"Merhaba." dedi Toprak çekinerek. Cemre Burak'la birlikte az ilerideki kırmızı sandalyelerde oturuyordu. Onun sesini duyduğunda daldığı kabustan sıçrayarak uyanıp umutla bakmıştı. "Bir gelişme var mı?"

"Bekliyoruz." dedi Burak Cemre'nin konuşmasını beklemeden. Eli kızınkinin üstünde duruyordu.

Yeri değil diye hatırlattı Toprak kendine

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yeri değil diye hatırlattı Toprak kendine. Genzine kadar yükselen anlık kıskançlık dalgasını midesine geri bastırmıştı. "Dededen haber var mı?" diye sordu kendi ilgisini dağıtmak için.

"Hayır." dedi bu kez Cemre. Sesi boğazına binlerce bıçak saplanmış gibi çatallıydı. "Sadece Zeynep'in durumu iyiye gidiyor. Doktorlar bugün yarın uyanabilir dediler. Annesi yanında şimdi."

"Güzel." diye mırıldandı Toprak. Kızın ailesi de haberi alır almaz kalkıp gelmişti elbette. O günden beri dehşet saçan gözlerle ve suçlayıcı ifadeleriyle Cemre'nin hayatını daha da zorlaştırıyorlardı. Zeynep'i partiye getiren Can olduğundan yaşanan tüm felaketin yükü de ona kalmıştı şüphesiz. Ve bu yükü geride kalan tek insan olarak Cemre taşıyordu.

"En azından ondan kazanın nasıl olduğunu öğrenebiliriz." dedi Burak Toprak'a bakarak. Polis de dahil herkesin merak ettiği de buydu zaten. Levent ısrarla başlarına gelenin bir komplo olduğunu bağırıp duruyordu ilk andan beri. Onları yok etmek isteyen düşmanları – ki tam bunu söylerken genelde Toprak'a bakıyordu – planlamıştı bu oyunu şüphesiz. Ne ima ettiğini herkes anlıyordu elbette ama Burak dışında bu ihtimali ikide bir dile getiren bir başkası yoktu.

"Umarım uyanır ve biz de ne olduğunu anlarız." dedi Toprak gözlerini Burak'ınkilerden kaçırmadan. Sonra Cemre'nin yanındaki boş sandalyeye oturup kızın diğer elini tutmuştu. "Seni eve götürmemi ister misin?" dedi. "Günlerdir buradasın Cemre. Biraz olsun uzaklaşmak zorundasın. Bir gece olsun evde uyusan?"

Ve ben yanında kalıp yaralarını sarsam diye eklemek istedi Toprak, ama Cemre'nin ona çevrilen bakışlarından kızın düşüncelerini anladığını görebiliyordu.

"Gidemem."

"Sabah erkenden seni geri getiririm Cemre. Bir değişiklik olursa haber verirler zaten. Burada yapabileceğin bir şey yok. Lütfen benimle...."

"Gidemem." dedi Cemre bu kez daha sert. Ellerini hem onun hem de Burak'ınkinin altından kurtarıp ayaklanmıştı. Kollarıyla kendini sarıp yoğun bakımın kapısına kadar ilerledi. Sırtını duvara yasladığında tükenmiş görünüyordu. "Can gözünü açana kadar hiçbir yere gidemem." dedi. Derin bir nefes alıp saçlarını karıştırdı. "Ama sen evden giyecek bir şeyler getirirsen çok sevinirim. Ece'den isteyecektim ama...."

"Sorun değil." dedi Toprak hemen. "Ben hallederim." Cemre için yapabileceği küçücük bir şey de olsa canını ortaya koymaya hazırdı.

"Teşekkürler." dedi Cemre. Çok uzak değil, sadece iki hafta önce Toprak'a bakarken güller açan gözleri şimdi dikenlerle kanıyordu. Gerçekten o kıyafetlere ihtiyacı mı vardı, yoksa Toprak'ı yanından uzaklaştırmaya mı çalışıyordu Toprak bilmiyordu. Akıl sağlığını korumak için aksini düşünmek zorundaydı, ama sanki Levent'in ortaya attığı iddialar buzdan bir duvar örmüştü aralarına. Bunu kızın yaşadığı dehşete bağlamak istiyordu Toprak. Cemre'nin ondan şüphelendiğini düşünmek bile kalbini paramparça ederdi.

BAHAR UYKUSUWhere stories live. Discover now