Geçmişin Tozları | 25 |

485 29 25
                                    

Yağız gözlerini açar açmaz yüzüne vurduğu o loş ışıkla yeninden kapadı, elini gözlerinin üzerine koyup yeniden açmayı denedi, açtı. Elini yanındaki sehpadan tutarak destek aldı ve doğruldu. Ayaklarını yere doğru sarkıttı ve ayakkabılarını giydi. Tam kalkacak iken dengesini kaybetti ve geri oturdu yatak gibi yere, derin derin nefes almaya çalışıyordu, bayılmadan önce duyduklarını düşündü.

'Hazan Hanım ilik kanseri. Üzgünüm ama zamanı az kalmış.'

Bu cümle onun her defasında ayağa kalmasına engel oluyordu işte. Yağız ellerini yüzüne yerleştirdi ve aşağı doğru yanaklarını çekip tavana baktı. 

Yağız : Allah'ım neden o? Neden onu seçtin? O iyi biri ve böyle bir şeyi hak etmiyor.. Neden o da ben değilim?

Yağız'ın gözünden ufak bir yaş süzüldü, o sırada Ece içeri girdi. Ağabeysinin uyandığını görünce hızla yanına geçip sarıldı. Yağız sarılmaya karşılık verdikten sonra geri çekildi, Ece'nin saçını okşadı.

Yağız : Hazan nerede? İyi miymiş? 

Ece olumlu başını salladı ve ağabeysinin saçındaki elini tutup öptü.

Ece : 2. kat 309 numaralı odada. İçeriye kimseyi sokmuyorlar ama camekandan izleyebilirsin. Çağlar da onu izliyordu bir şey olmasın diye. 

Yağız öğrenir öğrenmez hızla 2.kata ve 309 numaralı odanın oraya geldi. Çağlar kafasını çevirip babasını görünce mutlu oldu ve yüzünde bir gülümse oluştu, Yağız camekana yapıştı ve Hazan'ı izlemeye başladı. Çağlar ise oradan ayrıldı. 

---

Ece koridor da gezinirken bir anda gözü bir camekanlı odaya çarptı, usulca yaklaşıp camekandan içeri baktı ve gördüğü kişiyle sertçe yutkundu. Orada yatan Sinan idi, Ece ellerini camekana yapıştırdı ve derin derin nefes alarak onu seyretti, yüzündeki çizikler, kırılan yerleri görünce bir eli kalbinin üzerine gitti.

Ece : Sinan..

Ağzından çıkan kelime ise sevdiği adamın ismiydi.

---

Çağlar bahçede oturup gevreğinden yerken telefonu çaldı, gevreği bir köşeye bırakıp telefonu açtı.

Çağlar : Kimsiniz?

X : ...

Çağlar : Hello!

X : Beni hatırladın mı Çağlar Egemen?

Çağlar duraksar, sesi tanıdıktır lakin hatırlamıyordur.

Çağlar : Çıkaramadım hanımefendi?

Melisa : Ben Melisa, hani şu gazeteci olan, fotoğraflarınızı çeken.

Çağlar : Melisa! Lan ben seni nasıl unuturum, bulacaktım değil mi seni?

Melisa : Çok bekledim ama tık yoktu ben de dedim ki bir hatırlatayım kendimi..

Çağlar : Melisa hanımefendi.. lütfen o fotoğrafları bana getiriniz! 

Melisa : Çok geç Çağlar bey, basına verdim bile..

Çağlar : Lan kızım ben seni si...

Melisa : ANLAMADIM?

Çağlar : Şimdi hemen, sana atacağım adresin oraya konuşalım!

Melisa : Benim için uyar.

Melisa telefonu kapadıktan sonra Çağlar sinirle yanındaki gevreği yere fırlatır ve fırlattığının bir nimet olduğunu görünce yere çöküp alır ve üç defa başına koyup indirdikten sonra kendine küfür eder, daha sonra kızla buluşacağı adrese yol alır.

Geçmişin Tozları | YağHazWhere stories live. Discover now