KÖŞK

626 78 86
                                    



***Uyarı!!! Lütfen videoyu izlemeden okumaya başlamayın***

-Maceraperesttiler.

-Heyecan arıyorlardı.

-Hiç girilmeyen bir köşke, gece gizlice ve cesurca girdiler.

-Girdikleri gibi çıkabilecekler mi?

-Nasıl bir dünya ile karşılaşacaklar?

**********************************VİDEO ÖZETİ***********************

  İlk anahtarı bulmaları kolay olmuştu. Rahman bir şeyler gördüğünü düşünüyordu. Bunu arkadaşlarına da belirtti. Arkadaşları bu duruma inanmadı. Gördüklerinin korkusu üzerindeydi. İlk korkuyla o tanışmıştı. Girdikleri diğer odada kilitli kaldılar. Arkadan biri veya birileri onları içeri kilitlemişti. Etraf ürkütücü ve karanlıktı. Rahman bir yazı gördü camda. Bu yazıyı, değişik şekillerde okumaya başladı. Bu yazı ile açılan geçitten geçtiler. Rahman kamerayı düşürdü. Herkes geçiş yaparken Rahman içeriye doğru birileri tarafından çekilmişti. Oraya girmelerini birileri istiyor muydu? Birileri onları içeriye yönlendirmiş miydi?

**********************************VİDEO ÖZETİ***********************

  "HAYIRRRR!" diye korkudan gırtlağı patlayacakmışçasına bağırmaya başladı. O kadar bağırmıştı ki boğazı yıllardır su görmemiş bir çöl gibi kupkuru kalmış, gözleri nereye baktığını bilmez bir hale gelmişti. Etrafı seçemiyor, üstüne üstlük hiçbir şey de hissetmiyordu. Korkunun ne olduğunu o an anlatamaz ama soranın gözlerine bakmasıyla, ne demek olduğunu hissettirebilecek bir haldeydi. Kendine geldikten sonra, hemen arkadaşlarına seslendi
"Mert, Alp, Ünal iyi misiniz? Herkes iyi mi?" dedi ve sadece ayaklarının altını hissedebildiğinden, elini yerde gezdirmeye başladı. Bir kaos ortamı vardı. Herkes oradaydı ama kimse kendini korku eşiğinden kurtarıp ses veremiyordu.
"İyi misiniz oğlum! Herkes burada mı?" dedi Rahman tekrardan.

  Herkes olayın ciddiyetinin farkına varmıştı. Çünkü ölüm korkusu; bir mezbaha kadar soğuk, hem de bir demiri eritebilecek ateş kadar sıcaktı. Ölüm, o an dört harften daha fazlası, hatta bir ölümsüzün otobiyografisiydi. Ölüm korkusunu kelimeler değil, sadece o odadakilerin gözleri anlatabilirdi. Hepsinin gözleri, ölümü yansıtıyordu. Çünkü ölüm, tam da gözlerinin önündeydi.

  İlk anın şokunu üzerlerinden atıp birbirlerini bulup temas ettiler. Odanın köşesinde sadece duruyorlardı. Maceraperstlikleri üzerlerinden gitmiş, yerini korku ve pişmanlığa bırakmıştı bile. Mert'in maceraperestliği gitmek için, pantolonunun paçalarını seçmişti hatta. Ama ölümü ensesinde hisseden insan için, bir önemi yoktu. Kimse o an öldüğünde nasıl görüneceğini düşünmüyordu.

  Düşünme yetilerini kaybetmiş, ne yapacaklarını bilemez halde beklerken saatlerce sürdüğünü hissettikleri, aslında iki dakika kadar olan, derin sessizliği Rahman bozdu:
"Şu zamana kadar bir şey olmadı. Herkes sakin olsun. Ölecek olsak hemen ölebilirdik. Burada olduğumuzu bilmesi gereken kim veya kimler varsa zaten biliyor. Sessiz kalmamızın bir anlamı yok." Dedi. Alp söze girerek
"Haklısın sakin olalım. Düşünelim hızlıca olanları, belki bir şeyler bulabiliriz."

"Kamera öbür tarafta kaldı. İşimize yarayabilirdi ama benim aklımda daha büyük bir sorun var." Diyerek Rahman arkadaşlarına dönüp durumlarını kontrol etti. Herkes korkuyor ve terliyordu. Onları korkutmak istemiyordu fakat kendisi daha da gergindi. Omuzlarında bir sürü el hissetmişti ve o eller, alt geçitten geçecekken büyük bir şiddetle onu içeriye doğru çekmişti.

Derin bir nefes alıp biraz sesli bir şekilde geri bıraktı.

"Siz normal bir şekilde alttan giriş yaptınız. Peki, ben neden içeri çekildim?" derken bir anda durup

"Feneri yanında olan var mı?". Ünal eline baktı. Bırak elindeki feneri fark etmeyi, elini ilk defa fark etmiş gibi, onlara doğru baktı. Şaşkınlığını atlatıp

"Bende var" dedi. Hemen yaktı ama etrafa tutacak kadar cesareti kendinde bulamamıştı.

 Rahman'a doğru feneri uzattı. Rahman arkadaşlarına dönüp:

"Herkes kendine gelsin! Beyler bu gondola binip gözünü kapatmaya benzemez. Sakin kalıp o gözlerinizi açmazsanız, buradan çıkamayız" dedi. Arkadaşlarını toparlaması gerektiğinin bilincine ulaşmış, daha realist düşünebiliyordu artık.

  Herkes sırtını duvara iyice yasladı. Rahman elindeki feneri etrafa tutmaya başladı. Sol taraflarından başlayarak yavaşça etrafı fenere dolaştırmaya başladı. Etraf eski tozlu eşyalarla doluydu. Tozlar bir parmak boyunda, yüz yıllardır eşyalara hiç dokunulmamış gibi görünüyordu. Ufak bir kahverengi masa üzerinde, siyah kalpaklı kitaplar duruyordu. Alt çekmecesi de vardı ve bir zamanlar içinde çiçek olduğu muhtemel, kararmış ve örümcek ağlarıyla örülmüş dalın bulunduğu açık kahverengi bir saksı. Biraz daha feneri kenara doğru çekmeye başladı. Nefes alış veriş sesi; hatta gözünü kırpan dahi; yoktu. Herkes heyecanla fenerin izlediği yolu gözlüyordu.

  Rahman, feneri biraz daha masanın sağına doğru tutmaya başladı. Bir kapı vardı. Siyah, boyaları dökülmüş, metalik rengi yer yer gözüken, kolu olmayan bir kapı.

"Kapı var buradan çıkabiliriz!" dedi Mert.

  Rahman, feneri biraz daha gezdirmek için hamle yapacakken gözüne yerdeki toz ilişti. İki tarafı temas eden, bir şeyi sürüklercesine karşılarına doğru yönelen bir iz. Sağa sola bir parmak boyundaki tozu kaldırmıştı. Kenarlara yaymış olsa da o toz orada adeta kalıp olmuş gibiydi.

  Fener yanıp sönmeye başladı. Tamamen sönünce odadaki gerilim, kilise orgundan çıkan "do" notası gibi etrafı sardı ve kulak zarına baskı yapmaya başladı. O sırada odaya girdikleri alt geçidi ittirip zorlamaya çalışan Alp, feneri Rahman'ın elinden aldı. Feneri sol eline doğru vurmaya başladı. Bir, iki, üç, dört... derken fener tekrar ışık vermeye başladı. Feneri bir anda tam karşısına tuttu.

  Rahman'ın kolunu tuttu. Rahman ise sol eliyle açık kalan ağzını kapatmış, sağ elini alnından başlayarak saçlarına götürüp öylece kalmıştı. Ünal'ın yüzünde hiçbir ifade kalmamıştı artık. Ağzı yarım açık, tüm mimiklerini salmış, nefesi kesik kesik almaya başlamıştı. Mert, dirseklerini dizine koymuş bir şekilde yerde otururken iki eli yüzünü kapatır bir biçimde parmak aralarından bakarken donakalmıştı.

Kimse bağırmadı...

Kimse çıtını dahi çıkarmadı...

Sadece bir sessizlik...

şşşşşşş!

Odada biri var...

..23 martta devam edecek...

Lanetli Paradoks(Videolu Kitap)Where stories live. Discover now