25

21.7K 1.5K 864
                                    

Dudaklarını hırsla öptüğüm sırada kollarım arasında hızıma yetişmeye çalışıyordu. Kolları yavaşça boynuma dolandı. Ellerimi beline koyup yavaşça havalandırıp yatağa yerleştim, kucağıma oturttum onu. Derin derin solumaya çalıştığını fark edince ayrıldım dudaklarından. Suratına baktığımda kıpkırmızı olmuştu. Gözlerini gözlerimden kaçırarak dizlerimden kucağıma doğru kayıp yüzünü boynuma gömdü. Güldüm.

"Hadi bugünlük uyuyalım." diye mırıldanıp geriye bıraktım kendimi, uzandım. Yanıma uzanırken boynunu bükmüştü hafifçe.

"Kusura bakma." diye mırıldandı.

"Oh, sorun değil. Sen beni beklettikçe güçleneceğim ve sonunda ben de sana aynı şeyi söylemek zorunda kalacağım." dedim sırıtarak. İri gözlerini gözlerime diktiğinde gerçekten korkmuş görünüyordu. Kıkırdadım. "İyi geceler Bora."

*

Sabah alarma uyanmadım ilk defa. Üzerimde bir ağırlık vardı ve yanaklarımı sıkıştıran bir şey hissediyordum. Sonra o meşhur fotoğraf çekme sesini duydum. Ardından bir kıkırtı. Sonra yanaklarımın iki yana çekildiğini hissettim. Bir parmak burnuma koyuldu ve burnumu yukarı doğru çekti. Yeni bir fotoğraf çekme sesi. En son bir parmağını burnumun girişine dayadığında gözlerimi aralayıp gözlerimi gözlerine diktim.

Gülümsemesi yüzünde dondu, hızla elini çekip telefonunu sakladı. "Ne yapıyorsun sabah sabah? Gördüm." diye homurdandım.

"Gördüysen, devam edebilir miyim?" diye mırıldanıp iki elini yanaklarıma koyup bastırdı. Ağzımın balık gibi olduğunu biliyordum ve Bora en sevimli ifadesiyle bana bakıyordu. Göz devirdiğim sırada dudaklarını büzmüştü. "Ya sen büyüdün de dünyanın en sevimli erkeği mi oldun?" diye homurdanıp dudağıma uzunca bir öpücük bırakıp geri çekildi. Sonra ağzıma vura vura sevmeye başladı beni.

"Bora yeter." dedim ellerini yakalayarak. Her sabah kıçını yataktan zor ayıran çocuğa o sabah bir enerji gelmişti. "Kalk hazırlan hadi." diye homurdandım. "Enerjini okula sakla."

"Hiç sevdirmiyorsun kendini." diye homurdandı ayağa kalkarken. Esneye esneye odadan çıktığında göz devirip yorganın altına sıkıştırdığı telefonunu bulup çektiği fotoğrafları aceleyle sildim. Sonra yataktan çıkıp aceleyle giyinmeye başladım.

*

"Kuzey..." diye mırıldandı Ali. Gözleri kayıp duruyordu. Dokunsam uyuyacaktı, biliyordum.

"Efendim." diye mırıldandım telefonumdan savaş oyunu oynarken.

"Saçlarımla oynasana." Aklıma geçen sefer gelince refleksle kapıya baktım. Kimse yoktu.

"Ellerim meşgul." dedim oyunumu işaret ederek. Yanaklarını şişirdi.

"Kötüsün." İç geçirip ayağa kalktım, telefonu cebime sokup sınıftan çıktım. Aklıma geçen sefer Ali'nin saçlarıyla oynarken beni görünce suratının nasıl düştüğü gelmişti. Bir anda sabah da terslediğim çocuğu kollarım arasına alıp sıkıca sarasım gelmişti. Acilen Bora'yı bulup öpücüklere boğmak istiyordum.

Alt kata inip 10/E'ye giriş yaptım. Yine en arka sırasında değil, ön sıralardan birinde oturmuştu. Suratında rahatsız bir ifade varken gözleri kapalıydı ve kollarını göğsünde birleştirmişti. Saçları tepede iki yandan pembe tokalarla toplanmıştı ve yakınlaştıkça gözlerine eyeliner denen illetten çekildiğini gördüm. Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdığım sırada bir kız elinde rujla yanına koşup elini çenesine koyarak ruju sürmeye başladı. "Çok güzelsin Bora." diye mırıldandı etrafındaki kızlardan biri.

"Bizden güzel olduğu kesin." dedi içlerinden biri kıkırdayarak. Kız ruju eliyle yaymaya başlarken dudaklarına dokunduğuna mı kızayım, saçlarıyla oynadıklarına mı, başında o kadar çok kız olmasına mı, bilemedim.

Sobe (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin