7. Bölüm

6.7K 576 80
                                    

“Bunu alacak kadar paramız var mı?” umutsuzca Jongin’e bakıp raftaki pahalı, ithal çikolatayı gösterdim.

“Çantamıza sığacak ve çabuk bozulmayacak olan her şeyi alabilirsin tatlım.” Gülümseyerek raftaki bir kaç şeyi market arabasına attı.

“Ya, eğer böyle konuşmaya devam edersen daha çok dikkat çekeriz.” Kulağına yükselerek onu uyardım.

“Şapka ve gözlükler şimdilik yeterli. Sen sadece polis görürsen endişelen.” Gözündeki gözlüğü indirip bana göz kırptıktan sonra geri taktı. Sabah kalkar kalkmaz beni dışarı sürüklemişti önce en yakın yerden kendimize şapka ve gözlük almıştık. Dün gazetede gördüğümüz haber bizi temkinli olmamız için uyarmıştı çünkü.

“Kış ayında gözlük takarak kesinlikle dikkat çekmiyoruz.” Kendi beğendiğim şeyleri arabaya dolduruyordum. Gülerek beni başka bir reyona doğru sürükledi. Başımıza ne geleceğini bilemediğimiz için kendimize yeniden bir çanta hazırlamaya karar vermiştik. Bunun için daha büyük bir çanta seçmiştik ve battaniye aldığımızdan kesinlikle emin olmuştuk. Jongin itiraz etmeden ve fiyatlarına bakmadan her şeyi arabaya koyuyordu. Ya bu çocuk çok zengindi ya da... Ya da... “Tanrım sen insanları para için öldürüyorsun!” söylediğim şeyle panikle bana yaklaşarak ağzımı kapattı.

“Kahretsin biraz sessiz ol!” kulağıma fısıldayıp ağzımı bıraktı.

“Haklıyım değil mi? Bu kadar panik yaptığına göre? Bu yüzden mi bana dokunmuyorsun? Fakirim çünkü.”

“Bunun cevabını bilmen bir şey değiştirmeyecek boş versene.”

“Ortağımın nasıl bir bokun içinde yuvarlandığını bilmem gerek.”

“Ortağım? Ortak olmaya mı karar verdin?”

“Eğer seninle iş birliği yapmazsam aldığımız onca şeyi yememe izin vermezsin diye düşündüm.” Dudak büzerek sepetin içinde duran en sevdiğim yiyeceklere baktım.

“Bu kadar çok yiyip nasıl hala küçük bir çocuk gibi kalabildiğini merak ettim.” Söylediği şeyle sinirlenerek elimi kavrayan elini tırnakladım. “Uslu dur kedicik.” Kıkırdayarak arabayı kasaya doğru sürdü. Parayı ödedikten sonra poşetleri paylaşarak otelin yolunu tuttuk.

“Bir dakika.” Aklıma gelen şeyle duraksadım. “Eğer polislerden kaçıyorsan kredi kartını nasıl kullanıyorsun?”

“Kart benim değil çünkü. Bir arkadaşımın.”

“Yoksa adam öldürme işini birlikte yaptığınız biri mi?”

“Evet.” Adımlarını hızlandırıp gerisinde kalmama neden oldu.

“Yavaş!”

--

Marketten döndüğümüzden beri Jongin’le odamızın mükemmel manzaralı camından dışarı bacaklarımızı sarkıtmış yoldan geçenler hakkında yorumlar yapıp hayatları hakkında tahminlerde bulunuyorduk. Arada bir birbirimizle şakalaşıp birbirimizi dışarı ittirmekle tehdit ediyorduk. Jongin’in gülerken yaptığı mimiklere baktıkça rahatlıyordum ve komik bulmadığım şeylere bile gülüyordum. Önceden kesinlikle şu an ki halimden farklıydım. Gülmek benim için sadece nezaketen gülümsemekten ibaretti. Başkasının yanında ağlamam, şikayet etmem, çok konuşmam ve küfür etmezdim. Aşırıya kaçacak her şeyden kaçardım. Kimsenin benim hakkımda gerekenden daha fazla şey bilmesine izin vermezdim. Ama şimdi ona kendimin bile duymadığı kahkahamı veriyordum. Kimseye dokunmak istemezken şu an onun koluna yapışmıştım. Tamam belki de düşme korkusuyla bunu yapmış olabilirdim. Eğer buradan düşersem Jongin beni koruyamayacaktı. Çünkü mecburen birlikte düşecektik ama yine de onun varlığı kendimi güvende hissettiriyordu. Sanki o şu an oturduğumuz dar ve rahatsız pencere eşiğinde bir kaya gibi sağlam duruyordu bense her an rüzgarla birlikte düşmeyi bekleyen bir yaprak parçası gibiydim. Ona sığınmaktan başka bir şey bulamamıştım. Ne şimdi ne de o gün beni kendi sokağımdan alıp götüreseye kadar.

Coincidental HostageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin