Vesena Üveys

43 3 1
                                    

Allah'ın ve Resulünün selam ve bereketi üzerinize olsun hocalarım. Bismillah Billah...

Bu yolculukla verilen her müjde ve yardım Allah'ın şanındandır. Zikirden sonra lütfun ana kaynağı olan Allah'ımıza yöneldik hamdolsun. Artık lütuf dediğimde veya düşündüğümde yaşadıklarımdan ders çıkarabilme lütfunu arıyorum. Cocukluk ve gençlik evrelerinde insan nasıl değişirse lütfu ve imtihanıda yine ona göre değişiyor. Üvesyliğin en temel zemini kalbimiz, kalbimizdeki teraziyi hep aynı dengede tutabilirsek, yaşadığımızıda aynı teraziyle hayatımıza sokabiliyoruz. Allah'la sohbet edebilmek, Allah'ın sevdikleriyle sohbet edebilmek onları sabah akşam anabilmek huzuru yeniden yaşamak ve yaymak içindi. Bakıyorsun bir gün kokuyla, birgün bir ayetle, birgün kitaptan bir sözle hediyesini lütfunu göndermiş Rabbimiz. Tabiki yine bunları Allah'tan bilebilmek en güzel lütuftu. Allah'la olamadığın zamanlarda unutulduğumu değil, unuttuğumu düşünme idrakı bir lütuftu. Bu yaşadığın idrakta bir lütuftur diyen ruhunun huzuruna şahit olmaktı. Ve bunu veren Allah'ın şanı ne yücedir? Diyebilme? ise en güzel lütuf olmuştur.

Huzur'un Lütfu;

Zikire berebar ; Huzuru bulduk...bulduruldu. İnsanın kalbinde öyle bir nokta varki herşey onunla başlıyor. Marifetin kaderi, zikirle başladı...Nefsimizin kaderi, ruhumuzla başladı...Ruhumuzun kaderi ise sevgimizle başladı...İnsan aradığı zaman bulamıyor, bulduğu zamanda arayamıyor. Bunuda bu yolda öğrendim. Daha çoğunu, Allah'tan bilmenin huzuruydu bu sadece. Aradığımı bulduğumda, bulduğumuda aradığımda bıraktım. Çünkü insan olarak "ben" eriştirilmemiştim. Biz sadece "sevmeye" ulaştık... Sevmeyi yaydığımızda biz'e ulaştırıldık. Sevmeye başladığımız her an yeniden başladığımızı bu yolculukla anladık. Bu huzuru; bana öğretmenim canan sultan getirdi demeyi çok sevenlerdenim şükürler olsun. Böyle bir huzur nerede var ki başka? Hepimiz yaşadığımız huzurla amel ediyoruz. Allah Kuran'da öğrendiklerinizle amel edin demektedir. Onu bir insana daha anlatmak ve öğretmek huzurun kendisi değil midir? Huzur'u veren'e amel etmek değil midir? Allah'ın güzelliğini seyretmenin ikinci,ücüncü belki kacınca resmine yolculuk yapıyoruz, bu bize neler katıyor bir düşünsenize. Belki niceleri var o resimde, kaderinde olanla elbet herkes bir gün karşılaşacak. Önemli olan yaşadığını Allah'a ulaştırmak. İNSAN asılında neyi yaşarsa vesile olanda onu görüyor...Vesile edeni bu huzurda bu çiftlikle bütünleştiren Allah'a hamdolsun.

Sabrın Lütfu; Zikirden önce, öğrendiğimi sandığım her an aslında sabırsızlığımı öğrenmişim. Bu yolculukta, sabrın ne demek olduğunu Muharrem hocamızın söylediği şekilde hayatıma sokmaya çalıştım. Aslında birbiriyle bütünmüş; Gayret, sabır, şükür... Her adım, bir adım gibi geliyordu zikirden önce. Ama adım atılan yerde değilmiş hikmet. Adım atılan Rabbindeymiş yücelik. Marifette atılan her adım; gayret ,sabır ve şükürü hayata sokabilmek için atılmalıymış. Yol, yolcu ile öğreniyor herşeyi, sende neler tamamlanacaksa yol sana onu anlatıyormuş.

İmtihan'ın ve Gayretin Lütfu ;

İmtihanlar başka bir hal, başka bir "SEBEPTİ" yaşamasını biline. Nefsini bilme, nefisle ilk mücedelemin başladığı andır. Düşünmeye imtihanlarımla başladım hamdolsun. Kuran'ı hiç okumuyorsunuz, düşünmüyormusunuz ayetinide burada yaşadım. Bu imtihanlar Rabbimiz'in yolunda sağlam atılan adımlarla kurulan bir köprüydü benim için. Bende her kul gibi nefsimle imtihan oldum. İnsan nefsiyle nasıl imtihan olur ki? Nefsi onun imtihanıyken...? Bunun cevabını bende bilmiyorum. Rabbim bana nefsimle yaptığım savaşı sürekli hatırlattı. İnsanda Allah'ın istemediği ne varsa o gidene kadar onunla savaşması gerekiyormuş. Aslında bu aşamalarda kiminle kalırız? Kiminle kalmak isteriz?Düşünmek gerekiyormuş. Ama ben geç düşünebildim. Allah'ın kulunu muhatap alması kadar değerli ne olabilir diki bu hayatta? Oradaki hikmeti görmek içindi elbet hepsi... İmtihanlarla marifette kazandığım çok şey var. İlk başta sabır; empati kurabilme, gayretini imtihanların olsada azaltmama, her şeyi daima Allah'tan bilebilme, Allah'la kalma olduğunu anlamana fırsattı. Peki bunlar olurken; Rabbimiz hiç kuluyla baş başa kalmak istemez mi ? Niye seni bunlarla muhatap alıyor ki? Bunu öğrendiğimde şaşırdım. Ama duyduğumda değil, yaşadığımda öğrendim. İmtihan olduğumuzda en çok çaldığımız kapı Rabbimiz'dir. Sığınacağımız en baş merci "O" olması lazımken, zikirden önce Rabbimizi değil nefsimizi muhatap almamız ne kadar kolay bir durummuş? Rabbimiz sadece bana değil, bütün üveslere; bu yolda ne yaşadığının hikmetini Allah'tan öğrenebilme, düşünme, tefekkür etme fırsatını verdi. Hamdolsun. Sevginin kaynağını kendi yüceliğiyle gösterdi. O Rabken sevdiklerini özlüyor. Sevgimizi onunla paylaşmamızı istiyor. Onunla konuşmamızı istiyor. Peki, böyle Allah sevilmez mi? Böyle imtihan sevilmez mi? Böyle lütuf sevilmez mi? Muharrem öğretmenim'in imtihanları hep dilindedir? Çünkü o Allah'tan geleni söylemekten asla çekinmiyor. Bizlerde imtihanlarımızı anlatırken, Allah'tan öğrendiklerimizi anlatmalıyız. Allah'la olan muhabbetinde ne yaşarsan yaşa, imtihan, lütuf vs, onunla yaşadığını idrak edebilmenin en güzel yoludur. Bundan güzel ne olabilirki? Bir imtihan değil, sebeptir ağlamak, ağladığımda hep ; Muharrem hocamızın bize öğrettiği, Resulümüzün (sav) bizlere bıraktığı sözü aklıma gelir. "Ağlamayan gözden Allah'a sığınırım" Bu sözde " yaşamın" aslına yolculuk yapma, şükredebilme lütfunu yaşarsın. Sen değilsindir lütfun ve yaşadığın imtihanların sahibi sen aradan çekildiğinde Allah'la kalırsın. Rabbim bir ciceğe, bir böceğe neler vermiş demenin de üstündedir? Allah bu dünyanın içinde bunları görebilecek gözü, duyabilecek kuluğı ve duyguyu nasip etmiş diye sevincin lütfuna doğru koşarsın.İnsanlar hastalanınca, üzülünce veya herhangi bir sebebi hayatında istemediğinde başlıyor imtihan diye mızmızlanmaya. İstemediğin şey senin değildir ? Bunu kendinde görmek, istememek için uğraşmak aslında nefsle ugraşmakmış? Buradada yaşanılan her ne ise yine senin olanı değil, Allah'ın verdiği emanetini (ruhunu) karşılamak içiin yaşanırmış. Ama imtihanlara severek teslim olabilmek, severek karşılamak ve uğurlamak en güzel gayreti kollamakmış.

Şükür'ün Lütfu;

Rabbimiz bu yolculukta şükür edebilmenin ne demek olduğunu yine yaşayarak gösterdi. Bizler Allah'a nasıl şükrederim diye düşünürken. Peygamber efendimiz (sav) Allah'a nasıl şükrediyor diye düşünür olduk. Rabbimiz ona verdiği her imtihanı lütfu ve şükrü bize örnek kılmıştır. Bir tarikat'a gidip oradaki mensuba şükür etmek için gelmedik bizler bu dünyaya? Biz Allah'a, Allah'ın sevdiğiyle, habibim dediğiyle şükürlenmek için geldik. Bu şükür'ü azmı sayıyoruz?Ben; ne kadar çok şükredersem edeyim yeterince edememem. Ama bu yolculukla nasıl şükür edebilirim'i düşünme fırsatı verdi Rabbimiz. Tefekkür edebilme şükrünü verdi. Artık başkalarıda yaşadıklarına şükür edebilsin, başkalarıda tefekkür edebilsin, diye düşünmenin şükrünü eda edebilmeyi nasip etti. Yediğim yemeklerde öğretilen şekilde dua etmek, girdiğin her sohbette bir kişi daha öğrenecek sevinciyle dinlemek, türbe ziyaretlerinde bulunabilmek, onların aşk'ını hissedebilmek. Allah'ın yüceliğine doğru bir kez daha eğilmek, bir kez daha yürekten ağlayabilmekti şükür edebilmek. Dularını ve rüyalarını bir ayna gibi görmek ve hep kardeşlerine o aynayı çevirebilmekti şükür etmek. Gayretin ne demek olduğunu öğrendiğimde; sadece kendi taşıdığın yükü emanet edebilmeyi istemek değilmiş şükür edebilmek? Başkalarıda gayret etsin diye yaptığın işi yapmamayı tercih edebilmekmiş şükür edebilmek. Rabbim'in kulu üzerinden gösterdiği azmi ve gayretine bakıp Rabbim'in ne güzel kulları var diyebilmekti şükür edebilmek. Ben asla Allah'a yeterince şükür edemem. Şükür edebilmeyi "ÖĞRETECEK OLAN" Allah'tan isteyebildiğim için sadece hamd edebiliyorum.

Üveyslerin Kaleminden ✏Where stories live. Discover now