Bölüm 14 - BULANTI

393 35 17
                                    


Ne olacaktı ki: bütün mucize tanrıçaları ölülerdendir, herkes bilir bunu; bütün çocuklar ölümün aynasıdır.

 - Jean Paul Sartre 


Odama çıkıp telefonu yatağa doğru savurdum. Güzel giden şeyleri berbat etmek gibi inanılmaz bir yeteneğe sahiptim. 'Acaba telekinezinin değil de bunun üzerinde mi yoğunlaşsam?' diye düşünürken telefondan gelen mesaj sesi odada yankılandı. Savaş'tan geldiğini düşünerek panikle yatağa zıpladım. Pera'ydı.

1 Yeni Mesaj: Pera

"Gizaay! Yarın planlarında bir değişiklik yok değil mi? Biliyorsun partideyken sözleşmiştik. Sabahtan bize gel. Çok geç kalma <3"

'Hay aksi! Sarhoşken neler neler planlamışım ben. Umarım sadece bu kadardır.' unuttuğumu çaktırmadan Pera'ya yarın sabah orada olacağımı yazıp yolladım. Savaş'la yeni düzelen aramız tekrar bozulmuştu. Haliyle modum da düşmüştü. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Bu haldeyken gözüme uyku girmeyeceğini bildiğimden dizi izlemeye karar verdim. Masamda duran laptop'u zihin gücüyle kaldırıp dikkatlice kucağıma indirdim. Son zamanlarda herkes tarafından da bilinip sevilen favori dizim Dark'ı açtım. Almanca özlemimi giderdim. Kaç saat geçti, kaç bölüm izledim hatırlayamıyorum; uyuya kalmışım.

Her sabah çalması için ayarladığım alarmı duyar duymaz fırladım yataktan. Çok sevdiğim bir şarkı olmasına rağmen alarm için ayarladığımdan olsa gerek artık içten içe sinir oluyordum Rammstein grubuna. Uyuşuk uyuşuk aşağı indim. Necla teyze çoktan kahvaltıyı hazırlamış oturup gazetesini okuyordu. Beni görünce gazeteyi indirip gülümseyerek;

"Güzel kızım benim, günaydın! Sabah uyandırmak için geldiğimde bilgisayarın yanından düşecek gibi duruyordu. Kaldırıp masana koydum. İyi uyuyabildin mi bakalım?"

"Ah teşekkür ederim Necla teyzem. Sen olmasan ne yapardım ben..."

Kahvaltımı neşeyle yapıp evden çıktım. Telefondan Pera'nın gönderdiğini lokasyona baka baka yürümeye başladım. Otobüs durağında beklerken kızıl saçlı, şık giyimli ve kocaman güneş gözlükleri olan bir kadın yavaşça yanıma yaklaşıp Dolunay Lisesine nasıl gideceğini sordu. Dış görünüşü ve gizemli tavırları iyice işkillenmeme sebep olmuştu. Hem haftasonu kapalı olan bir liseye gidip ne yapacaktı ki? Yapmacık bir gülümsemeyle özür dileyip bilmediğimi söyledim. Savaş'ın paranoyaklığı bana da bulaşmıştı sanırım... Daha sonra otobüsün durağa yanaşmasıyla dalgınlığımdan sıyrılıp otobüse atladım. Yarım saatlik yolculuğun ardından Pera'nın oturduğu caddenin başında indim. Yaklaştığımda haber vermemi tembihlediği için inmeden önce mesaj atmıştım. Apartmanlarının önüne yaklaştığımda Pera'yı gördüm. Kollarını önünde kavuşturmuş, merdiven tırabzanlarına yaslanmıştı. Onu o halde görünce 'Geç mi kaldım acaba?' diye panikleyip adımlarımı hızlandırdım. Oysa Pera beni görür görmez fırlayıp boynuma sarıldı.

"İyi ki geldin! Gönenç de yukarda. Tahmin edersin ki Gönenç'in muhabbetine doyum olmuyor... Çok bilmiş her şeyi söyleyiverip ortamın büyüsünü bozuyor."

"Ahahaha haklısın ama ona da hak ver. Hangimiz güçlerimizi doğru düzgün kullanabiliyoruz ki?"

Yukarı çıkıp Gönenç'e selam verdim. Yine her zaman olduğu gibi aşırı neşeliydi. 'Bu çocuğun neşesine bayılıyorum ya!' diye geçirdim içimden. Pera, apartmanın en üst katında annesi ve küçük kardeşiyle birlikte yaşıyordu. Babası işi dolayısıyla sürekli uzaktaydı.

AYIN GİZEMİWhere stories live. Discover now