11.Bölüm

656 86 6
                                    

11.Bölüm

Ölü bedenin, kokusunu yok sayarak bacağına uzandım. Amacım, fabrikanın arkasındaki orman girişine kadar cesedi sürüklemekti. Daha sonra, çorak bir alanda bedeni yakacaktım. Kimyasal ve inorganik maddeler yüzünden, harap olmuş ormanda, çıplak toprak bulmak zor olmayacaktı. Zaten, bu izbelikteki tüm fabrikalar bu yüzden devlet tarafından, çevreye tehlikeli madde yaymak ve doğanın dengesini bozmak suçundan kapatılmıştı.

Kulaklarımda, Alex'in  'Yara almadan , yara veremezsin'  sözü ve gözlerimde sığınağımın  hayali ile anıları hatırlarken, duyduğum öfkeli ses ile korkmuştum. Sinirimi kusmamak için dudaklarımı ısırdım. Derin bir nefes alırken beşe kadar saydım ve kızıl vampirin paçasını yere vurarak, bıraktığımda ona döndüm ve ellerimi belime koyup, dişlerimin arasından,

"Tango yapıyorum! Partnerimle bana katılmak ister misin! " dedim.

Kaşlarını çattığında, maviliklerindeki öfke parıltıları dolanıyordu.

"Hah! Zaten kaşlarını çatmasam şaşardım! " Bir elim belimdeyken, diğer elimle kendisini işaret ettim ve alay kızgınlık ile çemkirdim. "Biliyor musun ne? Bir gün tam da öyle donup kalacaksın!"

Büyük ve kendinden emin adımlarla yanıma gelirken iki elimi de serbest bıraktım. Çiğ bakışları, yanımda bittiğinde kabaca bileğimi kavrayıp, dev adımlarıyla odadan dışarı yürüyorduk. Nefesimi tutmuş, ne yapacağını merak ediyordum. Sonunda durduğunda kolumu da çekiştirerek, beni arkaya dönmeye zorladı. Bunu yaparken, kendi de beni çekiştirdiği yöne dönmüştü.

Önümüzde, sadece boyası dökülmüş ve çatlak sıvalarının altı yosun tutmuş duvar vardı. Fabrikanın başka bir odasıydı yalnızca. Yosunların toplandığı yerde paslanmış bir musluk duruyordu. Büyük ihtimalle su borusundaki bir sızıntı, yosunların yetişmesine ortam hazırlamıştı. Yeniden bağırmak için Rick'e döndüğümde tek eli ile iki elimi, bileğimden yakaladı ve sol eliyle musluğu, kırılan pas beraberiyle 'Çat' eşliğinde  açtı. Yıllardır bu anı bekliyormuş gibi adeta musluktan çağlayan suya ellerimi soktu. Ben üşüyordum  ve su, buz gibiydi!

"Yapma!" diye çığlık atar atmaz ellerimi kurtarma girişimde bulundum. Karşılığı ise, beni daha sıkı tutan bir Rick olmuştu. Diğer elini de devreye soktuğunda, avucundaki buz gibi suyu yüzüme çarptı. Bir an boğulduğumu bile sanmıştım.

Daha fazla hırçınlaştığımda, saçlarım onun kollarına ve göğsüne çarpıyordu. Ellerimi serbest bırakırken, ben o kadar çırpınıyordum ki boşlukta kalınca bir iki adım sendeledim. Tekrar kollarımdan tuttuğunda bu sefer düşmemem için yaptığı barizdi. Az önce, genzime giden su yüzünde soluklarımı dizginleyemiyordum. Zaten heba olmuş saçlarım iyice dağılmıştı. Birkaç tutamım Rick'in kollarına bile uzanmıştı. O kollarımı omuzlarımın hemen altından kavramış, bende az önce yumruk attığım göğsünden, yumruklarımı açmadan öylece durmuştum.

"Kendine gel! Aptallaşıyordun."

Titreyen dudaklarımı bastırıp, kollarımı Rick'den kurtardım. Suçlu bir velet gibi yine başım öne düşmüştü. Sadece, akan suyun sesi duyuluyordu şimdi.

Sessizliği bozan, yumuşamış sesi oldu.

"Şimdi, tekrar soracağım ve cevaplayacaksın. Mantıklıca."

Yüzümü dikleştirip, inatla gözlerine bakarak tısladım. "Sen, mantıklıca sorduğun sürece."

Belli belirsiz, çarpık bir tebessüm geçti dudaklarından. Dudaklarının rengi ne kadar güzeldi!

"Ne yapıyordun ve yapacaktın?" dedi o şeker pembesi dudaklar. Dudaklarımı aralayıp, tekrar gözlerine konsantre oldum.

"Cesedi, ormanın başladığı noktaya götürüp, yakacağım."

Auxılıum Serisi II; AlavanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin