45. Bölüm "NİHAN"

En başından başla
                                    

Bu satranç tahtasının üstündeki taşları her sustuğumuz şey olarak simgelersek ise, benim şahım kesinlikle aşkımdı. Özgür olmadığımı en çok başıma kakan şey de, en çok kendimi zor zaptettiğim ve zaptetmediğim surette en çok kayıbı vereceğim şey de aşkımdı. Kendi dünyamın dayatmalarına başkaldırdığım en büyük, kendi dünyamın kurallarına asi geldiğim en yüce şey aşkımdı. Hakan şahlar şahıydı, ona duyduğum aşk varoluşuma tersti. Bu nedenle susmaya mecbur bırakılıyordum. Oysa beni kahrediyordu yaşlı bir bedene dönüşmüşken vücudum, gençlik yıllarımı içimde kalan uktelerle hatırlayacak olmak. Bu kahroluş şimdiden içimi kemiriyordu, öyle iki büklüm, öyle çaresiz hissediyordum ki sessiz bir kabulleniş göstermek haksız yere idam edilmek kadar beterdi.

Oysa ne saçma değil mi, mantığa ters bir kere. Kim ne hakla bana sınır çizer?

Hakan, gel geç karşıma, seninle konuşmamız gereken mühim bir mesele var. Bu konuyu seninle hiç konuşamadık. Kim koymuş bu kuralları yahu! Bana sormuşlar mı, ben bu düzeni kabul ediyor muyum? Etmiyorum efendim! Hakan, beni dinlemelisin. Dayatmalar arasında eriyip gitmeme izin vermemelisin. Bana herkesten farklı bakıp kimsenin göremediklerini görmelisin. Bana da abimi seçme hakkı vermediler ya canım! Beni de anlamalısın. Zaten anlatmanın imkanı yok, bir yolunu bulup sen anlamalısın çünkü bunların hepsi senin anladığın dilden yazılır. Sırf sen anla diye her şey sana göre tasarlanır fakat sen anlamamak için anlayış biçimini değiştirecek birisin. Hakan, olanları görmemek adına bunca çabayı sarf etmemelisin.

Sen gel bir karşıma otur, anlatacak çok şey var. Yeter ki karşıma gel. Yeter ki gel. Yeter ki gelmek iste.

Hakan, yeter ki benim için bir şeyler yap.

Sen geç hele bir karşıma, gerisi olmazsa varsın olmasın. Bu hiç de mühim değil. Bir kez olsun sana tamamıyla dürüst olduktan sonra, bütün dengelerimiz değişsin, hiç umrumda değil. Lütfen beni gözlerimden anla ve konuşmaya ihtiyacım olduğunu çözüp karşıma geç, bu benim düğümümü açan son hamle olduğu gibi seni de düğümleyen bir hareket olacaktır. Ne dersin, belki de böylelikle dünyaya en büyük darbeyi indiren biz oluruz? Çünkü imkansızlığı oluşturan dünya imkanı da oluşturmasını bilir. Bunu kullanmayı bilmeyen insanlardır. Kısacası sen bir karşıma geç... olacakları beraber görelim. Fitili ateşle ve dev bir yangın çıkaralım!

Farkında olmadan yaptığın ufak bir hareket, iki hayatı birden değiştirebilir. Hem de öyle bir değiştirir ki, ikisi birbiriyle içiçe geçip tek bir hayata dönüşür. Yaptığın ufak bir hareket, her şeyi baştan sona farklılaştırabilir.

Beklenen ufak bir hareketin gerçekleşeceğine dair duyduğum ölümüne bir inanç, umutla ve yine aynı hareketin katiyen meydana gelmeyeceğini hissederek darmaduman kafamı titreşen göz kapaklarımla beraber geriye yatırdım; kafamın içi, midem, vücudum olduğu gibi allak bullaktı. Üşüyordum ama ayakta durmak zorunda gibi hissediyordum, birbirine çarpan bacaklarım gerçek hayatın hala var olduğunu düşündürüyor, gözlerimi kapamaya zorlayan, vücudumda kol gezen sızı beni kendimden geçiriyordu. Her şey gözüme zor gelirken vücudumda zerre direnç ve güç kalmamış gibiydi, öyle halsiz hissediyor ve bedenimi etkisiz hale getiren şeyle savaşamıyordum. Bilincimin üstüne kalın bir tül örtülmüş gibi hissediyordum, göz kapaklarımı yukarı kaldıracak takatim yoktu. Ne bu dünyada var gibi, ne de yok gibiydim. Her şey bu kadar karışık ve kafam toparlanmaya son derece uzakken, üstüne üstlük nerden ve nasıl geldiğine hiç anlam veremediğim bir su, buz gibi soğuk bir su üstüme doğru fışkırmaya başlayınca histerik olarak arka arkaya adımlar atmaya başladım fakat kısa sürede ayağım daha fazla gerileyemeyeceğimin sinyalini veren bir yere çarpınca baygın kafayla dahi olsa kaçacak yerimin kalmadığını anladım; sanki su şimdi daha soğuktu. Yüzümü başta olmak üzere bütün vücudumu ıslatmaya yetiyordu, normalinden kilolarca ağırlaşmış hissettiğim kafamı sakınmaya çalışırken bulunduğum dar yerde ayaklarım birbirine dolaştı ve dengemi kaybedip öne doğru savruluyordum ki kendime tutunacak bir dal buldum. Kısık, hiçbir şeyi göremeyecek kadar bulanık gören gözlerimle seçmeye çalışsam da onla başarılı olamayıp el yordamıyla bunun bir insan bedeni olduğunu anladım. Tepemden soğuk sular akmaya devam ediyordu ve ben çoktan titremeye başlamıştım. Sıkı sıkı asıldığım şey bir koldu, ellerimi yavaş yavaş yukarı kaydırdıkça o kol kalınlaştı, daha geniş, sert bir kas hissettim. Kanıma karışan alkol yüzünden olsa gerek, şu an pek de uzağa saramayan aklımla ne nerde olduğumu, ne de bu suyun nerden geldiğini ya da nasıl kesebileceğimi düşünebildim. Sadece tutunduğum kol sıcacıktı, daha fazla sokulursam hem sudan korunurum hem de ısınırım diye düşündüm ve kolun sahibinin gövdesine sarılır vaziyette yanaştım. Şu an pek mantıklı düşünemesem de bu gerçekten işe yaradı, az da olsa bir sıcaklık hissetmiştim ki yine aynı kol beni iterek kendinden uzaklaştırdı, kola tutunmaya çalıştım ama sert bir hareketle benden kurtuldu, bu sefer su daha sert yüzüme çarpmaya başladı. Ellerimi yüzüme siper ettiğim sırada aniden başım döndü ve sendeleyerek kontrollü bir şekilde yere düşercesine oturdum. Her yer ıslaktı, ağzıma kaçmaya başlayan sular birden öğürmemi sağladı ve benim bile anlayamadığım bir sürede kendimi şiddetli bir halde kusarken buldum. Kustukça rahatladım fakat boğazımı yakan acı yüzümü buruş buruş etti. Tamamen kusmamı zar zor bekleyebildim, bittiğini hissettiğimde buz gibi suya rağmen şiddetlice titreyen bedenimle olabildiğince kıvrılıp başımı çaresizce ıslak zemine koydum.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin