Bölüm 1

6.3K 149 383
                                    

"Ölüler katillerini öldüremez..."

Yaşamınızdaki iyilik ve kötülük çerçeveniz hakkında zorlamak istiyorum sizleri kardeşlerim. Ne kadar kötüsünüzdür sizce? Ya da sizce kötülük nedir?

Birinin parasını çalmak tanımlamalara kötülüktür. Peki ya bir hasta yakınınıza ilaç almanız gerekse ve çok çaresiz olsanız? Yine de kötülük müdür? Varmak istediğim noktayı anlamışsınızdır sanırım. Umarım anlamışsınızdır çünkü benim hikayem yavrularına yemek götürebilmek için savunmasız bir ceylanı avlayan kaplan kadar masum. Yine de sempati duymazsanız alınganlık etmem.

Birçok insanın yaşamı bir doğru parçasına benzer. Yaşamları bir noktada başlar, diğer uçta biter. Herkes bu dünyaya hiçbir şeyi olmadan gelir ve buradan hiçbir şey götüremeden gider. Bazıları kıyafetleri ile bazıları ise çıplak ölür. Bazıları huzurla, bazıları da "keşke"lerle ölür. Kimisinin gözleri renklidir, kimisinin saçları sarı...Ancak en sonunda hepsi toprağın rengini alır.

Bu kara mizah tablosunun içinde en ilginç hikaye benimkisidir belki de. Sonsuzluğu bulmuş olabileceğimden şüpheliyim çünkü. Hayatımın gidişatını değiştiren bir gerçek ile yaşıyorum bugünlerde.

Siz bu hikayenin ortasından başladınız tabii ki. Çocukluk yıllarımı hatırlamıyorum zaten ailemi de tanımadığımı anlarsınız diye tahmin ediyorum.

Bir gün uyandım ve hikayem başladı. Gözlerimi açtığım zaman kızıl bir gökyüzü hatırlıyorum. Güneşin battığı saatlerde gördüğümüz şu eşsiz manzara. Sanki gökyüzü bir bıçak ile kanatılmış gibi. Nedenini bildiğimiz ama yine de sanatsal bir anlam yüklediğimiz doğa olayı.

Ayağa kalktığımda bulunduğum yerin yeşil otlarla çevrili düz bir arazi olduğunu fark ettim. Çevremde dört kişilik piknik yapan bir aileden başka hiç kimse yoktu. Ben de onlara doğru yöneldim. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Belki bana yardım edebilirler diye düşündüm. Yürürken bir ara gözlerim sağ elimin bileğine yöneldi. Bileğimin iç tarafına yapılmış bir dövme vardı. Dövmede rakam ile elli yazıyordu. Demek ki hayatımda bu rakam ile ilgili önemli bir şey vardı. Geçmişimin ne olduğunu öğrenmek istedim o an. Merak duygusuyla da o zaman tanıştım.

Ailenin yanına geldiğimde hepsi dönüp bana baktı. Tıknaz, pos bıyıklı baba oturduğu yerden kalktı ve elini uzattı. "Merhaba, geldiğimizden beri oradasınız. Uyuyakaldığınızı düşündük, rahatsız etmeyelim dedik." dedi elimi sıkarken.

El sıkışma faslında adamın da bileğinde benimkine benzer bir dövme vardı. Ancak onunkinde 26 sayısı vardı. Sonra aynısının kız ve erkek çocuklarında hatta eşinde de olduğunu fark ettim. Küçük çocuklar mavi gözlü ve sarı saçlıydı. Erkek çocuğunun gözlerini neredeyse kapatacak kadar uzun düz saçları, küçük bir ağzı ve burnu vardı.Yüzünde hissiz bir bakış vardı. Bana sanki yanlış bir şey yapmışım gibi bakıyordu. Hemen yanındaki kız kardeşi ise küçük sıralı dişlerini göstererek gülümsüyordu yüzüme.

Anneleri oturduğu yerden bakıyordu gözlerime. Benim için endişeli görünüyordu. "İyi misiniz? Tansiyonunuz çıktı sanırım, solgun görünüyorsunuz." dedi sessizliği bozarak.

Adamın ve kendi bileklerimdeki dövmeleri işaret ederek "Bu sayılar ne anlama geliyor?" dedim.

Anlamamış gözlerle birbirlerine baktılar. Kadın ayağa kalktı ve kibarca: "Hangi rakamlar acaba?" diye sordu.

-Bileklerimizdeki bu rakam şeklindeki dövmeleri diyorum, sizde de bende de bunlardan var?

-Bileklerimizde dövme yok delikanlı... Seninkinde de yok. İyi olduğuna emin misin sen?

Kafam iyice karışmıştı. Ya yalan söylüyorlardı, ya da rakamları sadece ben görebiliyordum. Üçüncü bir seçenek olarak da delirmiş olabileceğim ihtimali vardı. Hafızamı yitirmiş olduğuma göre bu da muhtemeldi.

Babaları yavaşça elini omzuma koydu ve "Sakin ol evlat, sanırım tansiyonun çıktı senin." dedi. Bir an delirmiş olabileceğim hissiyatı içimde paniğe neden oldu.

Bu nedenle "Dokunma bana" diye bağırıp ittirdim adamı. Geriye doğru sendeleyip ayağı bir göçüğe takıldı. Yere düşerken talihsiz bir şekilde kafası taşa çarptı. O saniyede can verdi. Öldüğünü anlayan anne boş arazide çığlık atıp sonrasında elleriyle ağzını kapattı.

Bana doğru bakan erkek çocuğu olanlara anlam verememiş olsa da sanki suçumu biliyormuşçasına gözlerinden alev püskürttü. Aniden mavi gözleri siyaha döndü. Sonrasında bana bakarak korkunç bir ses tonuyla "Seni izliyoruz" dedi. Ancak bunun olduğunu sanki hiç fark etmemişler gibi anne ve kızı aile üyelerinin cesedinin yanı başında ağlıyorlardı. Çocuk son olarak "Bileğine bak." dedi korkunç bir gürültüyle. Sonrasında gözleri normale döndü ve babasının cesedine doğru koşup, diz çöküp ağladı.

Bana dediği gibi bileğime baktım. Dövmem değişmişti... Artık yetmiş altı yazıyordu. Mantığımın bulduğu en önde gelen ihtimal, insanları öldürdükçe hayatlarını aldığım gerçeği oldu. Şimdi babalarının yaşanmamış yılları bana aitti.

Yani şimdi beni daha iyi anlıyorsunuz kardeşlerim. Kötülük nedir? Yavrularını beslemek uğruna, savunmasız bir ceylanı katleden bir kaplanın masumiyeti mi yoksa, ölümden korkan bir katilin hastalığı mı? Hem hasta hem de katil olmak mı? 

Hasta KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin