1| Kahvaltı Faciası

20.5K 1.9K 2.6K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

"Söyle, kaç para istiyorsun onu bırakmak için?" Taehyung karşı koltukta maymununu tutan Jimin'e ölümcül bir bakış attı. Jimin'se onun bu tehditkardan çok kusuyormuş gibi olan surat ifadesini görünce gülmemek için yanağının içini ıssırmış ve ince sesini kalınlaştırarak konuşmuştu. "Bir milyon won!"

"Yuh! Benim o kadar param yok!" Taehyung duyduğu rakamla somurttu, Jimin'in salaklık edip daha kolay şeyler isteyeceğini düşünmüştü halbuki. "Başka bir şey iste."

Jimin sağ elinin işaret parmağını çenesine vurarak düşünüyormuş gibi yaptı ve aklına gelen dahiyane fikirle sırıttı. "Bana Kim Hoseok adındaki yaşlı büyücüyü getir! Onu adaletimle cezalandıracağım!" Salonun içinde yankılanan tiz sesli bir kahkaha yüzünden mutfaktan çıkan Namjoon, ellerini havada tutarak köpüklerin akmasını engellemeye çalışarak salonun kapısınından içeriye bakmıştı.

"Bunu da nereden duydun?" Taehyung elindeki plastik korsan kılıcını bırakarak zihninde Jimin'in kurduğu havalı cümleyi tekrarlıyordu. Jimin basitçe omuz silkti. "Geçen gün babamın izlememize izin vermediği filmi hatırlıyor musun? Oradan duydum."

"Kim Jimin!" Namjoon bulaşık köpüğü olan ellerini yere damlatmamaya dikkat ederek salona girmiş ve küçük oğluna inanmaz bakışlarla bakmıştı. Taehyung'sa kenarda ellerini ağzına kapatmış kıkır kıkır gülüyor ve Jimin'e acıyan bakışlar fırlatıyordu.

"Baba! Sen ne zaman geldin?" Jimin elinde ki Taehyung'un maymununu yere atıp dehşetle babasına dönmüştü.

"Ben hep buradaydım Jimin," Parmaklarından akmak üzere olan bir köpüğü sıyırıp devam etmişti. "Şimdi şu oyuncaklarınızı toplayın, kahvaltıya misafirimiz geliyor."

"Kim geliyor babacığım?" Jimin sanki az önce kendisine kızmamış gibi babasının yanına gelmiş, küçük boyuyla alttan alttan bakmıştı Namjoon'a. Namjoon derin bir iç çekerek oğlunun tatlığına kıkırdadı. "Hani bahsetmiştim ya, iş arkadaşım Jin." İsmini bile andığında pır pır eden kalbiyle Namjoon hülyalı hülyalı Jimin'e baktı. "O geliyor."

Taehyung aklına gelen hınzırlıkla gülümsemiş ve babasına yaklaşmıştı biraz daha. "Babacığım Jin gelince ona, senin eskilerinden bahsedebilir miyiz?"

Namjoon'un gözleri diğer oğlunu bulurken sakin bir şekilde konuştu, artık onların bu numaralarıyla nasıl baş edeceğini biliyordu. "Eğer bunlardan bahsedersen Kookie'yi yan komşulara bırakırım Tae."

Bu sefer dehşetle büyüyen gözlerin sahibi Taehyung'tu, babasının kurduğu cümleyi bile düşünmeyi red ediyordu. O küçük Jungkook'unu paylaşamayacak kadar çok seviyordu ve onu yan komşuları aptal Yugyeom'a kaptıramazdı. "Hayır! Tamam, söylemeyeceğim."

Namjoon belli belirsiz gülümserken yarım kalan bulaşığa devam etmek için mutfağa gittiği sırada merdivenlerden hoplayarak inen Hoseok'u uyarmış fakat Hoseok bunu takmayarak inmeye devam etmişti. "Günaydın millet!" diye salona girdiğinde Jimin ona ters ters bakmış ve kalın dudaklarını büzmüştü, bu onu şuan görmek istemediğinin en büyük kanıtıydı, zira hâlâ dün geceki kavgalarını unutamıyordu.

"Günaydın hyung." Taehyung, Hoseok'la yumruk tokuştururken bu sırada merdivenlerden inen yeni bir beden görünmüştü. Jungkook küçük ayaklarıyla basamakları inerken bir yandan da uyku mahmuru gözlerini kırpıştıyordu. Taehyung anında gözlerini küçük çocuğa çevirirken salondan koşturarak çıkıp merdiveni yarılayan Jungkook'un yanına gelmişti. "Günaydın minik Kookie'm."

Jungkook yarı kapalı gözleriyle Taehyung'a gülümseyip her zaman yaptığı gibi kollarını öne uzatarak kucak mesajı vermeye çalışmıştı. Taehyung gülümseyerek mesajı almış, kollarını Jungkook'un ince beline dolayıp bir anda kaldırmıştı. Jungkook havalanan ayaklarıyla kıkırdarken halinden memnundu, ancak Taehyung yedi yaşının verdiği çelimsizlikle acı çekiyordu. Henüz Jungkook'u kaldırmak için güçlü olmadığını bilmek onu kahrediyordu. Bu yüzden bir an önce Yoongi hyungu gibi büyümek istiyordu, o zaman Jungkook'u asla kucağından indirmezdi.

Family |Bangtan|Where stories live. Discover now