1. Bölüm " Karşılaşma"

Start from the beginning
                                    

Şuan otobüs durağına giderken aceleyle çorbanın birini Nike birini Adidas giyme ihtimalini düşünüyordu.

Koşarken çözülen ayakkabı bağcığına içinden saya saya geldiği durakta beklemeye başladı. Koşmanın etkisiyle aldığı hava boğazını keserek iniyordu sanki ciğerlerine.

Ne kadar koşarsa koşsun otobüs şoförü onun düşmanıymışçasına geç geliyordu hep.

Hızla otobüse binip kartını okuttu. Ve hergün karşılaştığı manzara ile yüzünde alaylı bir gülümseme peyda oldu.
Otobüs tamamen doluydu ve bunun  yüzde ellisi 65 yaş üstüydü.
Kulaklığını kulağına takıp sakin bir melodi açtı. Zira şuan sakinleşmeye ihtiyacı vardı.

Cebine telefonunu atıp ileride gördüğü kadınların çoğunluk olduğu alana ilerlemeye başladı.
Her kadın gibi o da bıkmıştı taciz olaylarından.
Sadece kadınların değil tüm insanların kişisel alanını ihlal eden insanları hiç anlamamıştı zaten.

Kendisi mi farklıydı yoksa insanlar mı çok samimiydi bilmiyordu.
Çünkü o insanlara - özellikle tanımadığı insanlara- dokunmayı hiç sevmezdi.
Çevresindeki az ve öz insanla kurduğu ilişki yerli yerinde idi ona göre.

Düşünceleri eşliğinde geldiği son durakta düğmeye basıp kimseye dokunmamaya özen göstererek indi.

Okulu merkezden biraz uzak olsa da sitelerin ve alışveriş merkezlerinin de bulunduğu orta kalabalıkta bir semtteydi.

İner inmez hızla koşmaya başladı. Çantasını yandan çaprazlama asıp düşmesini engelledi.

O koşarken anneler çocuklarının gözünü kapatıyordu sanki. Öyle bir koşuş...

Duyduğu kulak tırmalayıcı sesle kendini yerde buldu genç kız. Gözlerinin önünde oluşan küçük noktalara aldırış etmeden etrafı kontrol etti.

Bir arabanın önünde yerdeydi. Ardından gözleri vücudunu taradı.
Herhangi bir acı hissetmemeye karşın vücudunda bir yara da yoktu.
Büyük ihtimalle arabanın çarpmasına yakın yere düşmüştü.

O sırada gözleri arabadan hiddetle inen adama takıldı. " İyi misin? "
Sinir ve endişe barındıran sesiyle sorduğu sorunun kendisi farkında mıydı acaba?

Ayak ve el bileğinde kendini belli eden ağrı ile yüzünü buruşturan kız içinden:
'İyi gibi mi görünüyorum?'  dese de adama" İyiyim." diye cevap verdi.

" Gel hastaneye gidelim." dedi adam dizlerini büküp bir elini kıza uzatırken.
Gözlerini adamın suratına hiç çıkarmayan kız adamın eline baktığında  farketti üzerindeki asker elbisesini. Muhtemelen okulun az ilerisindeki askeriyeden olduğunu düşündüğü adama:
" Lüzumu yok. İyiyim ben" diye cevap verip geriledi.
İki elini asfalta koyup ayağa kalktı.
Ellerini birbirine vurup çırparken yüzünü buruşturduğunun farkında bile değildi.

Yanındaki adamın suratına bile bakmadan üzerini de çırpıp  aksayan ayağı ile kaldırıma çıktı.
Arkasındaki adam tüm yardım tekliflerini reddeden kızla afallasa da birkaç adım atıp aksayarak yürüyen kızın yanına vardı.
Yardım teklifi geri çevireceğini bildiği için bir elini kızın beline diğerini de bacaklarına koyup kucağına aldı. 

Belinde ve bacaklarında hissettiği el ile havalanan kızın ağzından  tiz bir çığlık firar etti.

Bir elini ağzının üzerine kapatıp onu kucağına alan adama çevirdi bakışlarını.
" Böyle olmaz hastaneye gitmemiz lazım ayağının durumu iyi görünmüyor."dedi adam bir çırpıda. Kucağında inmek için çırpınan kız onu hareket dahi ettirmeye yaramıyor aksine kollarını daha da sıkmasını sağlıyordu.

Arabanın yanına getirdiği kızı yavaşça yere bıraktı adam.
Arabanın kapısını açmadan yüzüne yediği tokatla öylece kalakaldı.

Karşısında sinirle kükreyen bir dişi aslan vardı sanki. Ne diyeceğini bilemeden öylece kaldı.
Kızın haklılığının pişmanlığını yaşıyordu.

Adamın mengene gibi sardığı kollarından kurtulan Eylül öfkeyle attığı tokadın pişmanlığını yaşıyordu.
Ama vücudunun her hücresinde dolaşan sinir söyleyeceklerine engel olmadı.
" Ne yapıyorsunuz siz!? Ne hakla bana dokunursunuz!?
" dedi tüm hırsıyla. İstemsizce yüksek çıkan sesine engel olamıyordu.
" Eğer yardımınızı geri çevirdiysem  istemiyorumdur değil mi? Elinizi tutmadıysam dokunmak istemiyorumdur! İyi olup olmadığımı bilecek yaştayım ben." dedi ve hırsla arkasını dönüp bileğindeki sızıyla yürümeye başladı.

Arkasındaki adamın ne dediğini umursamadı bile...
İçinde yaptığının pişmanlığı vardı.
Adama attığı tokadın pişmanlığı...
Herkesin içinde bağırmanın pişmanlığı...

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now