11.bölüm*Simit mi güzel, veren mi?*

4.5K 500 220
                                    

Ben geldim hadi okumadan bas şu yıldıza sizde beklemeyin bende ♥
..........

Sonra anlarsın ki;
Nar tanelerini teker teker yerli yerine yerleştiren Rabbin, seni de hangi gönüle yerleştireceğini bilir.
salt.edebiyat

Güzelliğin yüz ile ölçüldüğü dünya da kalp güzelliğinin onun önünde gelmesi gerektiğini bilen insanlardan olmak bile bizi farklı kılar. Bazı şeylerin somut ifade etmediğini soyut olan duyguların ön planlana çıktığını çoğu alanda görürüz. Bu yüzden bizim de önceliğimiz içimizin güzel olmasında yana olmalıdır. Nasıl ki bir ayna kendini yansıtır. Insanın da kalbi yüzüne yansır. İşte o vakit insanın içi de dışı gibi güzel olur. Tabiki güzellik önemlidir. Ki peygamber efendimız (s.a.v) şöyle buyurmuslardir.

"Kadınla şu dört şey için evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini. Sen, dindar olanı seç ki hayır bulasın."(buhari)

Ama gördüğümüz üzere insanın dini ve ahlakı önde gelir.

Gece uyku tutmadığı için balkona çıkarak hava almak istedim. Yerdeki halıya oturarak ay ve yıldızları izledim. Saat gece dört civarındaydı. Bende yine bilinmezlik hüküm sürüyordu. Korkuyordum. Galiba sevmekten korkuyordum.
Bu korkum sevmekten mi? Bırakılmaktan mı bilmiyordum. Ama birisinin daha beni bırakmasına nasıl dayanırdım. Çok farklı bir hava vardı onda. Çok farklı bir çekim hissediyordum. Anlam veremiyor ama görmek istediğim kişi o oluyordu. Istemeden dua ediyordum. Nasıl hafız olabilir araştırıyordum. Onun mutlu olmasını istiyordum. Onun o bakışında ki yıldızı hep görmek istiyordum. Sadece bana özel olmasını istiyordum. Bunları düşünmemem gerektiğini söylüyordum kendi kendime telkin verircesine ama yine bir bakmışım hayal dünyam yine onun yanında oluveriyordu. Hayallerimde mutluydum. Biz mutluyduk.. Benim için sevgi engel tanımazdı. Tanımamalıydı. Tanısaydı o sevgi olmazdı. Geçen gün Abdullah konuşamadığı ve duymadığı için nasıl iletişim kuracağımızı sormuştu. Sanki ben biliyor muydum? Ama biz sükutumuz ile anlaşırdık. Gözlerimiz ile paylaşırdık. Yeter ki olsundu.

Hani bir gün Allah dostunun bir tanesi sohbet veriyormuş. Ama kimse konuşmuyormuş. Bir kisi de duymuş sohbet olduğunu gitmiş. Bakmış kimse konuşmuyor. Sohbet anlatan yok. Beklemiş beklemiş yok. En sonunda sohbet bitince sormuş.
"Efendim sohbet ne zamandır?"
"Evladım bizim sukutumuzdan anlamayan sohbetimizden de anlamaz" demiş. Bizde öyle olurduk. Hem sükut eder hem şükür ederdik.

Sabah namazından sonra eve gelerek cüzümü bitirdim. Özlem' in dersini dinlerken annemde kahvaltıyı hazırlamıştı. Aklıma gelen şeyle yerimden kalktım. Özlem bana bakarak okuduğu secavendi bitirdi. Bana baktı ben ensemi kaşıyarak konuştum.

"Ben fırına gideyim hem simit güzel olur?"dedim. Özlem bana bakarak konuştu.

"Simit mi güzel, veren mi?"

"Hı" demiştim ki annem gülerek içeriye geldi. Bana sarılarak konuştu.

"Hadi oğlum çabuk git kaçırma" dedi. Özlem gülmeye başlayınca sinirle gülerek konuştum.

"Ne diyorsunuz ya neyi kaçırma?"

"Hadi hadi simitler kaçmasın" dedi özlem kafa sallayarak odadan çıktım. Ceketimi geçirerek hızlı adımlarla fırının yolunu tuttum. Fırına gelince amca vardı.

"4 simit alacaktım" dedim.

"Burada kalmamış dur bekle" diyerek seslendi.

"Kızım buraya 4 simit ver" diyerek içeriye geçti. Bir dakika kadar kısa bana gelen bir saat kadar uzun mesafeden sonra 4 simit ile birlikte gözüktü. Gözlerini hiç kaldırıp bakmaması beni mutlu ederken bir tarafıma da hüzün çöküyordu.

~HerDem~Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα