¤36 - Güçlü Ol Changbin

3.9K 452 165
                                    

"Minho hyung?"

Felix Chan'in kollarındaki bedenin tanıdık sesiyle konuştu. Sevgilisinin kollarından ayrılıp arkasına dönen Minho, gördüğü bedenle kocaman gülümsemiş ve ona doğru ilerleyip şaşkın gence sarılmıştı.

"Felix? Burada ne arıyorsun?" Minho'nun sarılışıyla yalpalayan ince beden kısa sürede şaşkınlığını üzerinden atmış ve ona sarılmıştı.

"Asıl sen burada ne arıyorsun?" Sarılmaya son verip geri çekildiklerinde ikili bakışlarını yanlarındaki bedenlere çevirmişti.

"Channie! Bak, sana bahsettiğim sevimli kaçık çocuk!" Minho Felix'in elinden tutup çekiştirerek garip bir sessizlikle kendilerini izleyen grubun yanına getirdi.

"O sevimli kaçık çocuk benim kuzenim, sevgilim." Chan yaşadıkları şoku atlatmaya çalışarak onu cevaplamıştı.

"Bir saniye, bir saniye! Yanlış mı anlıyorum? Şimdi sen, Minho. Chan'in sevgilisisin ve Chan'in Felix ile kuzen olduğunu bilmiyorsun. Changbin'in bahsettiği çatıdaki çocuk sensen, otomatikman beni, Chan'i ve Changbin'i bilmen gerekir. Yanılıyor muyum?" Ryujin dedektif Sherlock Holmes gibi takındığı ciddi üslupla olayı çözmeye çalışıyordu.

"Sadece yaşadıklarınızı biliyorum, sizleri değil." Minho'nun hızlı cevabıyla Ryujin bu sefer Felix'e yönelmişti.

"Peki Felix seni tanıyorsa burada olmana niye şaşırdı? Sonuçta birbirinizi biliyorsunuz? Sevgilinin Chan olduğunu bilmiyor mu?" Felix'in boş bakışları Changbin'i bulduğunda, o çatı geldi aklına.

"52 milyon nüfusu olan Kore'nin tek Chan'i bizim Bang Chan değil Ryujin." Changbin'in sinirli ses tonu genç kızın pençelerini çıkarması için yeterli olmuştu.

Ve büyük bir sessizlik oluştu grubun arasında. Ryujin kafasındaki senaryoyu tamamlayabilmek için gözlerini etrafındaki dört adamın üzerinde gezdirmeye devam ediyordu.

Changbin o gün çatıda geçen konuşmada sırtını gördüğü çocuğu inceliyordu yalnızca. Ona hem kızgın hem minnettardı. Kendisi gelene kadar Felix'i oyalamasaydı ve ona engel olmasaydı, hatta orada hiç bulunmamış olsaydı önüne serilen felaket senaryolarını bakmak istemiyordu.

Çünkü biliyordu. O senaryoların hepsinin sonu aynıydı ve o sonlar, güzel sonlar değildi. Gerisinde tebessüm eden yüzler değil, kahrolmuş ruhlar bırakıyordu.

Ama o bu senaryoların akışını değiştirmişti. Bu yüzden ona minnettardı. Kızgınlığı yalnızca Felix'in kendisini bırakması için ısrarı yüzündendi. Ama bunun için ona kızmak büyük haksızlıktı.

Yinede minnet duygusu daha ağır basıyordu. Yeni senaryonun sonu nasıl biter hiçbir fikri yoktu. Ama mutluydu. Çünkü Felix'e zarar gelmemişti. Ruhen olmasa bile bedenen...

"Film başlamak üzere, hadi gidelim. Çıkışta adam akıllı oturup konuşuruz." Chan'in sözleriyle herkes ona ayak uydurmuş ve sinema salonuna ilerlemeye başlamışlardı.

Sinema salonunda başta Ryujin, Felix, Minho, Chan ve Changbin olarak sıralanmışlardı. Başlayan komedi filmi hiç birinin dikkatini çekmiyordu.

Chan'in beyni bulanıklaşıyordu. İki yıldır tanıdığı ve yoğun hisler beslediği bu çocuk, kardeşim dediği insanın intihara sürüklediği küçük kuzenini kurtarmıştı.

Minho... hayatına giren ve yerleşen en güzel detaydı. Bunu bir kez daha ispat etmişti Chan'e. Onsuz olmayı zaten hayal edemezdi ama eğer o olmasaydı, Felix'in dediği gibi şu an mezarının üzerine bir demet çiçek bırakıyor olabilirdi.

Bu korkunç düşünceden kendisini alıkoyan şey yumruk yaptığı ellerinin arasına kayan minik eldi. Bakışlarını çevirdiği beden kendisine güven verircesine elini sıkmış ve içten bir gülüş sunmuştu.

Hellevator || ChangLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin