Bölüm 22 - Mahru

16.2K 806 22
                                    

Medayadaki şarkı yazarken dinlediğim bir şarkı. Bölümle bir ilgisi yoktur.

İlk defa... ilk defa bir erkekle böyle samimi oturuyordum, babam hariç. Bu bana tuhaf hissettirse de kendimi güvende hissettiriyordu bir yandan. İçimde uçuşan kelebeklerin bir adı yoktu ama bir sahibi vardı ve onların sahibi yakın zamanda kalbiminde sahibi olmuştu. Bunu kendime itiraf etmem her ne kadar uzun zamanımı alsa da hâlâ kimseye söyleyemiyordum. Gamze'ye bile bundan bahsedememiştim. Utanmak istemiyordum ama böyle duyguları ilk defa hissetmek... beni iyice içime kapanık birisi haline getiriyordu.

İlk defa kalbim birisi için böyle atıyordu, ilk defa kalp atışlarımı finaller dışında hızlandıran bir sebep vardı. Geç olmadan bu duyguları hissedebildiğim için Allah'a şükretmem gerekiyordu ama daha kendime bile tam olarak itiraf edemediğim bir şey için Allah'tan şükür istemek de tuhaf geliyordu. Bu sıralar bana birçok şey tuhaf geldiği gibi uzunca da düşüncelere sokuyordu. Bulunduğum anın tadını çıkarmak yerine böyle saçma şeylerle kafamın içini dolduruyordum. Bu neyin etkisi? Yine mi aşk, yine mi sevgi galip? Zaten Yusuf hayatıma girdiğinden beri yenilgi almaktan başka bir şey yapabildiğim mi var(!)

"Ne düşünüyorsun?" Kucağımdaki sıcacık ellerini daha yeni farketebilmiştim. Sol eli ellerimin üzerinde, sağ elini de omzuma dolamıştı. Böylece aramızda yok denebilecek kadar az bir mesafe kalmıştı. Olduğum yerde hareket etmemeye özen göstererek sorusunun cevabını düşündüm.

"Bilmiyorum. Bu aralar kafam fazla karışık. Hiç böyle tuhaf hissetmemiştim." Sağ elimi, onun eli arada kalacak şekilde elinin üstüne koydum. Bu havada buz gibi olan eli benimde avuç içlerimi serinletmişti.

"Kafanda dönen tilkiler fazla mı dönüyor? İstersen dönerken çevirdikleri işleri bana anlatabilirsin. Bugüne bugün benim ay yüzlü eşimsin, eşler birbirinin-"

"Eşler birbirinin her şeyini bilir ve birbirlerinden sır saklamazlar." Sözünü kesip cümlesini ben tamamlamıştım. Bu cümle her zaman hoşuma gitmiştir. Annem, babamı mutsuz gördüğünde yanına oturup derdini anlatması için hep bu cümleyi kullanırdı. En başlarda cümlenin önemi anlamamıştım ama sonradan sonraya işler değişti. Bu ne demek çok geç öğrendim.

Omzumdaki elini çekip oturduğu bankta bana doğru döndü ve yüzlerimiz arasındaki gerekli mesafeyi açtıktan sonra gözlerime bakmaya başladı. Ela renginin en güzel tonlarını gözlerinde taşıyor olması, Allah'ın ona bir armağanı olabilir miydi? Ya da böyle güzel bakışlara sahip olması?

"Birbirini böyle tamamlayan, böyle hoş gören bir çift olmak... bize Allah'ın bir lütfû. Biliyorsun değil mi?" diye sorduktan sonra eliyle elimi kavradı ve sımsıkı tuttu. Benden bir yanıt beklediğini anladığımda hızlıca başımı salladım. "Allah'ın bize bir lütfû..."

Benden istediği yanıtı aldıktan sonra az önceki pozisyona geri döndü ve elini tekrar omzuma yerleştirip, başımı omzuna yaslamamı sağladı. "Ama benim hâlâ cevabını bilmediğim bir şey var Mahru."

"Neymiş o?"

İçine derin bir nefes çektikten sonra, "Ben sana her fırsatta seni sevdiğimi söylüyorum, her fırsatta sana bunu hissettirebildiğimi düşünüyorum..." deyip duraksadı. Merak ettiği şeyi tahmin edebiliyorum. "... ama sen bana ne beni sevdiğini ne de başka bir şeyini söylemiyorsun. Sen böyle yaptıkça ben binbir türlü şüpheye kapılıyorum."

Sımsıkı tuttuğu elimi çekip, oturduğumuz bankta yana doğru kaydım. Bu kadar yakın mesafede başımı kaldırmaya utanacağımı biliyordum. "Çünkü..." Söyleyeceğim şey onun içinde geçerli olmalıydı ama söyleyeceklerim ona mantıklı gelmeyecekti. Yine karışık düşüncelerim beni içine hapsetmeden zihnime dünyada olduğumuzun sinyali geldi. "... çünkü ben senin hissettiklerin ile aynı şeyleri hissedememekten korkuyorum. Çünkü ben bu duyguları ilk kez tadıyorum..."

MAHRU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin