¤18 - Çatıdaki Çocuk

4.1K 489 243
                                    

Changbin'in boş kaldırımlarda yankılanan adım seslerine karışan kesik nefes alışverişlerine eşlik ederek savrulan saçları ve gözlerinden şakaklarına doğru kayan göz yaşları ile korkuyla koşmaya devam ediyordu.

Sarsak ve hızlı adımları girdiği parkı hızla geride bırakırken karnına giren krampı umursamadan yoluna devam etti Changbin.

Endişe ve korku ile titreyen vücudunun beş katlı bina görüş açısına girince sakinleşeceğini düşünüyordu. Ama düşündüğü şey binanın kenarından sarkan bir çift bacak ile sekteye uğramıştı.

Hızla binanın içine dalmış ve merdivenleri üçerli dörderli çıkmaya başlamıştı. Nefesi kesilecek gibiydi ve bayılacağını hissediyordu. Sakinleşmeliydi.

Ama Felix'i kollarına almadan sakinleşeceğini hiç sanmıyordu. Onu bir delilik yapmadan önce durdurmalıydı. Durdurmak zorundaydı.

Eğer olurda çatıya ulaştığında çok geç kalmışsa hiç tereddüt etmeden onun peşinden giderdi.

Aklındaki korkunç düşünceleri alel acele uzaklaştırıp kalan son katı var gücüyle tırmandı ve kendisini çatıya attı.

Vücudu çatının kenarında oturmuş omuzları çökmüş küçük bedeni görünce titredi. Suratına çarpan rüzgar gözyaşlarıyla yıkanmış yüzünün daha fazla üşümesine sebep olmuştu.

Ona doğru tam bir adım atacaktı ki yanında oturan başka bir bedenin daha olduğuna şahit oldu. Onlar kendisini fark etmeden duvarın arkasına geçti ve kafasını çıkarıp ne konuştuklarını dinlemeye başladı.

"Nereden bileceksin ki?" Dedi Felix yanında oturan bedene. Burnunu çekip başını gökyüzüne çevirmesini izledi.

"Dünya üzerinde aşk acısı çeken tek gey sen misin sanıyorsun? Ailenin seni sahiplenmesi ve sana destek olması ne kadar mükemmel haberin var mı? Birçok insan cinsel yönelimi yüzünden hakarete, zorbalığa, tacize hatta tecavüze uğruyor. Sonunda ne oluyor biliyor musun? Kendilerini normal sanan hastalıklı beyinler yüzünden önlerinde mutlu olabilecekleri günleri çöpe atıyorlar. İntiharı kurtuluş olarak görüyorlar." Bedeni kendisine dönük olan ama karanlık yüzünden yüz hatları seçilmeyen çocuk konuştuğunda kaşlarını çattı.

"İntihar tek kurtuluş yolu değil mi zaten? Sonsuz huzur ve mutluluk. İnsanların düşüncelerinden uzak, yaşadığın bombok durumdan uzak, sadece mutlu olabileceğin bir başka dünya. Kulağa harika gelmiyor mu?" Felix'in sözleri Changbin'in hıçkırıklarını ilmek ilmek boğazına doluyordu.

"İntihar etmek savaşamayacak kadar korkak olanların işidir. Pes edenlerin kazandığı nerede görülmüş? Bir kelebek düşün mesela. O kusursuz kanatlara sahip olmadan önce verdiği mücadeleyi. Yahut bir çiçeği düşün, o parlak taç yapraklara ve büyüleyici kokuya ulaşmadan önce soğuğa ve yabani hayvanlara karşı verdiği savaşı... Bedelini ödemeden, savaşmadan, çabalamadan mükemmel sonuçlar elde edemezsin." Yabancı çocuk sözlerini bitirip başını aşağıya sarkıttığı bacaklarını sallandıran Felix'e çevirdi.

"Kelebeklerin ömrü zaten çok kısa değil mi? O mükemmel çiçeklerin elbet bir gün koparılacağını bilmiyor musun? Her şeyin bir sonu var." Felix'in çatallaşmış sesi ve burun çekişleri Changbin'in göğsüne inanılmaz ağrılar sokuyordu.

