10.Bölüm*Yol Uzun Kurbanım*

4.7K 444 127
                                    


Bazen yürüdüğümüz yoldan çok gidişat önemli, nereye gidiyorsun nereden geliyorsun...
Bilmeden hesap yapmadan atıyoruz kendimizi, daha doğrusu sonumuzu görmeden.
Önümüze çıkacak engelleri bilmeden ilerliyoruz. Bazen güneşli, bazense dolu yağan havaya inat.

Bazen nedenini bilmeden yürümek ister ya insan o haldeydim. Yürümek istiyordum. Hatta koşmak istiyordum ardından, kendimi tanıyamıyor adım atmak istiyordum. Pervasızca hareket etmek, sonumu bir kere olsun düşünmek istemiyordum. O gözlere yine yeniden bakmak istiyordum. Elimde kalan defter ile yapayalnız kaldığım sokakta yürümeye başladım. Ağaçların olduğu havadar bir bölgeye gelince banka oturarak bekledim. Kuşlar ile gökyüzünün güzelliğine baktım. Sonra bir söz geldi aklıma.

"İçin sıkılırsa gökyüzüne bak. Bilemezsin belki tam baktığın yere efendimiz (s.a.v) nazarı vardır. Bilemezsin belki sahabe-i kiramın nazarı vardır. Bilemezsin evliyahullahın nazarı vardır.!"

Evet gitmişti. Göremeden konuşamadan kim olduğunu bilmeden gitmişti. Neden bu kadar sokakta gördüğüm kızı görmek istiyordum. Bu doğru muydu? Olması gereken şey bu muydu? Hayır. Bana düşen sabır değil miydi? Nasibimizde ki elbet gelirdi. Elimde tuttuğum defteri açıp açmamak konusunda kararsızdım. Ama bir an tutarsızlıkla kapağını kaldırdım. En azından ismini görürüm diye. Gördüğüm isim ile yüreğim yanmışken daha şimdiden bu hale gelmek fazla olanaksız olduğunu düşünüyordum. Demek oydu. Demek yüreğini gözlerine yansımış olan kişi oydu. Demek dualarıma giren kız buydu.

Yerimden kalktığım banktan zar zor kendimi toparlamış kafam ile camiye doğru yürümeye başladım. Yürüdükçe düşünüyor düşündükçe kötü oluyordum. Neden aklıma geliyordu. Her geldiğinde Rabbim'e sığınıyordum.

Namaz kıldıktan sonra ceketimi ve defteri alarak eve doğru yürüdüm. Kolumun tutulması ile kafamı kaldırarak baktım. Abdullah'ın ne zaman geldiğini düşünür olmuştum. Bu kadar dalgın olmak hiç bana göre değildi. Biz zaten kaygısız olarak görünen bir toplum değil miydik? O zaman benim beynimdekiler neydi? Derin derin nefes alarak dışarıya verdim. Abdullah bana bakarak konuşmaya başladı.

"Hayırdır abicim karadenizde gemilerin mi battı" dediğinde gülerek karşılık verdim.

"Gemidir batar çıkar, yürektir sever geçer diyemeyeceğim malesef" dedim.

"Gel oturalım bir yerlere" dediğinde evi göstererek konuştum.

"Bizimkiler bekliyor sorun olmazsa sen gel bizde konuşalım" kafasını sallayınca birlikte bizim oraya doğru yürümeye başladık. Kapıyı çalarak beklediğimizde annem kapıyı açarak buyur etti. Bizde salona geçerek oturduk. Annem mutfaktaydı. Bir vakit sonra ortamıza çayları bırakınca konuştum.

"Özlem daha gelmedi mi?"

"Yok yavrum bekliyorum" dediğinde sinirle konuştum.

"Şu kız birde neden telefon kullanmadığını açıklasa beni burada deli etmekten başka bir şeye yaramıyor " dediğimde Abdullah gülümseyerek konuştu.

"Öyle deme vardır güzel bir sebebi elbet"

"Tabi canım kesin neyse çaylarımızı içelim de kalkalım hanım efendiyi almaya gidelim" dedim. Annem odadan çıkınca Abdullah sordu.

"Senin neyin var?"

"Neyim yok ki elhamdülillah diyorum" dedim.

"Ubeydullah söyle"

"Hani geçen gün konusu oldu ya Sümeyra" dedim ve durdum. Çünkü devamını getiremeyecek kadar bilmiyordum.

"Ee" dedi.

~HerDem~Where stories live. Discover now