3.bölüm

244 76 239
                                    

Bir mucize var biliyorum!
Beni buna sen inandırdın,hayatıma girerek...!

Yaklaşık bir saattir kalemi dikkatsizce kafama vuruyor fark etmeden ilham gelmesini bekliyor gibiydim.Kendimi şuan tam anlamıyla eski televizyonlara benzetiyordum,kafasına iki üç yapıştır,sonra da çalıştır misali.Ama ders felsefe olunca bu pek de mümkün olmuyordu ne yazık ki.

Düşünmem gereken çok şey varken gidip düşünürlerin düşündüklerini düşünüp yorum yapacak kadar umursamazdım,ya da kendimi öyle avutuyordum.En sonunda beklemenin bana cesaret kazandırmaktan çok kaybettirdiğine kanaat getirip sıranın altında bulunan ceketi çıkarıp almıştım.Bu ceket karşımda uslu uslu uyuyan çocuğa aitti.Onu buradan dışarıya çıkarmalıydım.Çünkü sormam gereken bir çok soru vardı ve cevabını almadan gitmeye de hiç niyetim yoktu. Tenefüs zili belki de bana bir işaretti.Aslında şuradan biri hapşırsa onu bile kendime işaret edinecektim durumum o dereceydi yani.

Açıkcası o bu kadar masum görünürken neden böyle işlere bulaşmıştı anlam veremiyordum.Aslında insanların görünüşleri her zaman yanıltan bir tuzaktı.Bu olay ise  bir kandilin aydınlatışına benzitordu...
İçinde ki yananı bilmeden bizi aydınlatışına kapılmamız da olduğu gibi.

Ben ise hissediyordum Özgür'ün ruhundaki tutsaklığı.
Evet ismini öğrenmiştim sonunda Özgür.
İsminin anlamını ruhunda taşıyamayan adam,Özgür...
-Başımda neden dikilip duruyorsun sümüklü

Bir an irkilmiştim açıkçası.Daha gözlerini bile açmadan benim olduğumu bilmesi çok farklıydı benim için.Tuhaf ama güzel.Ya da kaçamak bakmıştır ben fark etmeden ama olsun farkındalık yaratmak ...yinede güzeldi...

Cevap vermediğimi fark ettiğinde bir gözünü yarım açıp bakmıştı.

"Sorun ne?"

Sorun şu ki ben daha içimdeki soruların cevabını bulamadan senin sorularına cevap arıyordum.Ama sonuç elde var 0.

"Konuşmamız gerek."

Tek yapabildiğim buydu belki de,konuşmak.
Ayriyeten sümüklü lafına takılacak durumda da değildim açıkçası.Ama oda ismini unutup sümüklüyü unutmayacak hale gelmişti ya,neyse!

Ayağa kalkıp önümden yürü gibisinden kaş göz işareti yapmıştı.Tahminen bahçeye iniyorduk.
Bahçeye indiğimizde ise ne diyeceğimi düşünüyordum

Onca deneme yapmamın ardından diyebildiğim tek kelime
"Bu ceket"olmuştu
"Evet bu ceket"

Yüzünde hiçbir mimik oynamamıştı.Afedersiniz ama ben altıma ediyordum.Hayatımın sıradınlığına kendimi bu kadar kaptırmışken bu kadar aksiyon benim için fazlaydı.O bu olaylara alışıktı belki de hareketlerindeki sakinliğin tek açıklaması buydu çünkü.

Benim yüzümde aklındaki soruların cevabını arıyordu,ama bilmiyordu ki o soruların cevabını ben de bilmiyordum.

"Bu ceket senin için bir şey ifade etmiyor mu?"

KİMSESİZLİĞİN GÖLGESİNDEحيث تعيش القصص. اكتشف الآن