"Ona bakarsan kimse ölümsüz değil. Elbette dediğin gibi herkes bir gün ölecek. Ama öleceğimiz o güne kadar neden kendimize eziyet edelim ki? Neden yeni insanlarla mutlu başlangıçlar yapmak ve dünyanın en mutlu insanı olma şansına sahip olmak varken, bunu intihar gibi bir şeyle mahvedesin ki?" Yabancı çocuğun bakışları hala Felix'in üzerindeyken, küçük beden yüzündeki yaşları silip bakışlarını yanındaki yabancıya çevirdi. Changbin yumruklarını sıktı.

"Bir adamı seviyorum. Uğruna ölecek kadar hemde. Ama o beni hiç sevmedi, onun için kardeşten başka bir şey değilim. Ve o... o..." Felix'in titreyen sesi Changbin'in gözlerini doldurmuştu.

"O?" Diye karşılık verdi yabancı olan çocuk. Felix'in sözlerine devam edebilmesi için.

"Sevdiğim adam kuzenimle evleniyor ve büyükler, sevdiğim adamın düğününü organize etmekte yardımımı ve mutlu gününde onların yanında olmamı istiyorlar. Sevdiğim adamı kuzenimle evlendirmemi ve bununla mutlu olmamı istiyorlar." Felix'in hıçkırıklar eşliğinde sarf ettiği cümleler bacaklarındaki gücü çekmişti Changbin'in, sırtını duvara yaslayıp göz yaşları ile birlikte yere çökerken dinlemeye devam etti onları.

"Ortalama bir insan ömrü 70 yıl ve sen henüz 18 yaşındasın. Biliyorum, şu an hissettiğin acının tarifi yok. Şu an bütün kelimeler ve sözler anlamsız. Ama henüz hayatının başındasın. Unutacaksın demiyorum. Unutmayacaksın, unutamayacaksın. Alışacaksın. Tecrübe edeceksin. Çok zor zamanlar geçireceksin ama ayağa kalkacaksın. Sadece 18 yaşındasın. Ama şimdi olmaz, anladın mı?" Yabancı çocuk ayağa kalkmış ve elini Felix'e uzatmıştı.

Felix kendisine barış ve dostluk eli uzatan bu yabancı çocuğun elini tereddüt etmeden tutmuş ve kendisini soğuk betondan kaldırmasına izin vermişti.

Tanımadığı yabancı ile yürümeye başlamış ve ağır adımlarla Changbin'e yaklaşmaya başlamışlardı. Changbin yaklaşan adımları 0duyduğunda vücudunu top gibi büzmüş ve başını önüne eğmişti. Bu zifiri karanlıkta iyice kamufle olmasını sağlayan siyah kıyafetlerine ve saçlarına minnet etmişti Changbin.

Yabancı çocuk ve Felix merdivenlerden inerlerken, Felix duraksamıştı. Felix'in durduğunu hisseden yabancı çocuk ona dönmüştü.

"Sorun ne?" Yabancı çocuk sorusunu dile getirdiğinde Felix'in bedeni titremişti.

"Sorun yok. Sadece... sadece onun buralarda bir yerde olduğunu hissediyorum." Felix'in sözleri yabancı çocuğun derin bir iç çekmesine sebep olmuştu.

"O buraya gelmeyecek. Yoluna devam et ve arkana bakma. Bu senin için en iyisi, güven bana." Tekrar konuşan yabancının sözlerine kulak vermişti Felix.

"Sanırım haklısın. Gidelim." Felix son kez arkasına bakıp kapıyı kapatmış ve o yabancı çocuk ile birlikte merdivenlerden inmeye başlamıştı.

Changbin bedenini soğuk beton zemine bırakmış ve dudaklarını ısırarak hapsettiği hıçkırıklarının özgür kalmasına izin vermişti.

Koşarken şakaklarını acıtarak geçen gözyaşları, şimdi şakaklarını daha naif bir şekilde okşayarak karışıyordu saçlarının arasına.

"Özür dilerim..." Rüzgar zaten üşüyen ve yorgun olan bedenini daha fazla titretirken, kalbindeki acı içini yakıp kavuruyordu. Vücudu arafta kalmıştı.

"Mutlu ol Lixie..."

Hellevator || ChangLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin