gülümsedim ve gözlerimdeki yaşları elimle uzaklaştırdım.

"hatta en büyük destekçim bir belieber. şu an bu odada, yanımda."

Lauren'a baktım. o da ciddi ve şaşkın gözlerle beni süzüyordu.

"İsmi Lauren. uçakta yanımda oturuyordu. o da kaçırıldı. beni seviyor. ne de olsa o bir belieber. bana birşey olmasına asla izin vereceğini sanmam. bana birşey olmayacak. sizinle iletişimde kalacağım. sizi seviyorum. Eğer sizde birazcık beni seviyorsanız intihar etmeyin. bekleyin, sadece bekleyin. annemi, babamı, kardeşlerimi, aşık olduğum kadını ve sizi özlüyorum. hemde çok özlüyorum. dua edin. sizi çok seviyorum."

ve kameranın kırmızı ışığı söndü. Lenda "harikaydın." dedi.

Lauren oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. "neden beni anlattın?" diye sordu.

"Belieberlarım biraz da olsa rahatlasın diye"

"ama benden nefret edebilirler."

"bu durumdayken sanmam."

"bilmiyorum, daha 13 saat geçmesine rağmen 987 kişinin ölmüş olması beni çok özdü."

"bu yüzden mi durgundun?"

"evet ama başka nedenlerde var."

Flint "herneyse" diyerek konuşmamızı yarıda kesti.

"bugünkü ada turu iptal. kopartımanınıza gidin ve yarına kadar iyice dinlenin." dedi ve Lenda ile birlikte odadan çıktılar.

sadece ben, Lauren ve iki asker kalmıştık.

"kopartımana gitmek istiyorum." dedi Lauren.

"gidelim" diye mırıldandım ve askerlerle beraber odadan çıktık. tekrar o beyaz lavanta kokulu uzun sıcak ve içimi daraltan koridorlarda yürümeye başladık.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

kopartımanın çelik kapısını iki askerden biri açtı. ilk olarak Lauren sonra da ben içeri girdim. kapıyı kapatırken askerlerin kapı önünde beklediğini fark ettim. Lauren çoktan yukarı çıkmıştı bile. ben de yukarı çıktım ve kendi odama gidip kapıyı kapattım. tişörtümü bir kenara fırlatıp kendimi çift kişilik yatağa attım. üzerimde sadece düşük belli pantolonum ve siyah Supra'larım vardı. sinirle pantolonumu ve Supra'larımı da çıkardım ve sadece mor boxerımla artık benim olan yatakta yatıyordum.

İnanması güçtü. Cidden bu yaşadıklarım sadece filmlerde ve kitaplarda olurdu. Hangi masalın içine düşmüştüm? Nasıl bir kitabın kahramanıydım?

Herşeyi geride bırakıp bir kaç hafta dinlenmeyi amaçladığım Bahamalar'a gitmek için bir uçağa bindim ve Bom! sikik bir adada esir düştüm. ailem ve Selena acaba ne yapıyordu? haberleri görünce ne hissetmişlerdi? oh sevgilim, acaba ağlamış mıydı? ya annem?

"Tanrım, biraz daha düşünürsem intihar edeceğim." diye inledim.

saçlarımı yolarcasına karıştırdım. uyumalıydım. psikoloğumun dediği gibi de uyumak herşeyin ilacıydı.

uyumak üzereyken kapım tıklatıldı. hiç kıpırdamadan "giir!" diye bağırdım.

Lauren içeri girerken "Justin bu be..." dedi ve beni gördü. "Holy shit!" diye mırıldandı ve arkasını döndü. ilk başta neden böyle yaptığını anlamadım ama sonradan sadece boxerımla olduğumu fark ettim. hem de o bir Belieber'dı.

"k-kusura bakma." dedi. sesi her halukarda titriyordu. bu haline karşı gülümsedim. bakalım ne kadar dayanabilecekti? birazcık kafamı dağıtmak istediğimi fark ettim.

INNOCENT (Justin Bieber Fan Fiction)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें