Bölüm 2 Memduh Bey

298 29 2
                                    

Kısa bir süre sonra Semih, Sarıyer'de ki yalılarının önünde bekliyordu. Bu gösterişli yapının büyük, eski ve soğuk görüntüsüne bakarken, o  büyük demir kapıların gıcırdaya gıcırdaya açılmasını izlerken, Semih bu evden hiç haz almadığını düşünüyordu. Çok resmi geliyordu ona. Her yerde hizmetçiler, aşırı düzenli eşyalar, olabildiğince resmi bir "baba".

    Zaten bu sebeple üniversiteye başladığı gün Maslakta bulunan o yüksek katlı rezidansların birinden küçük ama lüks  bir daire almış okul hayatını orada geçirmişti.

Kapı açılışını tamamladığında hızlı bir şekilde lüks spor arabasıyla içeri girerek babasının arabasının arkasına park etti ve kısa merdivenlerden çıkarak büyük işlemeli ahşap kapıya vardı. Korumalardan biri hemen kapıyı açtı. Semih, hızlıca içeri yöneldiğinde ise evin içerisindeki o gergin havanın hemen farkına varmıştı.  Geniş salonda berjerde bacak bacak üstüne atmış sinirli bir yüz ifadesi ile bir noktaya bakışlarını kilitlenmiş babasını gördü. Bir eli koltuğun kolçağın da diğeri ise çenesini sıvazlıyor, sanki bir karar vermeye çalışıyordu. Yanında ise bütün o zarafeti ile annesi ayakta duruyordu.

Semih için dünya bir yana annesi bir yana durumu vardı. Nasıl olmasın ki annesi asla kıyamazdı ona, ne isterse alır ne zaman üzülse yanında olurdu. Babası ne zaman çıkışacak olsa araya giren annesi tepkiyi karşılardı. Babasının annesine olan büyük aşkı bir sır değildi, bir gün dahi onu ezip Semih'e ulaşamamıştı. 


     Annesi Yasemin hanım; İzmirli varlıklı bir ailenin kızıydı. Güzelliği dillere destan, doğal altın sarısı uzun saçları, boyu, duruşu, konuşması asalet kokuyordu. İlerlemiş yaşına rağmen hiçbirini kaybetmemişti. Ama bu sefer Semih bir terslik olduğunu farketti. Annesi babasının yanı başında ayakta yaşlı gözler ile ellerini ovuşturuyordu. Semih, babası ile arasındaki koruyucu duvarın yıkıldığını hissediyordu. Tam o anda Memduh Bey konuşmaya başladı;

"Ooo ülkemizin güzide yakışıklı playboyu Semih beyler evimize teşrif etmişler, ne güzel ne güzel."

"Baba beni buraya, dalga geçmek için çağırmadın değil mi? Anne nedir durum bana da açıklayacak mısınız?"

Ama annesi cevap veremedi, yaşlı gözlerle oğluna bakıyordu, sessizdi ve bu sessizliği Memduh Bey bozdu.

"Semih artık okulunu bitirdin, askerlikten de yırttın" diyerek başladı konuşmaya.

   "Bu yaşa geldin, ve bugün karşımda hayatta hiçbir başarısı olmayan, para harcamaktan, gösteriş yapmaktan başka bir şey düşünmeyen, kendine bir meslek edinememiş başarısız bir insan olarak duruyorsun!"

"Merak ediyorum aynaya baktığında gördüğün şeyle nasıl yaşayabiliyorsun! Hiç mi onurun gururun yok!" dedi ve  elindeki viski bardağını yere çarptı.

Salonda ölüm sessizliği hakimdi. Semih bu konuşmadan dolayı şok olmuştu adeta, hayretle annesine baktı ama umduğu karşılığı alamadı, bir şeyler söylemeliydi susmamalıydı ama dili tutulmuştu. Sonunda yutkundu ve konuşmaya başladı;

  "Baba ben milli bir sporcuyum! Türkiye derecelerim var!" diyebildi düşünmeden ve devam etti.

  "Ayrıca ben sınıf öğretmeniyim bir mesleğimde var. Yani hem sportif başarım hemde mesleğim var! Bana bu şekilde davranmana anlam veremiyorum bana haksızlık ediyorsun!"

Memduh Bey dudaklarına sinirli bir gülümseme yayıldı;

  "Evet Semih Bey çok iyi biliyorum, orta okulda annenin zoruyla 2 yıl buz pateni yapmıştın ve milli takıma kadar yükselmiştin, yalan söylemeyeceğim hayatında senin adına tek umutlandığım anlar o yıllardı. Ama beyimiz çabuk sıkıldı, lüks arabalar ile kızlarla takılmak varken her gün idman yapamazdı. Geçici bir başarı! Gelelim öğretmenliğine, evet öğretmensin ve esasen bende bu konuda konuşmak için çağırmıştım seni!"

Tam o anda Yasemin hanım sessizce "Memduh lütfen" diyebildi ama Memduh Bey'in ani bakışı karşısında o da sustu. Semih'in şaşkınlığı her saniye artıyordu, annesini hiç böyle görmemişti. Memduh Bey devam etti;

"Milli eğitim bakanı ve müsteşar beyle görüştüm, atamanı ayarladılar. Iğdır'ın Gölcük Köyün de bulunan Köy okuluna ataman yapıldı. Bir hafta sonra okulunda öğrencilerinle buluşup 'mesleğini" yaparak bir para kazanda görelim. Bu arada arabalarına ve evine el koyuyorum, yanına bir bavul giysi alacaksın, bilgisayarını ve ipodunu alabilirsin ama orada internet olduğunu sanmıyorum."

Semih bir anlamda, anlamsız bir kahkaha attı;

"Baba şaka yapıyorsun değil mi? Çocuk değilim ben bu şekilde beni cezalandıramazsınız! Anne bir şey söylemeyecek misin? Ne yapacağım ben oralarda, beni delirtmek mi istiyorsunuz ?"

"Semih sen az önce mesleğim öğretmenlik demedin mi? Al sana şans git yap öğretmenliğini işte!

Ayrıca bu şartları kabul etmezsen evlatlıktan reddedeceğimi ve mirasımdan çıkaracağımı avukatıma bildirdim. Arayıp sorabilirsin! Bu konuşma burada bitmiştir, sana iyi yolculuklar!" dedi ve kalktığı gibi odasına doğru yürümeye başladı, Yasemin Hanım da yaşlı gözlerle oğluna son bir bakış attı ve o da Memduh Bey 'i  takip etti.

Semih hala şakın inanmakta zorluk çekiyordu ama olanlarında bir o kadar gerçek olduğunu anlamış koca salonda tek başına kalakalmıştı, ne yapacağını bilmiyor bir haldeydi.  Babasının ciddi olduğunu biliyordu, annesinin çaresizliği ise bunu kanıtlar nitelikteydi. İçten içe biliyordu, kaçışı yoktu, o köye gidecek o okulda öğretmenlik yapacaktı...

ZUHURATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin