ne dersem diyeyim pek bir fayda etmeyeceği için önüme dönüp çalışmama devam ettim.2 saat boyunca ben ders çalıştım oysa aralıksız beni izledi.Arada bir gözlerini kapattığını gördüm sadece.O kadar güzel bakıyordu ki donup kalmamak için bakmıyordum ona."Ege,hadi gidebiliriz hem yoruldun sen"
'Ya çok tatlı delireceğim'
"Ha tamam gidelim" oturduğumuz masadan kalktık ve kitapları bırakıp çıktık kütüphaneden."Nereye gidiyoruz?" biraz düşündükten sonra "Öğle oldu önce yemek yiyelim sonra düşünürüz." dedi bende olur anlamında salladım başımı.Ve arabaya binip kafe tarzı küçük ama güzel görünen bir yere geldik.Yine Ege'nin önerdiği yemeklerden birini sipariş ettim ve yemekleri beklemeye başladık."Hani ben sana dedim ya peşimden hiç ayırmayacaksın değil mi diye?" Emin olmak istiyordum. "Evet." Bakalım şimdide öyle düşünecek misin? "Ben düşündüm de şehirde ki birkaç müzeye gitmem gerek yani bir dersimle ilgili notlar almam gerek istersen gelmeyebilirisin yani biraz sıkıcı olabilir seni zorlayamam." Büyük ihtimalle gelmez "Senin olduğun hiç bir yer benim için sıkıcı değildir." Garip geliyordu böyle davranması yani ilk defa biri benim için böyle şeylere katlanıyor.Çoğunlukla insanların tanıdığı göstermelik sevdiği bir süre kullandığı bir süre arkadaş olduğu ama asla kendini onun için kendini kötü bir olaya karıştırmadığı yada katlanmadığı tiplerden olmuştum.Birinin benim iyiliğim için böyle şeyler yapması pek alışık değildim sanırım.Sessiz bir şekilde yedik yemeklerimizi.Fazla oturmadan kalktık sonra."Bak müze konusunda emin misin kendim gidebilirim." Hala garip geliyordu "Evet eminim Irmak"
'Teşekkür ederim'
"Güzel gidelim o zaman sen biliyorsundur birkaç tane girer garip şeylere bakar fotoğraf çeker çıkarız çok kalmayız zaten."
"Şehir merkezine gidelim orda güzel müzeler ve gezilecek yerler var"
"Olur"
Ve tekrar bindik arabaya şehir merkezine çok uzak bir yerde değildik aslında ama nerden baksak yarım saat kırk dakikalık bir yolculuk olacağa benziyordu.Bu yüzden radyoda çalan müziğe içimden eşlik ederken başımı koltuğa yasladım. "Teşekkürler"söyleyemediğim o kelimeyi söylemiştim bravo bana "Gerek yok teşekkür etmene benim teşekkür etmem gerek asıl." Sanki egolu çocuktan eser yok gibi. "Neden?" İç sesim bana teşekkür etmene gerek yok diyordu "Yanında kalmama izin verdiğin için" neden bu kadar güzel konuşuyordu ki vericek bir cevabım olmuyordu böyle zamanlarda ne diyeceğimi bilemiyordum sadece gülümsüyordum çünkü beni mutlu ediyordu sözleriyle.Yol boyunca birkaç kez daha konuştuk ve sonunda geldik şehir merkezindeki ilk durağımıza yani müzeye.Eski yapıtlarla ilgili olan bu müze dışarıdan bile baya büyük görünüyordu.Birkaç işlemi hallettikten sonra el ele girdik müzeden içeri.Resmen şu kültür dolu dünyayı gezen sevgililerden bir farkımız yoktu o an.Birkaç fotoğrafını çektiğim yapıtın tarihçelerini anlatıyordu bana Ege resmen ezberlemiş gibiydi "Sen nerden biliyorsun bunları" yani nerden biliyor olabilirdi ki "Mimarlık bölümünde okuyorum eski yapıtları da öğretiyorlar sağolsunlar." O an gözüme bir kez daha zeki biri olarak girmişti. "Ve sende ezberliyorsun.En son kütüphanede beni izliyordun." dedim gülerek "Senin olduğun yerde odaklanıp çalışmam imkansızdı bende çalışmak yerine seni izlemeye karar verdim." Bunu önceden planladığına adım gibi emindim.Müzenin içinde dolaşıp hayranlıkla baktığım şeylerin hepsinin tarihçelerini Ege sayesinde öğreniyordum.Bir süre daha gezdikten sonra bu kadar kültür yeter diyerek çıktık müzeden."Ben yetmez sanıyordum ama burdaki şeyler bana yeter hatta artar bile." Ödev işini de halletiğimize göre içim rahattı."O zaman gezmek için vaktimiz var desene." Gülüşünden bunu da önceden planladığını anlamıştım git gide daha zeki gelmeye başlıyor bana bu çocuk diye geçirdim içimden."Bak şurda oyun salonu var gel"diyerek elimden tuttuğu gibi sürüklemeye başladı beni.Gördüğümüz her yere böyle girersek sanırım gece biraz zor varırız eve.Yine filimlerdeki oyunlar gibiydi oyun salonu.Hepsi o kadar güzel görünüyordu ki.Birkaç jeton alıp oynamaya başladık.İlk oyunda Ege sırf sevineyim diye bilerek kaybetmişti.Sonraki oyunda yenmişti.Sonraki oyunda kaybetmişti.Biraz böyle devam etti bu olay ve en son oyunda "Bu sefer ikimizde tüm gücümüzle oynalayım yenen kişiyi kaybeden kişi öpücek bu da ona kazanma hediyesi olucak." Çıkarlı bir oyundu ama onun çıkarı vardı daha çok "Ben kazanırsam da şurdaki oyuncaklardan birini istiyorum" dedim renkli ayıcıkları göstererek "Tamam hadi"dedi ve jetonu attı.İkimizde var gücümüzle oynasak da sanki Ege bu oyunları hergün oynuyormuş gibi rahat bir biçimde yenmişti beni."Alırım öpücüğümü" yanağını bana uzattığında "Of" dedim ve öptüm yanağını. "Gel"dedi ve elimden tutarak ayıcıkların kazanıldığı oyunun önüne getirdi."Hangisini istiyorsun" karar vermesi zordu çünkü hepsi çok tatlı ve güzeldi. "Şu mor olanını." gösterdiğim ayıcığa baktı ve atış yapmak için silahlardan birini aldı.Umarım yapamaz diyen iç sesimin neden bunu söylediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
'Her konuda yetenekli olmasın diye yenmesini istemiyorum'
Kendini savunma şekline hayranım gerçekten sus konuştukça batıyorsun -ve iç sesim üzgün bir şekilde susar-.Ege yaptığı iki atışta tutturamasa da "Mor ayıcığa Ege adını vericem"dediğimde attığı atış vurmuştu ve mor ayıcığı almıştık.Kucağımda kocaman mor ayıcıkla kocaman sırıtıyordum etrafa."Ege onun adı bana sarıldığımı düşünerek sarıl ona"diye fısıldadı kulağıma "Sana sarılıyormuş gibi sarılacağım." Ve güzel bakışlarıyla baktı yüzüme söylediğim şeye karşılık.Ayıcığı arabaya bırakıp daha önce gitmediğim şehir merkezinin sokaklarında dolaşmaya başladık.Yolda denk geldiğimiz uçurtma satan bir adamdan küçük bir uçurtma alıp parkta uçurmayı denedik.Yani başlarda beceremesekte sonradan ters yapmayı denediğimizi anlayıp doğru bir şekilde başarmıştık."Çok güzel kuyruğuna bak en güzel bizim uçurtmamız" parkta bir sürü insan çocuklarıyla yada sevgilisiyle uçurtma uçuruyordu.Bizde ne olduğu belirsiz kafası karışık iki insan olarak Ege belimden bana sarılmış öylece uçuruyorduk uçurtmamızı.Bir süre rüzgarda süzülen uçurtmamız benim "Hayır ama düşme" diyişlerime rağmen rüzgarın dinmesiyle yere düşmüştü."Olsun bence yine iyi uçtu bizim uçurtmamız"dedi Ege moral vermeye çalışır gibi.Uçurtmayı bir poşete koyduk ve yine şehrin dolu sokaklarında ilerlemeye başladık.Bir kitap fuarına denk geldik.İçeri girip birkaç kitap aldık.İkimizde aynı kitapları almıştık birbirimize haber verip aynı anda okuyacaktık.Hava kararıncaya kadar öylece gezdik etrafı sonra yorulup acıktığımızda bir yerde oturup yemek yemeye karar verdik."Çok güzel bir gündü"dedim sessizliği bozarak "Öyleydi" "Yanımda olup bana katlandığın için teşekkür ederim başka biri olsaydı benim gibi bir deliye asla katlanmazdı." Evet öyleydi kim çeksin beni ya ben bile kendime dayanamazdım "Teşekkür etme ben sana bir ömür katlanırım gerek yok yani" benim takılı kaldığım yer 'bir ömür' kısmıydı."Olsun ben yine de edeyim teşekkür." "Kuru teşekkürleri sevmem"dedi gülümseyerek "Öperim istersen." "İsterim" koltuğumu yavaşça yanına yaklaştırıp yanağına yaklaştım.Ve Ege bir anda başını çevirdiğinde yanlışlıkla dudağını öpmüştüm.O an yer yarılsa da içine girsem o an böyle bir anda bayılsam ve kendime gelmesem.Utançtan kızardığımı hissetiğim anda başımı önüme eğdim."Ama eğme başını" bu dediğini dinlemem pek mümkün değildi kızarık suratımla.Yemekler geldiğinde hiç konuşmadan ve bir süre başımı kaldırmadan yedim."Hadi ama kaldır lütfen kendimi kötü hissediyorum" ve yavaşça kaldırdım kafamı ama hala gözlerine bakıp bakamayacağım konusunda emin değildim ve iç sesimin düşündüğü şeyse ilk öpücüğümün ona gitmiş olmasıydı.Gerçekten düşünecek başka hiç bir şey kalmadı mı da bunu düşünüyordu anlamıyorum."Çok tatlısın" asıl sen tatlısın ama utanmak elimde değil demek istesemde susmuştum.Yemeklerimizi bitirdikten sonra kalktık.El ele arabaya doğru yürümeye başladık.Baştan beri geçtiğimiz her yerle vedalaşıyorduk."Görüşürüz uçurtma uçurduğumuz park." "Görüşürüz el ele yürüdüğümüz kaldırım." "Görüşürüz basıp kaçtığımız zil." Evet evet resmen çocuk gibi bir zile basıp kaçmıştık.Yakalanıcaz diye korkmuştuk ama bir şey olmamıştı.Ve tam gülerek el ele yürüdüğümüz sırada başlayan yağmur.Adımlarımızı hızlandırmadık ikimizde etrafımızda koşuşarak yağmurdan kaçan insanlara inat biz beraber ıslanmayı umursamayarak aynı hızımızda yürüdük.Sokaklar tümüyle boşalınca durdu Ege "Dans edelim" dedi bir anda "Ne?"
"Sen eskilerden bir gönderi beğenmişsin hesabında iki kişi yağmurda dans ediyor.Hadi bizde yapalım" beğendiğim şeyleri biliyor değişik çocuk "Tamam edelim" gülümsememe engel olamıyordum.O burdaydı yağmur yağıyordu ve biz sokağın ortasında dans ediyorduk ve ben hiç olmadığım kadar mutluydum.Bir süre yağmurda dans ettikten sonra.El ele koşarak arabaya ilerlemeye başladık.Gülüyor hatta kahkaha atıyorduk el ele koşarken.Sanırım en son annem yanımdayken kendimi bu kadar mutlu hissetmiştim."Elini hiç bırakmayacağım" bu cümle şuan o kadar iyi hissettirmişti ki bana "Bende" ah tutamadım dilimi ama şuan bunun pek bir önemi yoktu.Arabanın önüne geldiğimizde Ege kapımı açtı ve bindim.Soğuktan titreyen bedenimi durduramıyordum.Biraz hassastım soğuğa karşı.Ege montunu çıkardığı sırada "Hayır olmaz sen üşürsün boşver bem ısınırım şimdi."dedim "Irmak giy şunu titriyorsun"dedi ve yine zorla giydirdi montunu bana.O kadar güzel kokuyordu ki.Radyoda çalan hafif müzik onun başımı döndüren kokusu uykumu getirmişti.Dayanmaya çalışıyordum.Araba kullanırken o kadar ciddi ve güzel görünüyordu ki uyumak istemiyordum ama göz kapaklarım ağırmaya başladığında daha fazla dayanamayıp kapattım gözlerimi.Ben yine o ilk başlarda zorla bindiğim onun kokusuyla dolu arabasında uyuya kalmıştım.

İlk AşkWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu