İkinci Bölüm: On Sekizinci Kısım

1.8K 132 30
                                    

Eve döndüklerinin ilk haftası göz açıp kapayıncaya dek geçti, ikinci haftaya girdiler. Bu da milis alayının Meryton'daki son haftasıydı. O yöredeki kızların önünde bir ölüleri eksikti. Herkes üzgündü, diyebiliriz. Şu sırada olağan biçimde yiyip içebilen ve uykularını bozmayıp her zamanki gibi yaşamayı sürdüren bir Jane Bennet vardı, bir de Elizabeth. Üzüntüden bitkin durumda olan Kitty ile Lydia durup durup onları duygusuzlukla suçluyorlardı. Herhangi bir kimsenin nasıl böyle katı yürekli olabileceğine, taş çatlasa akıl erdiremiyorlardı!

"Aman Yarabbi! Ne yapacağız biz şimdi? Halimiz nice olacak?" diye inliyorlardı. "Ah, Lizzy, nasıl gülebiliyorsun böyle?"

Yufka yürekli Bayan Bennet onların bütün acısını paylaşıyor ve bundan yirmi beş yıl önce buna benzer bir durumda kendi çekmiş olduğu acılar aklına geliyordu:

"Albay Millar'ın alayı bizim kasabadan ayrıldığı zaman tam iki gün ağlamıştım, inan olsun. Bir daha artık hiç yüzüm gülmeyecek sanmıştım."

Lydia, "Benim hayatım artık sona erdi sayılır," dedi.

Annesi, "Hiç olmazsa Brighton'a gidebilsek!" diye içini çekti.

"Ah, nerede o günler! Babam öyle inatçı ki!"

"Birkaç deniz banyosu alabilsem sağlığıma kim bilir ne iyi gelir."

Kitty, "Phillips teyzemiz deniz banyosunun bana da çok iyi geleceğini söylüyor," diye söze karıştı.

İşte Longbourn House'u günün her saatinde uğraştıran dertler bunlardı. Elizabeth bu durumu bir eğlence konusu yapmaya çalışıyordu, ama duyduğu utanç daha baskın çıkıyordu. Bay Darcy'nin, eleştirilerinde ne derece haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Ve onun Bingley'yi böyle bir aileden korumak için araya girişini neredeyse doğru bulacağı geliyordu.

Lydia'nın mutluluğunu gölgeleyen karanlık bulut çok geçmeden dağıldı. Alay albayının karısı olan Bayan Forster, genç kızı Brighton'a davet etti. Bu paha biçilmez arkadaş, çok yeni evli olan genç bir kadındı. İkisi de neşe, yaşam dolu oldukları için Lydia'yla pek anlaşmışlardı. Gerçi tanışalı henüz üç ay oluyordu; ama iki aydan beri yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu.

Bu çağrı üzerine Lydia'nın kapıldığı çılgın sevinç, Bay Forster'a adeta tapınışı, Bayan Bennet'in mutluluğu; Kitty'nin hırsından, kıskançlığından çatlaması anlatılır gibi değildi. Lydia, Kitty'nin duygularına aldırış bile etmeden, kabına sığamayarak evin içinde koşuşup duruyor, herkesin kendisini kutlamasını bekliyor ve her zamankinden daha yüksek sesle gülüp söylüyordu. Zavallı Kitty ise köşelerde somurtarak, hırçın ve huysuz, derdine yanıyordu.

"Bayan Forster'ın Lydia'yla birlikte beni de çağırması gerekirdi, doğrusu," diyordu. "Gerçi ben onunla pek öyle içli dışlı değilim; ama ne de olsa davet edilmek onun kadar benim de hakkım. Üstelik daha bile çok hakkım var benim. Ne de olsa Lydia'dan iki yaş büyüğüm."

Elizabeth, Kitty'nin aklını başına toplamasını, Jane de yazgısına boyun eğmesini sağlamak için boş yere uğraşıp durdular. Elizabeth bu Brighton işine annesi gibi sevinmek şöyle dursun, bunu, Lydia'nın zaten başından bir karış havada olan akılcağızı için, bir çeşit cenaze töreni sayıyordu. Yaptığı işin ne büyük bir öfke uyandıracağını bile bile, babasının gizlice kulağını bükmekten kendini alamadı.

Babasına, Lydia'nın her zamanki yakışıksız davranışlarını, Bayan Forster gibi bir kadınla arkadaşlık etmekten sağlayacağı yararların ne denli az olduğunu ve Brighton gibi, insanı baştan çıkarıcı yönleri çok olan bir yerde, Bayan Forster gibi bir arkadaşla Lydia'nın büsbütün avareleşebileceğini anlattı.

Aşk ve GururHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin