10. Bölüm •

1.2K 80 30
                                    




hatırlatma...

Hızlı bir şekilde kollarıyla beni kendine çeviren Berzah'a yüzümdeki şoka uğramış ifade ile sadece bakakalmıştım. O ise yüzünde hafif bir tebessümle bana bakıyordu.

"Karıcım odasını karıştırmış anlaşılan."

yeni bölüm...

"Ne saçmalıyorsun sen? Komik mi sence bu?"

Yüzündeki ifade yerini ciddiyete bırakırken vereceği cevabı gerçekten merak ediyordum.

"Dışardan bakınca bence ben değil sen komik görünüyorsun. Evliliği biraz daha gerçekçi göstermen gerektiğini unutma. Ben sözümü tuttum ve senden de aynısını bekliyorum. Sadece bu."

Kollarını belimin çevresinden çözüp yanımdan ayrıldı. Davranışlarını çözemiyordum bir türlü. Kafamı karıştırıyordu. Oyun mu oynamak istiyordu yoksa verilen sözlerin tutulmasını mı? Hayatımdaki zorluklara ek olarak zorluk katmayı seviyordu galiba.

Koridorda durmayı bırakıp nikahtan önce bana verilen odaya girdim. Dolaptan herhangi bir pijamayı alıp hızla üzerime geçirdim. Kafamı toparlamaya çalışıyordum ama bu oldukça zordu. Odaya onun yanına mı gitmeliydim yoksa burada mı kalmalıydım? Bir süre düşündükten sonra iki seçeneği de kafamdan silip miniğimin odasına gittim. Yatağının başında oturup yavaş bir şekilde saçlarını okşamaya başladım. Mırıldanma ve hafifçe kıpırdanmasının ardından halinden memnun bir şekilde uykusuna devam etti.

Miniğimin bu halini gördükçe sanki daha önceden yaşadıklarımız uzun bir kabusmuş gibi geliyordu ve bu kabustan uyanmışız gibiydi. Onu her bitkin görüşümde yüreğimi kaybetme korkusu ele geçirirdi. O his öylesine yakardı ki canımı, nefesim kesilmiş gibi olurdum. Sanki ben de onunla birlikte tükeniyordum. Şimdi, burada yanımda, sıcak teniyle huzurla uyuduğunu görmek, tarif edilemez bir duyguydu benim için. Ameliyattan çıktığı gün yeni doğan bir bebeğin ciğerlerine giren ilk havanın acısını yaşamış gibiydim. O gün sanki yeniden doğmuş gibiydim, uzun yıllar sonunda ilk kez nefes aldığımı hissetmiştim.

Gözlerim dolu bir şekilde odasında derin düşüncelere dalmış bir şekilde onu izlerken gelen sesler beni kendime getirmişti. İdil'in sesiydi ve hiç iyi gelmiyordu.

Deniz'imin yanından kalkıp hızlı adımlarla İdil'in odasına girdim. Gözleri kapalıydı ama acı çekiyor gibiydi. Nesi vardı?

Ağlayarak söylediği kelimeler boğuk bir şekilde ağzında çıkıyordu. Hemen yanına gidip onu uyandırmaya çalıştım çünkü bu sahneye daha fazla bakamazdım. İçimde tarifsiz bir acıma hissi ve göğüs kafesim daralıyormuşçasına nefes alış verişlerim bozulmuştu.

"İdil canım uyan. İdil? Ben buradayım. Uyan tatlım."

Gözleri dehşete düşmüş gibi açılmıştı.

Fısıldayarak onu sakinleştirmeye çalıştım. "Buradayım ben, yanındayım. Korkma küçüğüm."

"Derin abla!"

Öylesine güçsüz ve korku dolu bir sesle adımı söylemişti ki, kendimi bırakıp onunla orada ağlamak istedim. Sessiz kalıp onu kollarımın arasına aldım ve saçlarını okşayıp saçlarına küçük öpücükler bırakmaya başladım. İlk geldiğim ana göre biraz daha sakinleşmişti ama hala üzerindeki huzursuzluğu hissedebiliyordum. Gözlerimi kapıya doğru çevirdiğimde pervazda ayakta dikilen Berzah'ı gördüm. Kıpırdaman oradan bizi izliyordu. Ne kadar süredir oradaydı bir fikrim yoktu ama bu durumun neden olduğunu biliyor gibiydi. Çünkü İdil'in ağlayışı ve duyulmayan cümleleri bir çocuğun görebileceği sıradan bir kabus ile olabilecek şeyler değildi.

Mor SalkımWhere stories live. Discover now