3. Bölüm 1. Kısım

En başından başla
                                    

En sonunda kendisine seslenildiğini fark eden genç adam masanın diğer tarafındaki tekli koltuklardan birine oturup doktorun diyeceklerini beklemeye başladı. O dinlemeye hazırdı ama doktor, kağıtta yazılanları genç adama nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Mesleğinin beklide en sevmediği yönüydü bu kötü haberler vermeyi içi almıyorddu.

"Evet genç adam tahlil sonuçların çıktı. Muayenede de şüphelendiğim bir kaç şey vardı. Ve üzülerek söylüyorum ki tahminlerim doğru çıktı."

"Neyim var doktor bey? Kötü bir şey olduğu belli ama, ama tedavi edilebilir değil mi?"

Cemal, sakin konuşuyordu ama içinde fırtınalar kopuyordu tabii ki. Doktorun ne diyeceğini bilmediğinden, nesi olduğunu öğrenmeden de rahat edecek gibi değildi.

"Dediğiniz gibi durum kötü malesef. Tedavi tabii deneyeceğiz ama son bir umut olsun diye. Yoksa hastalığınız bayağı bir ilerlemiş."

"Neyim var doktor? Bana onu söyle."

"Cemal bey siz malesef tüberküloz yani halk arasındaki adı ile verem hastalığına yakalanmışsınız."

"Ama nasıl olur. Ben iyiydim. Ailem çok iyi bakar bana. Annem, karım iyi bakarlar yani."

Farkında değildi Cemal. Hastalığını inkar etmek için saçmalıyor, annesi ve karısını düşündükce ağlamak istiyordu. Ama aklından yine de geçen iki cümle vardı. 'Ben iyiydim. Bana iyi bakıyorlardı.'

"Anlıyorum, size iyi bakıyorlardı. Lakin hastalıkların genel nedeni iyi bakılıp, bakılmaması değildir. Tabii bunlarda etken ama, her hastalığın en önemli tetikleyicisi üzüntü, stres, yorgunluktur. Eğer sizde yoğun bir, üzüntü, stres yaşadıysanız sebebi bu olabilir.Ve malesef dediğim gibi gelmekte çok geç kalmışsınız.")

Cemal yatağında doğrulup hastanede yaşadığı anları unutmaya çabaladı. Ama neye yarar annesini ve karısını ardında bırakacak olması ölmekten kat be kat koyuyordu genç adama.

Ertesi gün Ayşe ve Cemal arabaya atlayıp alış veriş için yola çıktıklarında genç kız alış veriş için gidecekleri yere değilde, tepeye giden yola girdiklerini fark etti. Direksiyonun başındaki kocasına bakan Ayşe ifadesiz bir şekilde yola bakan adama soru sormaya çekinip gidecekleri yeri, varınca öğrenmesinin en mantıklısı olduğunu fark etti.

Cemal ise alışverişe çıkardığı karısını sık sık gittiği tepeye götürüp onunla konuşmak, içini dökmek için yola koyuldu. İkili arasında geçen sessizliği 5 dakikalık bir mesafede olan tepeye vardıklarında hala devama ederken, arabadan inen çift, karşılarındaki manzarayı aynı şekilde izlemeye başladılar.

Kafasında söyleyeceklerini kuran ve nihayet konuşmaya başlayan Cemal'i, Ayşe dinlemye başladı.

"Benden hala nefret ediyorsun değil mi? Ardan uzun yıllarda geçse bu değişmeyecek. Ben hiçbir zaman senin sevgine sahip olamayacağım. Ama olsun. Artık benimle konuşuyorsun, yüzüme bakıyorsun ya bana o da yeter. Belki kızıyorsun laflarıma ama bunlar gerçek düşüncelerim Ayşe'm. Ben senin hayatına dahil olmaktan hiç ama hiç pişman olmadım. Ama tek korkum, bir gün öldüğüm de bana hakkını helal etmemen. Haa etmezsende amenna, başım gözüm üstüne. Sana et demem. Diyemem de ama, beni çok kötü bilme olur mu? Ben sevdam için yaptım ne yaptıysam?"

"Cemal. Ne oluyor? Neden bunları söylüyorsun ki? Ben eski mevzuları açmak istemiyorum. Dediklerin çok saçma. Boşver bunları hadi gidelim."

Cemal, Ayşe ona arkasını döndüğü an dizlerinin üstüne çöktü. Af dilemeliydi karısından. Affedildiğini bilmeliydi. Yoksa bu hayata gözlerini yumduğu vakit ruhu rahat etmez. Ahirette ne yapacağın bilemezdi.

AYŞE'M (Muhteşem Kadınlar 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin