¤58 - Kalbimin Kuşları~

3.9K 397 669
                                    

Changbin, Chan'in bekarlığa veda partisi için kapattığı kalabalık barda Felix'i arıyordu.

Neden bu kadar insan vardı anlam veremiyordu. Bekarlığa veda denilen şey en yakın arkadaşlar arasında olmaz mıydı?

Sanırım olmazdı. Çünkü annesinin korumalarından, daha doğrusu adamlarından bir kaçıda bu partideydi.

Anlam veremediği bir diğer şey ise partide bu kadar kız olmasıydı. Erkeklerin yaptığı bir bekarlığa vedada sadece erkekler olmaz mıydı?

Aslında o hiçbir şeye anlam veremiyordu. Kapattıkları mekan pes atıp içki içecekleri bir yer olması gerekmez miydi? Normal bir bardı işte.

Ve son olarak anlam veremediği şey, barmenin yanındaki sandalyeye oturmuş, yanakları pembeleşmiş, minik eliyle sol göğsünü okşayarak bir şeyler fısıldayan Felix'ti.

Yüzündeki memnuniyetsiz ifade yerini minik bir tebessüme bırakırken, adımlarını minik bedene yönlendirdi.

Felix onu fark etmiyor ve hala göğsünü ovuşturarak bir şeyler mırılanıyordu.

"Şizj içelde galmalışığız." dedi minik parmağını tehtit edercesine sol göğsüne sallayarak.

Changbin'in yüzündeki tebessüm genişlerken, kalbindeki kuşları tehtit eden ve tatlılığını bambaşka bir boyuta taşıyan sevgilisini izledi.

Nasıl bu kadar sevimli olabilirdi aklı almıyordu...

Felix alkol yüzünden sarhoş olmuş olabilirdi.. ama Changbin, sevgilisinin tatlılığı yüzünden sarhoş olduğunu hissediyordu.

"Huyumg?" Felix'in sesiyle kenisine geldiğinde yüzündeki tebessümü zar zor bastırabilmişti.

"Hmm." Changbin hafifçe kaşlarını çatmış ve sert görünmeye çalışarak küçüğünün sarf edeceği kelimeleri dinlemeye başlamıştı.

"Öbmicem mi?" Ve Felix'in bu cümlesiyle çattığı kaşları hayretle yukarıya kalktı.

Karşısındaki bu çocuk gövdesini zar zor dik tutarken; şişirdiği pembe yanakları ve yanaklarının pembeliğine meydan okuyan kıvrımlı dudaklarını büzerek kendisini izlerken, ona nasıl karşı koyabilirdi ki?

Attığı bir adım aralarındaki mesafeyi en aza indirgerken, Felix başını hafifçe kaldırarak hamlelerini izlemeye devam ediyordu.

Biraz daha eğilip burnunun ucuna küçük bir Buse bıraktığında ikisi de nefesini tutmuştu.

Changbin korumalardan birine yakalanmamak için hızla geri çekilirken, Felix hüzünlü gözlerle kendisini izlerken minik ellerini sol göğsüne bastırı vermişti.

Giydiği kırmızı gömlek ve altındaki siyah tişört minik ellerinin arasında kırışırken, dolu olan gözlerinden bir damla yaş süzülmüştü.

"Cok güjel öbdün hyumg..." Felix zar zor dönen dili ve boğuk kelimeleri ile dudaklarından dökülen cümle ruhunu sarstı.

O kadar kırılgan, o kadar narin görünüyordu ki; elini uzatıp pürüzsüz yanağını avcunun içine almaya ve baş parmağını teninde gezdirmeye çekindi.

"Biy kej daha öbel mişin?" Felix'in isteği ile kalbi tekledi, tepeden tırnağa siyahlara bürünmüş gencin.

"Eğer hemen kendine gelmezsen iyi şeyler olmayacak. Gel biraz temiz hava alalım." Changbin kolunu Felix'in beline sarmış ve onu bir çırpıda ayağa kaldırıvermişti.

Felix'in sağa sola devdilen gövdesi sonunda Changbin'in göğsüne yaslandığında, başını boynunun girintisine sokuvermişti.

Changbin boynundaki sıcak nefesle huylansa da Felix'i barın arka kısmındaki personel çıkışına götürmüş ve ordan küçük bir bahçesi olan alana çıkmışlardı.

Hellevator || ChangLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin