2.BÖLÜM - SAVAŞ KONSEYİ 1

224 31 14
                                    

Miharmadan sonra yüzüncü yıl cin ayı 1. Aydınlık geceler 5. Gün

Yüce Anne Koyu - Therwals Tapınağı

Cadı Therwals'in tapınağında rutin bir toplantı için büyük bir hareketlilik vardı. Her işten hizmetçiler sağa sola koşturuyor;

-Çabuk olun, oyalanmayın, her şey kusursuz olmalı.

gibi sözler eksik olmuyordu. Tapınak, savaş toplantısına hazırlanıyor, her şeyin üzerinden tekrar tekrar geçiliyordu. Therwals, bu toplantıya çok ihtimam gösteriyordu. Tapınaktaki hazırlıkların kusursuz olmasını istemişti.

Tapınak, yedi katlı çok büyük bir yapıydı. Üç binanın farklı zamanlarda birleşmesinden oluşan bir sanat eseriydi.Therwals, 800 yılı aşan uzun yaşamında,600 yıl bu tapınağı inşa etmiş ve yine bu tapınakta yaşamıştı.Yüce Tapınak, parça parça tamamlanan, bir insanın hayal dahi edemeyeceği bir yapıydı. Tapınağın ikinci kısmı ilkinden, üçüncü kısmı ise ilk ikisinden daha büyük ve görkemliydi. Üçüncü kısım ironik bir mesaj içeriyordu aynı zamanda. Annesinin ölümünden sonra yapılan bu kısım Alters'in en uzun yapısıydı; Ben, en büyüğüm! demek için yapılmıştı sanki.

Tapınağın girişinde ilk hareketlilik yaşanmaya başlamıştı. Bir at arabası ve yaklaşık elli kişilik bir muhafız birliği belirmişti tapınağın ön bahçesinde. At arabasındaki sancakta ve askerlerin zırhlarındaki deniz kabuğu armasından gelenin Lord Deniz Hükümdarı Temren olduğunu anlamak zor da değildi. İhtiyar, alaycı ve kurnaz bir adamdı. Yaşının verdiği tecrübe ve olgunlukla Therwals'in en güçlü lordu o idi. Temren, bu gücü ne büyük topraklarına ne de hüküm sürdüğü deniz kıyısına borçluydu. O, her zaman doğru yerde doğru zamanda bulunan bir adamdı. İlk gelen olarak bunu bir kez daha göstermişti. Cadı, kendini büyü ile gizlediği balkondan ön bahçeyi izliyordu ve lordunu görünce sinsi bir tebessüm ederek;

-Kurnaz ihtiyar

dedi. Lord Temren, arabasından indiğinde kollarını açarak belini esnetti. Bahçeye bakan balkondaki yaprakların kıpırdamadığını fark edip, belli belirsiz bir gülümseme takındı.

-İhtiyar cadı!

diye geçirdi içinden,

-Orada olduğunu biliyorum!

dercesine balkona doğru reverans yaptı ve yoluna devam etti. Cadı, sesli bir gülümsemeyle arkasını dönüp tapınağın içerisine doğru yol aldı. Ardından Lord Kuzey Gözcüsü Bağan ve Cadı kızı Amul geldiler. Korumasız bir şekilde sessizce giriş yaptılar. Arabadan, önce Cadı Amul çıktı ve ön bahçede girişten farklı bir yere yönelip hızla gözden kayboldu. Sonra yavaşça Lord Bağan çıktı. İri yapılı, mavi renklere bürünmüş, yakışıklı bir adamdı. Sırtında çapraz iki kılıç vardı. Aynı zamanda sancağınıda simgeliyordu bu kılıçlar.İki çapraz kılıcın üzerinden doğan ay,lordluğun armasıydı. Lord, sağını solunu iyice kontrol ettikten sonra yavaş yavaş tapınağın kapısına doğru yöneldi. Biraz önce cadının gözlediği balkonda hiç kıpırdamadan duran Lord Temren'i görmeden ikisi de tapınağa giriş yaptılar. Temren sağ eliyle sakalını okşayarak bir şeyler fısıldadı. Yüzündeki hüzün gözlerinden belli oluyordu. Damadının ne işler çevirdiğini şimdi anlamıştı.

Ön bahçe tekrar sessizleşmişti ki bir hareketlilik daha yaşanmaya başladı. On kişilik bir atlı grubu bahçeye girip bahçede bir tur attılar ve sonra atlarından indiler. İçlerinden biri gerçekten iri yarı bir adamdı. Başından kukuletasını arkaya atıp Yüce Tapınak 'ın büyüsüne bıraktı kendini. Tavandan aşağı kadar uzanan sarmaşıkların ve üzüm asmalarının kapladığı kabartmalı duvarları, yüzyıllarca büyüyüp devleşen ağaçları, hayatında görmediği çiçekleri ve sanki canlıymış gibi duran heykelleri ile tapınak, genç lordu şaşkına çevirmişti. Bir çığlık duyuldu, kulakları rahatsız edecek derecede sert bir kartal çığlığı. Gökyüzünden inen hayvan, şüphesiz soyu tükenmekte olan Demir Pençeli Kartallardandı. Lord Dağdelen Uluç hariç tüm askerleri silahlarına davrandılar. İçlerinden ihtiyar bir asker;

KAYIP TAŞ AYRA  Where stories live. Discover now