Çınar'a hiçbir şey söylememe kararı aldım. Zaten Sıla'dan ya da Kuthan'dan duyacaktı, değil mi? Benim ona ihtiyacım varken o başkası ile birlikte zaman geçiriyordu. Belki de birine ihtiyacı vardı fakat ihtiyacı olduğu kişi ben değildim anlaşılan.

Eşyalarımı arabaya koyduktan sonra yola çıktık.

''Hilal, varınca ben size kahvaltılıkları vereceğim. Yarın birlikte alış verişe çıkın. Evi temizleyin, havalandırın. Bir şey olursa da bizi arayın.'' dedi annem. Başımı salladıktan sonra müzik dinlemeye başladım.

Arada Koray bana bakıyor, ben de ona bakıyordum. İkimiz de birbirimize hiçbir şey söylemeden tekrar önümüze dönüyorduk.

Yolculuk bitip annemler bizi yalnız bıraktığında eşyalarımızı odalarımıza yerleştirdik. Buraya en son çocukken geldiğim fazla bir şey hatırlamıyordum.

Çınar'ın o görüntüsü aklımdan gitmiyordu. O kadar olan şeye rağmen, hala nasıl onunla birlikte olabiliyordu ki? 

Koray odama geldi.

''Abla, şimdi ne olacak?'' diye sordu bana.

''Bilmiyorum, Koray. Tek bildiğim karşımızda baş edemeyeceğimiz güçte birisi var. Maddi olarak hem de... Sana ya da sevdiğim birine zarar vermesinden korkuyorum.'' dedim.

''Abla, o çocuk hasta bence. Sorunları var, ilaç kullanıyordur belki. Seni olağanüstü derecede takıntı haline getirmiş. Bu beni hem üzüyor hem de korkutuyor. Ne yapacağımı da bilemiyorum. Kaçmak istediğimden değil ama adam kapıya beş on kişiyle dikilip seni almaya gelse ne yaparım hiç bilmiyorum.'' dedi. Kardeşime sarıldım.

''Öyle bir şey olmayacak. Söz veriyorum.'' dedim.

Kapı çaldı. İkimiz de dehşetle birbirimize baktık. Koray eline oklavayı aldı. Yavaş adımlarla kapıya ilerledik. Kapının deliği olmadığı için kimseyi göremiyordum. Koray, kapının arkasına geçti ve beklemeye başladı. 

Kapıyı açtım.

Eyvah.

''Bilin bakalım kim benim mesajlarımı takmıyor.'' 

''Yağmur? Sen nasıl geldin buraya?'' Koray, oklavayı indirdi ve yanıma geldi.

''Find My Friends uygulamasına göre 150 metre yakınımdaymışsın. Ben de gelip bi' selam vereyim dedim. '' Koray'ın elindeki oklavayı fark etti.

''Hayırdır, hırsız kapı çalıyor mu sandınız? Annenler nerede? Siz Bodrum'da değil miydiniz 3 hafta?'' diye sordu.

''Annemlerin işi çıkınca otelden ayrılmak zorunda kaldık. Tatil için de buraya geldik.'' diye cevapladım. Onu içeri davet ettim.

Kendini koltuğa adeta fırlattıktan sonra ''Anlat bakalım kaç yakışıklıyı götürdün?'' Patavatsızlığı beni öldürüyordu.

''Öhö.'' dedi Koray. İstemeden güldüm.

''Sen hiçbir yere kaybolma. Oklava hikayesini senden dinleyeceğim.'' dedi Koray'a.

''Yakışıklıları falan götürmedim. Fakat...'' Oturduğu yerden kalkıp koltuğun üstüne bastı ve olduğu yere çömeldi.

''Hemen... Anlatıyorsun...'' dedi.

Olanları ve muhtemel olacakları ona anlattım.

''Bu ne lan? Bir tane mantıklı şey duymadım. Netflix dizisi mi çektiniz, ne yaptınız?'' diye sordu.

Başımı hayır manasında salladım.

''Ee ne olacak şimdi?'' diye sordu.

''Ablamı koruyacağız. O Çınar şerefsizi nerede, abla?'' Ona ters bir bakış attım.

Yaz AşkımDove le storie prendono vita. Scoprilo ora