Bölüm 14 - BULANTI

Start from the beginning
                                    

"Babanın kaptan olması çok havalı!" diye kaçırıverdim ağzımdan. Vitrinde duran üniformalı fotoğrafına bakarak.

Pera'nın annesi atlayıp "Bir de bize sor! Haha, o kadar az görüyoruz ki, gerçekten havalı gelmiyor."

Pera araya girip bizi çatı katındaki odasına çıkardı. Evleri oldukça bakımlı görünüyordu ve Pera'nın odası tam da tahmin ettiğim gibi döşenmişti. Ruh halini yansıtan karanlık odanın her yerine sirayet etmişti. Gönenç Pera'nın en yakın arkadaşıydı ve belli ki bu eve çok fazla girip çıkıyordu. Bu durum rahat tavırları ve odaya hakimiyetinden çok belliydi. Gönenç bize kahve vs. bir şey içer miyiz diye sorduğunda artık emindim; evin ikinci oğlu gibi bir şey olmuştu. Pera kikirdeyerek Gönenç'e döndü.

"Sanırım bunu benim sormam gerekirdi."

Ben de dayanamayıp gülmeye başlayınca Pera "Gönenç'le biz çocukluktan beri arkadaşız. Babalarımız aynı gemide işe başlamış ve annelerimiz de aynı dönemde hamileymiş. Eh doğal olarak hanımlar birbirine destek olurken babalarımız da bizim için çalışmaya devam etmiş. Derken gelişen aile ilişkileri vs. Bu hale geldik. Şimdi Gönenç beni anneme "dağınık olduğum" için filan şikayet ediyor." diye ekledi.

Aralarındaki bu samimi ilişki dışardan bakıldığında sevgililiğe benzetilse de içlerine girince kardeş gibi olduklarını anlamıştım. İkisi de çok tatlı çocuklardı.

Gönenç'in yakın geleceği görme yeteneği hakkında konuşmaya başladık. Bazen hiç hoşuna gitmediğinden bahsetse de içten içe aramızdaki en havalı güce sahip olduğunu düşünüyordu. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

Pera kısa bir sessizlikten sonra düşüncelerimi bölen o malum soruyu sordu.

"Eee? Siz okulun başlarında Nil'le bayağı yakın gibiydiniz. Aranızda bir sorun yok umarım? Parti gecesi Nil ile seni hiç aynı karede göremedim..."

Ağzımda abuk subuk bir şeyler gevelemeye başladım. Ne demem gerektiğinden emin değildim çünkü aramızda ne problem olduğunu tam olarak ben bile anlayamamıştım.

"Afedersin, seni zor durumda bırakacak bir şey sorduğumu düşünmemiştim. Her neyse; cevaplamak zorunda değilsin elbette." dedi.

Hızla lafa atladım. "Eee... Pera, hayır. Aslında sadece ne demem gerektiğini bilemiyorum."

Gönenç bilmiş tavırlarıyla sözümü kesip benim adıma Pera'ya cevap yetiştirmeye başladı. "E Nil'in Savaş takıntısı hepimizin malumu bence! Çok düşünmeye gerek yok." dedi kikirdeyerek.

Pera "Hmmm... Yani seni Savaş'tan kıskanmış olabilir mi sence? Yoksa tam tersi; Savaş'ı mı senden kıskanıyor, ne dersin Gizay?"

Oldukça gerilmiştim. Demek herkes benim düşündüğümü düşünüyordu. Ama durumu açık etmemek için alakası yok bence gibi şeyler zırvalayıp konuyu değiştirdim.

"Eee... Bunu bir tanışma toplantısı gibi düşünecek olursak, bana yeteneklerini açıklamak ister misin tatlı kız?" deyip sırıttım.

"Ahahahah pekala dediğin gibi olsun! Ama bu konudaki düşüncelerimin değiştiğini sanıyorsan yanılıyorsun Gizaycığım. Yeteneklerime gelecek olursak; anlatmak değil de göstermek çok daha yararlı olur."

Koltuktan kalkıp yere bağdaş kurdu ve bilgisayarını kucağına aldı. Gündemdeki haberlere bakmaya başlayıp "Heh! İşte bu olur!" dedi. Habere göz ucuyla baktığımda üniversitede bir temizlik görevlisinin cansız bedeninin okulun tuvaletinde bulunduğu ve cinayetin aydınlatılamadığı yazıyordu. Hiçbir şey anlamasam da ölen adam için oldukça üzülmüştüm. Pera, kucağındaki bilgisayarı ileri doğru ittirdi ve yanına oturmamız için eliyle bir takım hareketler yaptı. Gönenç ile ben sessizce yanına oturduk. Pera kısık bir sesle ağzında hiç anlamadığım bir takım kelimeler geveledi ve ardından benim elime doğru uzandı. Elimi sıktığı anda odadaki ampullerden biri yanıp sönmeye başladı. Sonra Pera sıkıca kapadığı gözlerini açıp sakin bir ses tonuyla konuştu. "Hoş geldin."

AYIN GİZEMİWhere stories live. Discover now