"Merhaba." dedim, yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına iteklerken. Genelde bu hareketi utandığımda yaptığımı söylerdi annem. Utanıyordum da çünkü böylesine samimi insanlara karşı gülümseyemiyordum bile. Hepsi Warner'ın suçuydu!

"Uzun zamandır seni bekliyorduk." dedi, Lydia. Öyle heyecanlı bir havası vardı ki sonunda dudaklarımın kenarı kıvrıldı.

İki kız benimle konuşurken arkalarında duran Warner ve Carmen kendi aralarında sohbet ediyordu. Aslında Warner susuyor, Carmen hararetle bir şeyler anlatıyor desek daha doğru olurdu. Onlara baktığımı hissetmiş gibi Warner'ın gözleri beni buldu. Ona olan kızgınlığımı gözlerimle anlatmaya çalışsam da o gülümseyerek Carmen'e dönmeyi tercih etmişti. Gülümseyerek... Buraya gelmeden önce bana da defalarca gülümsediği gerçeği nefesimi kesti.

"Yorgun olmalısın, eve geçelim mi?" Diana'nın sunduğu teklife o kadar ihtiyacım vardı ki ağır ağır kafamı salladım. Onlar olmasaydı, Carmen'in konuşurken Warner'ın koluna sürekli dokunduğunu gördükçe ne yapardım bilmiyordum.

"Lütfen gidelim artık buradan." dedim, sessizce. Warner'ın ne kadar sessiz konuşursam konuşayım beni duyacağını biliyordum ama artık katlanamıyordum.

"Tamam." diyen Diana, gösterişli eve girerek ortadan kayboldu.

"Robert'a haber vermeye gitti." Bahsettiği kişi her kimse önemli biri olduğu anlaşılıyordu. Diana'yı beklerken yanımıza yaklaşan Warner ve Carmen'i gördüğümde gözlerimi devirmemek için bakışlarımı evin kapısına diktim.

"Alexis, bu gece yorgun olmalısın. Cadı Evi'ne gidip dinlenmen daha iyi olur." dediğinde benden önce biri cevap verdi.

"İşine bak, Carmen." Lydia'nın cevabıyla Carmen'in bozulan gülümsemesinden aldığım zevki anlatamazdım. Beni düşünüyormuş gibi davrandığı o kadar belliydi ki sinirimi bozuyordu. Böyle düşünenin yalnız ben olmadığımı bilmek iyi hissettirmişti. Warner geldiğimizden beri benimle hiç konuşmamıştı, öylece bakmakla yetiniyordu.

"Ben sadece fikir sundum, Lydia." Carmen susmak yerine kendini savunmaya geçtiğinde Lydia'ya bırakmadan benim cevap vermem daha doğru olacaktı.

"Fikir vermene gerek yok, Carmen. Zaten burada daha fazla durmaya niyetim yok." dedim. Kurduğum cümleyle bakışlarını yere diken Warner tekrar bana bakmaya başladı. Henüz Carmen'in hâlâ ne sıfatla ona sarıldığını bilmediğim için tereddüt yaşasam da ona sinirliyim. Sanki bütün yolu onunla gelmemişim gibi yabancı davranıyordu bana.

"Cevabını da aldığına göre biz artık gidelim. İyi geceler, Summus." Diana, ben ne zaman döndüğünü anlayamadan koluma girerek oradan uzaklaştırdı. İki yanımda kızlarla karanlık yola çıktığımızda adım başı genç erkekler görmeye başlamıştım. Hepsi doğrudan karşısına bakıyor, asker gibi dikiliyorlardı. Kaslı gövdeleri ve dik duruşlarına bakılacak olursa gerçekten asker olmalıydılar.

"Summus ne demek?" dediğimde yolda yürümeye devam ediyorduk.

"Lider demek." dedi, Lydia göz kırparak. Sorulacak onca soru varken Warner'a söyleneni merak etmem ilgisini çekmiş gibi gözüküyordu.

"Bilmediğim bir kelime olunca sormak istedim." Lydia inanmayan gözlerle bakınca bahanemin çok zayıf kaldığını anlamıştım.

Birkaç metre sonra önümüze çıkan gri renkli Victoria tarzı evle kızlar durakladı. Ev o kadar güzeldi ki gözlerimi alamamıştım. Kaldırımdan yukarıya doğru çıkan alçak taş merdivenlerle eve ulaşılıyordu. İlk katında bulunan verandasıyla birlikte iki katlıydı. Önünde çiçeklerle süslü küçük bir bahçesi vardı.

KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now