9. Alakasız İnsanlar ♣

Start from the beginning
                                    

Son çizdiğim resimlerimde mavi renk yoğun olarak seçiliyordu ve tek sebebinin parlak mavi gözler olduğunu biliyordum. Hayatımdaki yeri belirsiz bir kişiye göre Deniz'in bu yaptığı öyle hemen kabul görecek bir şey değildi. Olayın izleri zihnimden ömür boyu silinmeyecek kadar derinlere kazınmıştı, unutulamazdı, unutmayı da düşünmüyordum gerçi. Bana yakın davrandığı her dakika ellerimle yaptığım zırhımla gezecektim, gerekirse odamın kapısını bile kilitlerdim, ölüm kapımı çaldığında Azrail'i odama pencereden sokardım.

"Hayır." Net cevaplar vazgeçilmezimdi ama Selin bundan hoşnut olmadığı için yüzünü buruşturmuştu.

"Peki." dedikten hemen sonra dolabıma yönelip bir kaç parça kıyafeti yatağın üzerine dizdi. Soluk, krem rengi bir tişört ve kot pantolona anlamsızca baktığımı fark ettiğinde "Sedat Bey çağırdı." dedi ilgisizce. Onunla saatler boyu konuşup omzunda ağlamayacaktım çünkü istediği şey tam olarak buydu. Odadan sessizce çıkarken boynu eğikti ve hala tuhaf bir umutla konuşmamı bekliyordu.

"Bu arada, Kenan Bey'le de görüşmen olduğunu unutma." dediğinde kapının pervazındaydı. Gözlerine çekilen perde, arkalara sığınan kırgınlığı bastıramadığı için bakışlarından akan mutsuzluğu seçebiliyordum ama tepki veremedim. Sinirle soluduktan sonra hızla ve paytak adımlarla koridora çıktı.

Kenan Bey hastalığımın ilk dönemlerinden beri benimle ilgilenen doktorumdu. Çehresi zihnimde canlandığında zaten eksilerde olan keyfimin kaçtığını hissettim. Katı, sert ve çirkin görünüşlü bir adamdı, kendine bakmaktan aciz yaşta bir adam olmamasına rağmen suratından kaybolmayan sakallarıyla karman çorman halde gezerdi, üstelik zihnime doktorum hakkında kara kalemle kazınan tek şey, adının geçtiği her olayda gecikme yaşanması. Pek dakik bir insan değildi, beni randevu saatinin ardına atıp saatlerce beklettiği bile olmuştu. Onun adının altına sinmiş bir huydu.

Selin'in seçtiği kombini aceleyle giyindim, Sedat Bey'i bekletmekten mutlu olurdum ama nezaketen erken gitmem gerekiyordu. Dokunulmaması çok daha iyi olan saçlarıma el sürmeden koridora çıktım. Hapishanelerdeki özel hücrelerin yer aldığı bölümlere benziyordu bu koridor. İki ucunda da büyük pencereler vardı ama hastalar açamazdı. Kilitliydi ve anahtarları temizlik görevlilerine aitti, çoğu zaman kapalı dururdu.

Sedat Bey'in odasına doğru ilerlerken terleyen avuçlarımı tişörte sildim. Vücut ısım daima sınırın üzerinde gezindiği için yanaklarım pembe olurdu fakat bugün gereğinden fazla kızarıktı. Sıkıntıyla, üzerine gümüş harflerle Uzman Psikolog Sedat ÇALIŞKAN yazılmış kapıya tıkladım. İzin beklemeden içeriye atıldığımda bu saçma görüşmenin kısa durması için dua ediyordum.

"Merhaba Ada, otur lütfen." diyerek gülümsedi Sedat Bey. Önleri kelleşmeye başlayan parlak saçlarını yana doğru taramıştı. Limon suyu muydu o? Ah.

"Merhaba." dedim soğuk bir sesle. Aramızdaki mesafeli duruşu bozmak ister gibi sandalyesini masaya yaklaştırdı. Keyifsizce, yıpranmış sandalyeye yayıldım, betimlemesi yapıldığında çok havalı görünen bu yayılma hareketini yaparken bile dengemi kaybedip dirseğimi masaya çarpmıştım.

"Bir konuda yardıma ihtiyacım var ve sana danışabileceğimi düşündüm." derken çekmecesinden bir katalog çıkararak önüme sürdü. İlgisiz görünmeye çabalasam da beni buraya çağırma nedeninin tahminimden farklı olduğunu öğrenmek keyiflenmeme yetmişti.

"Elbette ama umarım bu defa ölçülü davranırsınız." dediğimde gözlerini kısarak kelimeleri algılamaya çalıştı."Son yardım istemenizde iyi şeylerle karşılaşmadım."

Bu anın geleceğini biliyormuş gibi kafasını salladı. Elbette ki ucu kendine değen bir olay kulağına çalınmıştı. "Deniz için üzgünüm. Zor olduğunu biliyorum."

NEFESWhere stories live. Discover now