Bölüm 3-Zaman Ayarlı Veda

160 70 70
                                    

Herkese merhabalar. Hikayemi takip eden herkese çok teşekkür ediyorum. Yeni bölüm biraz geç geldi bazı aksilikler yüzünden. Doğruyu söylemek gerekirse , yazasım gelmedi :) Ama sonunda yazabildim... Hatalarım varsa affola. 

Medyada Doğu var. :)

1700 kelimelik,bana göre uzun olan bir bölüm yazdım. :)

İyi okumalar...

Hayat çok garip. Yaşadıklarım ve başıma gelenler daha da garip. Son birkaç saat içinde olan şeylere hala daha tam olarak anlam veremesem de, bunlar oldu. Ve ben bilmediğim bir yere -boyuta- benim tıpatıp aynım olan bir kızın keyfi yüzünden gitmek zorundayım. Bunun için ise sadece bir günüm var.

Kayla ile konuşmamız bittikten sonra beni yine ışınlama yoluyla şuan olduğum yere , evime gönderdi. Tanrım ! Buna nasıl alışacağımı bilmiyorum. Resmen evime ışınlanarak geliyorum. Hala daha bedenim ışınlamaya alışamadığı için biraz baş dönmesi var. Ancak ilki gibi baygınlık geçirmedim en azından.

 Kendimi toparlamaya çalışırken buzdan şatoyu andıran devası evime baktım. Ailem olabildiğine zengin olmakla beraber bunu göstermekten de çekinmezler. Şuan önünde durduğum saray yavrusu da bunun kanıtı. Ne geniş ve güzel bahçesi nede eşsiz boğaz manzarası umurumda değildi bu evin. Tek istediğim sıcak bir aile ortamının olduğu bir yuva. Ancak bu maalesef imkansız.


Kendimi biraz daha iyi hissettiğimde demir kapıyı ağır ağır aralayıp geniş bahçeye adım attım. Garaj kısmına baktığımda annem ve babamın arabalarını gördüm. Demek ki daha çıkmamışlardı. Ne büyük şans ama! En azından vedalaşmak için bir fırsat oldu. Gece büyük ihtimalle geç dönecekleri için onları göremeyecektim. Gerçi göremesem de onlar açısından bir sorun teşkil etmezdi bu durum. Basit bir notla bile tatile çıktığımı söylesem kabul olurdu. Böyle bir aileye sahibim maalesef.

Kapıyı çalıp açılmasını bekledim. Çok geçmeden hizmetlimiz Ayten teyze kapıyı açtığında beni gülümseyerek karşıladı. 40'lı yaşların ortalarında olan Ayten teyze bu evi benim için en azından yaşanabilir kılan tek insandı. Onunla sohbetlerimiz, dertleşmelerimiz, ailemden görmediğim ilgi ve sevgiyi onun bana vermesi benim için çok değerli. Ben ilk okula başladığım zamanlardan beri bizim evimizde çalışıyor ve hep benimle ilgilenen o olmuştur. Ayten teyzeye sarılıp öptükten sonra annemlerin nerede olduklarını sordum. Kış bahçesinde kahvaltı ettiklerini öğrendiğimde o tarafa doğru ilerlemeye başladım.

Kış bahçesinin kapısından gördüğüm manzara beni hiç şaşırtmamıştı. Babam bir yandan gazetesini okurken diğer yandan yemeğini yiyordu. Annem ise tabletiyle uğraşıyor ve ona kilitlenmiş, dünyadan kopmuş vaziyette. Birbirleriyle ne bir iletişim, bir şeyler paylaşıp sıcak bir ortamda kahvaltı yapma dertleri yok. Kendimi bildim bileli hep böyleydiler. Sanki yan yana olmak zorundaymış gibiydiler hep. Hala da öyleler.

İçeri girip masaya oturdum. Hala beni fark etmemişlerdi. "Afiyet olsun. "dedim dikkatlerini çekmek için. Babam gazeteden başını kaldırıp "Sağ ol tatlım." Dedi ve gazetesine geri döndü. Annemde gülümseyip, "Teşekkürler bebeğim. Gece eve gelmedin, arkadaşlarınla mıydın?" dedi. Kafamı sallayıp tabağıma kahvaltılıklardan doldurmaya başladım. Birkaç lokma atıştırdıktan sonra tatil konusunu açmam gerektiği için lokmamı yutup konuşmaya başladım.

"Sizinle konuşmak istediğim bir şey var." Dedim. Tekrar ilgileri üzerimde toplanınca, "Ben bir süre tatile çıkmak istiyorum. Biliyorsunuz okulun son senesi ve hazır sınavlar bitmişken ben biraz kafa dağıtmak istiyorum." Dedim ve ağzıma birkaç lokma daha attım. İkisi de onaylar cevaplar verdiklerinde hiç şaşırmadım. Bu kadar basitti işte. "Nereye gitmeyi düşünüyorsun?" dedi annem.

NEVAWhere stories live. Discover now