BÖLÜM 19 - LİMA İNDERA

389 35 43
                                    


"Birini takip etmenin en iyi yolu, onun önünde yürümektir. Kimse önündeki kişi tarafından takip edildiğini aklına getirmez."
- Murat Menteş

Avuç içlerimi birbirinin üstüne koyup hohlayarak ısınmaya çalışıyordum ama nafile. Telefondan saati kontrol ettim. Otobüs bir türlü gelmek bilmemişti. İn cin top oynuyordu resmen. Yaklaşık on dakikalık sıkıcı bir bekleyişten sonra sokağın ucundan iki far göründü. 'Sonunda.' diye düşünerek banktan doğruldum, arka cebimdeki akbile uzandım. Sabahtan doldurduğum için aklım rahattı. Kimseyle yüz göz olamazdım. Yavaşlayarak kapısı tam önüme gelecek şekilde duran otobüse doğru yaklaştım. Şoför sol tarafındaki aynaya meraklı meraklı bakıyordu. Pek üzerinde durmadım. Akbilimi cihaza yaklaştırıp o insanın içini ürperten mekanik bip sesini duymayı bekledim. Kafamı koltukların bulunduğu tarafa çevirip kendime güzel bir bölge aradım. Neredeyse dolu olan otobüste şoför tarafındaki ayakta durmak için tasarlanan orta kısım gayet güzel bir seçenek olarak ışıldıyordu. Gaza basılmasının etkisiyle hafifçe geriye savrularak da olsa sarı demirlere ve koltuk başlarına tutunarak orta kısıma ulaştım. Cebimde arap saçına dönmüş kulaklığımı çıkarıp açmaya çalışırken bir iki durak geçtik sanırım. Durakların listelendiği sarı arka fona sahip ekrana bakmıyordum ama artık aşina olduğum durak anonsu yapan kadının sesinden ineceğim yere yaklaştığımızı kestirebiliyordum. Birkaç durak sonra tam diplerinde bulunduğum yönleri ters olan koltuklardan biri boşaldı. Kafamda oturmakla oturmamak arası muhasebemi harıl harıl yaparken gördüğüm silüetle hakkımı yitirdiğimi anladım. Koltuk dolmuştu. Gülümsemeye çalışarak oturan yolcuya baktım. Saçlarını ıslatarak arkaya doğru taramış, sinek kaydı tıraşıyla pekala beyefendi bir adamdı. Bordo-siyah oduncu gömleğinin boğazına kadar iliklenmiş düğmeleri ve spor ceketinin aksine o uzun saçlarının bende bıraktığı anadolu rock müziğe gönül vermiş, haklının yanında, haksızın ensesinde etkisiyle süzdüğüm adamın elinde uzunca beyaz bir değnek fark ettim. Görme engelli olmalıydı. Yüzünü incelemeye başladığımda az önceki çıkarımımın doğru olduğuna kanaat getirdim. İçim burkulmuştu. Yaşadığımız dünya her ne kadar çirkinliklerle bezeli olsa da bunları görememek çok kötü bir his olmalıydı. Telefonumun kilit tuşuna basıp parlayan ekrandan müziği durdurdum. Görme engelli adam hakkında teoriler üretmeye başladım.

Belki bir kaza sonrası kaybetmişti gözlerini. Kaza öncesi o da diğer herkes gibi durakların listelendiği ekrana bakarak ineceği durağı arıyordu belki de. Kafası cama dönük olan adamın camdaki yansımasına doğru baktığımda irkildim. Yansıma doğrudan bana bakıyordu. Aniden etraf karardı. Neler olduğunu anlayamamıştım. Neden kimse oflayıp puflamıyordu? Otobüste bir sıkıntı mı vardı da birden tüm ışıklar sönüvermişti? Aynı anda bir yol çalışması yüzünden de tüm sokağın elektriği mi gitmişti? Neler oluyordu?  Arkamda ve yanımda duran sarı demirlere dokunuyordum ama onları göremiyordum. Anons yapan kadının sesinin tavandaki hoparlörden geldiğini biliyordum ama kafamı kaldırdığımda zifiri karanlıkla baş başa kalıyordum. Telaş yapmamaya çalışarak yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Hiçbir şey değişmemişti! Hala zifiri karanlığın ortasındaydım. Sanırım telaş yapmanın zamanıydı. Seslenmeye çalıştım.

"Lütfen! Yardım edin! Göremiyorum!"

Sessizlik... İnsanların daha bir dakika öncesine kadar orada olduklarını gözlerimle görmüştüm. Sesim mi çıkmıyordu yoksa kimse önemsememiş miydi? Panikle görme engelli adama doğru uzandım. Bir iki havayı avuçlama denemesinin ardından omzuna dokunduğumu anlayabildim. Neden tepki vermiyordu?

"Biri yardım etsin! Yalvarırım!"

Otobüsün giderken çıkardığı ufak tefek gürültü dışında hiçbir şey yoktu. İnsanlar oradaydılar fakat kimse benimle iletişime geçmiyordu. Pekala... Çaresizce kendimi telkin etmeye çalıştım. Eğer görme engelli adam bu zorlukla başa çıkabiliyorsa ben de gayet halledebilirdim. Bu zamana dek bir ton zorlukla mücadele eden ben değil miydim? Yapabilirdim... Düşünmeye başladım. Renkleri düşünmeye. Siyahı düşünmeme gerek yoktu, zira her tarafa nüfus etmişti. Güneşi düşündüğümde sarı rengin neye benzediğini hatırlayabiliyordum. Tutunduğum sarı demirleri de. Deniz dediğimde mavi bir düşüncenin içine girebiliyordum. Aklıma gelen her rengi birer somut örnekle bağdaştırarak kendimi iyice sakinleştirdim. İlgimi görme engelli adama kanalize ettim. Diğer seçeneği henüz düşünmemiştim. Ya doğuştan görme engelliyse?!

Aniden akıl kütüphanemin raflarındaki renk bilgileri silindi. Limonun şeklini şemalini biliyordum ama gerisi boşluktu. Hani hiç vakıf olmadığımız bir bilgiye karşı hissettiğimiz boşluk duygusu vardır ya? Tamamı bendeydi artık. Sarı sözcüğünü biliyordum ama sarı dediğimde aklımda canlanan hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey denemez aslında. Zifiri karanlık... Az önceki paniklemiş halime aktarmalı geçiş yapmıştım.

İnsanlar çağlar boyu akıllarının ermediği şeyleri hep ilahi bir kavramla doldurdular.Kimisi de bu ilahi olayları somutlaştırdı. İnsan bilmek ister. En azından buz dağının görünen kısmını bilerek bir fikir sahibi olmak isterler.
Olan bitene aklım ermiyordu. Görme duyum birden bire yok olmuştu! Doğduğumdan beri gördüğüm tek şeyin zifiri karanlık olduğunu kanıksamıştım. Bunca olay sırasında hiç duyamadığım kadının anonsunu o an duydum. Bir sonraki durakta inecektim. Ama nasıl? Tekrar bağırarak yardım istedim ama nafile. Kimseden herhangi bir yardım alamayacaktım. Beni duyduklarından bile şüpheliydim. Derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Zaman mevhumumu kaybetmiştim sanki. Ne kadar zaman geçti, ne kadar normale dönmeye çabaladım bilemiyordum. Sakinleştiğimde artık korkmadığımı biliyordum. Bu olaylar dizisini ben başlatmış olmalıydım. Sadece düşünerek...

İlk olarak sonradan görme engelliliği düşünmüştüm. Daha sonra da doğuştan görme engelliği. Düşünce gücümle bunları gerçekleştiriyor olmam artık beni korkutmuyordu. İpleri elime aldığımı hissediyordum. Durağımın anonsu yapıldığında el yordamıyla demirlere tutunarak kapıya doğru ilerledim. Kapının açılış sesini duymuştum. Yüzüme çarpan soğuk hava da bunu destekliyordu. Kapıyı yoklayarak üzerindeki demirlere tutundum. Yavaş yavaş otobüsten indim. Yürümeye başlayacaktım ki tedirginlikle olduğum yerde durdum. Nereye gideceğimin bir önemi kalmamıştı artık. Ne görmeyi bekliyordum ki? 'Eğer...' diye düşündüm. 'Eğer görme duyumdan arındıysam...' sebepsiz bir heyecan oluşuvermişti içimde. 'Eğer görme duyumdan arındıysam diğer duyularımdan da arınabilirim!'

Önce işitme duyum yok oluverdi. Zifiri karanlığa ek, zifiri sessizlik. Hiçbir ses duyamıyordum. Uzay boşluğu gibi bir ortam hasıl olmuştu. Ardından tat duyumdan kurtulmak istedim. Çantamdan çıkardığım meyve suyuna el yordamıyla pipeti geçirdim. Sıvının aktığını hissediyordum ama herhangi bir tat alamıyordum. Derken koku duyumun suyunun ısındığını düşündüm. Hemen havayı içime çektim. Boşluk... Kötü veya iyi hiçbir şey anlamamıştım. Ve sonuncusuna gelmiştim. Dokunma duyusu. Birden bastığım asfaltı hissedemez oldum. Sanki uzay boşluğunda süzülüyordum. Yerin altımdan kaydığını görmek için kafamı aşağı eğdim ama görme duyusundan vazgeçeli epey oluyordu.

İnsanoğlunun aklının ermediği şeylere mucize demesi veya onu somutlaştırma çabası bende de hali hazırda vardı. 'Sanırım rüzgar oldum!' dedim. Rüzgarın duyulara ihtiyacı yoktu. Yalnızca eserdi. Yönü önemli olmaksızın. Zifiri karanlıkta ya da herhangi bir yer çekimsiz ortamda süzülmeye başladım. Gönlümce esiyordum. Ara ara yükseldiğimi hissediyor, ara ara da alçalıyordum. Sağa doğru keskin dönüşler yapıyor, sol tarafımdan akıp giden yaşama yol veriyordum sanki... Uzunca bir süre neşeyle süzüldükten sonra hafifçe cızırtılar hissetmeye başladım. Bu cızırtılar önceleri çok derinden gelse de büyüyerek yükseldi ve beynimin içinde bir ses haline gelmeye başladı. Tekrardan duyuyordum. Bu lanet olası kapı ziliydi! Sadece birkaç saatliğine uyuyakalmıştım...

Bạn đã đọc hết các phần đã được đăng tải.

⏰ Cập nhật Lần cuối: Feb 07, 2018 ⏰

Thêm truyện này vào Thư viện của bạn để nhận thông báo chương mới!

AYIN GİZEMİNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