7.Bölüm: Düello

En başından başla
                                    

"Öğrendiğin gibi selam vermeyecek misin Malfoy? Hani düelloya başlarken selam verilir? Yoksa düelloda selam vermeyi bile bilmiyor musun? O kadar mı kötüsün? " Draco ayaktakımına işaret vermeyi unutup büyüyü mırıldanırken James'de Hermione'ye komutunu verdi.

"Üç! Bombardo!"

"Protego!"

"Sectumsempra!"

James çevik bir hareketle, dönüp Hermione'ye sarıldı. Draco'nun damarına basıp diğerlerine işaret verememesi planladığı gibi kendisine mili saniye kazandırmıştı. Hermione'nin oluşturduğu kalkanın karşıdan gelecek büyülere dayanamayacağını biliyordu. Bu yüzden kendini kalkan olarak kullanıyordu. Hermione'yi koruyacak bir kalkan.

Onun büyüsünün etkisiyle büyük bir patlama oldu ve yedi Slytherinli'de geriye uçtu. Aptal Draco içlerinden birine bile kalkan büyüsü yapmasını tembihlememişti. Sessiz kalkan büyüsünde çok güçlü olmasa da, tüm gücüyle konsantre olup büyüyü mırıldandı. Hermione ve onun kalkanı karşıdan gelen dört büyüyü etkisiz kılmıştı. Ama kalan iki büyü sırtına isabet ettiğinde James tüm gücünü kaybedip dizlerinin üstüne düştü. Kızı da düşürmemek için sardığı kolunu çekti. Dizlerinin üzerinde Hermione ile göz göze geldi. Kahverengi gözlerde tek bir ifade vardı. Korku... James iyiyim demek istercesine buruk bir şekilde gülümsedi ve bayılmadan önce;

"Snape..."diye bildi. Hermione'nin arkasından hayatı boyunca hiç görmediği kadar kızgın bir şekilde koşan Snape'i gördüğünde son kalan dayanma gücünün de vücudundan çekildiğini hissetti. Çünkü yardım gelmişti. Artık Hermione'ye zarar gelme ihtimali yoktu.

Öksürüğünün boğazına takılıp onu rahatsız etmesiyle, kim bilir kaçıncı rüyasını gördüğü uykusundan ayıldı. Sabahtan beri yanında fısır fısır konuşmakta olan dörtlü, anında sus pus oldu. Vücudunun öksürükle her sarsılışında sırtında iğne batması gibi acılar hissediyordu. Kim olduğunu görmediği birisi, hızlı davranıp su uzattı. James bakışlarını kaldırıp yarım yamalak ona suyu uzatan kişiye baktı. Hermione üzgün bir şekilde ona bakıyordu.

"Teşekkür ederim." Sesinin bu kadar kısık çıkacağını düşünmemişti. Hiçbir zaman suratından eksik etmediği moral gülümsemesini suratına yerleştirmeye çalıştı. Tam gülememiş olsa bile suratına yayılan gülümsemeden tatmin oldu. Neresini oynatırsa oynatsın derin bir acı hissediyordu. Bir an dikleşmek istese de bundan vazgeçti. Sırtı böyleyken bile yanıyordu.

İçindeki yanmayla Hermione'nin uzattığı suyu bir dikişte bitirdi. Vücuduna yayılan rahatlama hissiyle içtiğinin gerçekten su olup olmadığını merak etti. İçtiği şey aynı su gibiydi ama onu beklemediği kadar rahatlatmıştı. Kafasını yastığa koyup bir süre daha bekledi. Kendisine gelmesi, zihninin ayılması gerekiyordu. Birazda olsa kendini toparladıktan sonra onun uyandığını fark ettiklerinden beri konuşmayan dörtlüye döndü.

Sirius, stresli zamanlarda olduğu gibi ayakta dikiliyordu. Ron, yanındaki yatağa oturmuş üzgün bir şekilde bakıyordu. Belki birazcık da acımayla? Harry'se sanki ruhu çekilmiş gibi bembeyazdı. Dokunulsa yıkılacak gibiydi. Sanki olayları James değil de o yaşamış gibi. Ve Hermione... Genç çocuk kıza bakınca donup kaldı. Demin fark etmediği şeyi fark etti. Hermione'nin gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olup şişmişti. Belli ki sadece kısa bir süre önce onun ağlamasını durdurabilmişlerdi ve suratının beyazlığı aynı Harry'ninki gibiydi. Tüm kan suratından çekilmiş gibi...

"Nasılsın?" Harry'nin sesi onunkiyle yarışacak kadar kısıktı. James kardeşinin gözlerinin içine bakarak elinden geldiğince inandırıcı bir şekilde;

"İyiyim. Kaç saattir uyuyorum? Beş? Altı?" Diye sordu camlardan içeri sızan batmakta olan gün ışığını kontrol ederek. Ama ona bakan diğer dörtlünün de iyiyim demesine inanmadığını biliyordu. Kendisi de olsa onun durumunda ki bir kişinin iyiyim demesine inanmazdı. Dün Snape'in Draco'ya söylediğine inanmadığı gibi... Ama temas kurduğu gözlerde farklı bir şey daha vardı. James'in anlayamadığı bir şey. Canı yansa da kendini zorla gülümsetti.

Bilinmeyen ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin