ÖLÜMDEN ÖNCE SON ALTI

6.2K 707 261
                                    

Uzun bir ara oldu galiba, tadımlık bir şeyler getirdim özleyenler olduğunu görünce.

Ölümden Önce Son Altı.

Ölümün gizargâhı olur mu Gökyüzüm?

Şayet olursa,

Şu an ölüme gizargâhtayım.

Ben sigara sevmem. Sigara içmem. Sigara kokusundan da haz etmem. Fakat sen yanımda sigara içtiğinde, sanki tutkunu oluyorum bu belanın. Sanki sigarayı ağzından yudumlamak istiyorum. Bunu isterken korkuyorum. Asla dile dökecek kadar cürekâr değilim, hiçbir zaman da olmadım. Ölüme altı kaldı, zira bu saatten sonra da olmam. Sorun değil. Olduğum gibi yanımdaysan neden olmadığım kişiyi arzulayayım ki?

Saçma değil mi?

Çok saçma.

Olsun. Saçma sevileyecek diye bir kâide yok sonuçta. Ben de saçma seviyorum. Arkadaşlarımlayım. Sen yine yanımdasın. Kalabalık bir ortamdayız, insanların sesi var ama asla senin zihnimdeki sesini bastıramıyorlar. Arkadaşlarım var. Nişanlanmışlar. Onu haber vermek için çağırmışlar bizi. Karşımdalar ve yan yana oturuyorlar. Sen de benim yanımdasın. Garson geliyor yanımıza, bize ne istediğimizi soruyor. Fakat bu işte bir terslik var...

Sana ne istediğini sormuyor.

Seni görmüyor sanki.

Sindiremiyorum. Kızmak istiyorum ama sen sinirlensin diye sakin kalıyorum. Garsona kahveyi iki tane getirmesini söylediğimde, o da arkadaşlarım gibi bana tuhaf tuhaf bakıyor. Kaşlarımı çatıyorum. Kızarak onu rencide etmek istemiyorum ama senin varlığını inkâr etmiş olmasına katiyen dayanamıyorum. Garson gidiyor. Gülümseyerek arkadaşlarıma dönüyorum. Bana bakıyorlar, sadece bana. Tebessüm var dudaklarının ucunda. Fakat biraz endişeli, eksik, tereddütlü bir tebessüm.

Mutlu olun diyorum içtenlikle. Birbirinizi çok sevin.

Arkadaşımın tebessümü genişliyor. Yanındaki kıza bakıyor. Bir Y değil. Y sadece bana özel. Benim en güzel bilinmezim. Arkadaşım konuşuyor. Birbirimizi zaten çok seviyoruz.

Y, seni sarsmak istiyorum. Böyle olabilirdi... Hayır, hayır! Biz asla böyle olamayız. Bir denklemin bir araya getiren bir bütünüz biz. Problemiz, soruyuz, sorunuz ama asla normal değiliz. Y'ye dönüyorum, o anda arkadaşlarım yanıma bakıyorlar ama artık daha endişeliler. Kahve içmek istemezsen senin için başka bir şey söyleyebilirim diyorum, elim ayağım her an olduğu gibi birbirine dolaşıyor. Tatlı söyleyeyim mi?

Y hafifçe gülümsüyor. Fakat elindeki telefona mı yoksa bana gülümsediğini anlamıyorum. Yine de bana gülümsediğine inanarak garsonu çağırıyorum. Ona tatlı alacağım! Bu çok güzel bir ayrıntı değil mi? Garson gelirken, arkadaşımın nişanlısı bana garip garip bakıyor. Korkmuş gibi sanki... Anlam veremiyorum, vermek istemiyorum. Garson geldiğinde bir dilim çikolatalı pasta alabilir miyim diye soruyorum nazikçe. Garson onaylayarak uzaklaştığında, arkadaşımın eli uzanıyor bana. Sen ilaçlarını ihmal mi ediyorsun diye soruyor, yüzüne geniş bir karmaşa hâkim.

İlaçlarım... Tabi ya, ilaç alıyorum ben. Gülümsüyorum ona. Beni düşünen bir arkadaşım var. Bu beni şanslı yapar mı? Belki. Alıyorum diyorum, en son ne zaman aldığımı hatırlamaya çalışırken. Hatırlamıyorum, unutmuş olmalıyım muhtemelen. Yanıma, Y'ye dönüyorum. Alıyorum değil mi diyorum onunla onaylamasını isteyerek. Y, ona ilaçlarımı aldığımı söylesene.

Y söylüyor,

Arkadaşım duymuyor.

Arkadaşım yanıma bakıyor, gözleri doluyor sanki ama buna bir anlam veremiyorum. Genzini temizliyor, omzumu daha sıkı kavrıyor. Dostum diyor, Y'yi umursamadığı için ona kızıyorum aslında. Sen iyi değilsin.

Öyle ya, ben iyi olduğumu söylemiyorum. Arkadaşım benim için çok endişeli. Ona hak veriyorum. O da bir Y'ye sevdalansa ben de onun için endişelenirim. İyi değilim diyorum, arkadaşıma yaklaşırken usulca. Kulağına fısıldıyorum. O iyi olsun. Benim iyi olup olmamam problem değil.

Arkadaşımın yüzü darmadağınık. Y susuyor. Çekindi galiba. Aslında o hiç çekinmez ama.... Arkadaşımın nişanlısı kalkıyor masadan, onun telaşına bakıyorum. Onunda yüzü berbat. Bir yanıma bakıyor, bir de bana. Acımış gibi sanki. Kızıyorum. Acımasın istiyorum. Acıma sızan kadına acımasın istiyorum. Kız uzaklaşıyor. Arkadaşım onu anlamış gibi engel olmuyor nişanlısına. Garson siparişlerimizi getiriyor. Benim ve arkadaşımın kahvesini koyuyor önümüze. Nişanlısının içeceğini de bırakıyor. Elinde kalan son bir kahveye bakıyor, sonra bize dönüyor. Bunu nereye koyayım Beyefendi?

Kızıyorum. Çok. Öyle çok kızıyorum ki, daha önce hiç kızmamış gibi hissediyorum. Y'ye vermesi gerekiyor kahveyi. Sevdiğim kadına vermeli ama vermiyor. Sevdiğim kadını inkar ediyor. Bak şu işe, nasıl olabilir bu? Y'ye dönüyor. Gülümseyerek etrafı izliyor. Bu beni teselli ediyor. Sonuçta o üzülmemiş. Arkadaşım benim yerime konuşuyor. Sen masaya bırak delikanlı.

Delikanlı kahveyi masaya bırakıyor. Bakışlarımdan biraz ürkmüş gibi. Aslında onu ürkütmek istemiyordum. Uzaklaşıyor. Kahveye uzanıyorum. Arkadaşımın gözleri dolu dolu. Galiba evlilik öncesi bunalımda. Bunu düşünürken kendi kendime gülümsüyorum. Sonra tekrardan dönüyorum Y'ye. Yüzündeki tebessüm ona o kadar yakışıyor ki... Varlığımı kabullenemiyorum. Onun o kadar güzel olup benim bu kadar çirkin olmam... Neyse ki, Tanrı ne yaptığını biliyor. Kahveyi uzatıyorum ona. İç diyorum heyecanla. Tatlı da gelir birazdan.

Kahveyi alıyor. Bu sırada parmak uçlarımız dokunuyor birbirine. Fakat bu asla basit bir şey olamaz. Ona erişebilecek, dokunacak kadar yakınım. Bu bir lütuf. Nasıl basit hissettirebilir ki? Kahveyi içiyorsun, ben de seni içiyorum yudum yudum. Hemen baş ucumdasın. Öyle güzel bir his ki bu. Arkadaşımın nişanlısı dönüyor. Bir şeyler konuşuyorlar kendi aralarında. İkisi de bizi izliyor ama daha çok beni izliyor gibiler. Hastane lafı geçiyor cümlelerinde. Yatmak diyorlar, rahatsız diyorlar, iyileşmeli diyorlar. İstediğini desinler. Ben şu an öyle memnunum ki olduğum yerden.

Y'nin yanındayım.

Ölüme altı kaladayım ama onun yanındayım.

Bu bir lütuf değilde ne?

X ve Y..

Mizah mı yazayım ne yapayım? Mizah yapıyorum ama yazamıyorum. Ağlicam.

Neyse, sizi aşırı sevdiğimi söyleyerek uzaklaşıyorum.

🌹

TENİ YANIK GÖKYÜZÜ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin