Bölüm 8

8 1 0
                                    

"Ama..." dedim ve içimi, ruhumu yokladım. Bağlantı yine kesilmişti. Göz yaşlarıma engel olamadım tekrar. İçeriye doğru koştum. "Onunla konuştum."

Birden herkes bana döndü ve meraklı gözlerle baktı. Bir şey söylemiyorlardı. "Onu aramamamı, bittiğini söyledi." boş gözlerle yere baktım. Ağlamam durmuştu. Artık içimdeki saf sevgi, saf bir öfkeye dönüşmeye başlamıştı. "Buna inanmıyorum. Biri onu tutuyor. Yoksa gelir idi. Güvenin bana."

"Onu tutabilecek tek kişi tanrı. Ki o da becerememişti son seferinde." diyerek yaklaştı melek. "O bir baş melek. Ona baş kaldırabilecek birisi yoktur."

"Kanatlı dostum, iki bin yıllık hayatımın son yirmi küsür yılını bir baş melek ile geçirdim. Ve ona baş kaldırdım." dedim ve durdum. "Tanrı'nın onunla ilgilendiğini sanmam. Büyük ihtimalle şu an Meksika'da taco yiyordur."

Masanın üstündeki dosyalara baktım. "Hayatının büyük kısmını, Tanrıdan sonra Trickster olarak geçirdi. Olabileceğini düşündüğümüz yerlerde olamaz. Aramayacağız." kuşkuyla baktım kendime. "Onu bulmak için şeytan kanı içtim. Helios ile yakınlaştım. Elimdeki tüm kartları oynadım artık. Bulmamı istemiyorsa, bulamayacağım." sözlerime kendim de inanmıyordum. Onların inanmasını beklemek de zaten aptallıktan öte bir şey olmaz idi.

"Victoria, emin misin?" Sam bana yaklaştı ancak kendimi geri çektim. "Benim gitmem gereken bir yer var." diyerek çabucak gözlerimi kapatıp kendimi krallığa ışınladım.

"Jesse!" kapıdan içeri girerken tanıdığım tek şeytanlardan biri olan Jesse'nin adını söylemek gelmişti bir tek içimden. Birden koşarak geldi. "Victoria? Öldüğünü düşünmüştük!" bana sahte bir endişe ile baktı.

"Neredeydin?" tanıdık bir ses konuşmayı böldü. "Crowley, seninle konuşmam gereken önemli konular var." dedim yere bakarak. Crowley parmaklarını şıklattı, ve bir barda idik. Hemen bar sandalyelerinden birine yerleştik. "Benimle gizli saklı buluşuyor gibisin. Bu da beni senin metresin yapıyor." Crowley komik olacağını düşünmüştü. Ama komik dışında her şey oldu.

"Crowley, haklı idin. Winchesterlar ile birlikte Helios'u çağırdım ve bana bunu verdi." dedim ve gözlerime odaklandım. Işığın çıktığını hissedebiliyordum.

"Bu mu önemli konu? Benim söylediğim şeyler doğru şeyler, Victoria." Crowley gözlerini devirdi.

"Farkındayım. Ama sana anlatamadığım şeyler oldu ve senden yardım istiyorum Crowley. Bir baş meleği bulmanı istesem bulabilir misin?"

"Kim gibi?" Crowley ciddileşti aniden.

"Gabriel. Onu aramamın sebebi, avcı olmamın sebebi. O benim hayatımı kurtardı, ben onun. 10 yıl önce ise beni bağlayıp gitti. Bu gün onunla ilk kez konuştum, Helios'un özü sağ olsun. Ancak bana ona ulaşmamamı söyledi. Onu tanıyorum, Crowley. O böyle birisi değil. Bir şeyler onu tutuyor ve bu yardım çağrısından başka bir şey olamaz." Crowley dikkat ile dinliyordu. Elindeki viskiyi masaya bıraktı ve bana dikkatle baktı.

"Bunları bana önceden anlatmalıydın Victoria. Elimden geleni yapacağım." dedi ve gülümsedi. Sonra ise önümde duran adam yok oldu, sadece ben ve endişelerim vardı. Kendimi Winchesterların yanına ışınlanmayı becerdim ve masanın etrafına geldiğimde ayaklarım tutmaz oldu. Kendimi yere bıraktım ve bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmeye başladım.

"Avcı derneklerine katılmamın nedeni artık beni koruyacak ya da bana yardım edecek bir Trickster olmadığı için idi. Ve ne yaptım? 5 yıl sonra tamamen oradan kopup insanları öldürdüm. Ondan önceki 5 yıl ise cehennemde farksız idi. Lucifer her fırsatta beni delirtmeye devam ediyordu. Devam edemeyeceğimi anladığımda karşıma çıktınız, teşekkürler." dedim ve gözümü kapattım.

Av & AvcıWhere stories live. Discover now