Bölüm 4.0

20.4K 1.2K 128
                                    

Medya: Erin

-BÖLÜM -4-

Karanlığın ağırlıkta olduğu bir yerdeydi, etrafını aydınlatan azıcık ışıkta bir gazinonun parlaklığı gibi loş ve soluktu, görebilmesi için yeterli sayılmazdı. Çevresini saran karanlığa bakarken içindeki hüzünle gözlerinin dolduğunu hissetti. Ciğerlerini sıkıştıran, kalp atışlarını kötü bir anlamda hızlandıran bir histi, hüzün ve kaybetmişliğin verdiği derin bir acı halinde çöreklenmişti üstüne.

Işıklar parlaklığını arttırarak önünü aydınlattığında, spiral halinde yukarı uzanan merdivenlerle karşılaştı. Kullanıldığını belli eden, eskimiş ahşaptan yapılma basamakları tereddütle çıkarken, attığı her adımda aşinalık hissiyle hüzün birbirine karışmaya başladı. Bulunduğu yeri biliyordu, merdivenin duvara monte edildiği yerde kendi resimleri ve ailesinin resimlerini taşıyan tablolar duruyordu. Evindeydi.

Ama evinin hissettirmesi gereken huzuru hissedemiyordu.

Dizleri duygularının altında boğulurken titrek adımlarla koridora vardığında, kendisiyle karşılaştı. Hemen önündeki odanın açık kapısından rahatça görebiliyordu ve kendisini çaresizce bakarken görmek kalp atışlarını tekletmişti. 

Elleri, karyolanın direklerine sıkıca bağlanmış, gözyaşları sonu gelmeyen bir şelale gibi yüzünden aşağı akarken yanı başında duran adama korkuyla bakıyordu. Erin bekâretini zalimce alan adamı hemen tanıdı. Ruhunu ve bedenini lekelemiş gaddarı nerede görse tanırdı. 

Ken Wreidblack, yüzünde şeytani bir gülümsemeyle acınası halde yatağa bağlı olan kendisine bakarken gözlerindeki parıltı kanını dondurdu, ciğerlerinin ise iflas etmesine sebep olacak kadar nefesini kesti. Elleri her yerindeydi, okşuyor, vuruyor ya da derisini yüzmek isteyeceği türden ona dokunuyordu. Boğazından kopup gelen çığlıklarını hiçe sayarken, yüzündeki iğrenç gülümseme gitgide büyüdü ve kalbinde yeri doldurulmaz bir acının yaratıcısı oldu

Acı.

Aşağılanmanın, güvenme duygusunun, sevginin kırılışından ortaya çıkan muhteşem bir ölüm üçlüsü olmuştu ona.

Çığlıkları bomboş evin içinde çınlarken, haykırışlar ve kahkahalar birbirine karışarak zehirli bir müzik gibi asla bundan kurtulamayacağını dillendiriyordu ona. 

Bir daha asla eskisi gibi olamayacaktı. 

Erin nefes nefese kalarak yatakta doğruldu. Alnında ter birikmiş, ufak damlalar halinde aşağı doğru akarken kalbi göğüs kafesini acıtacak kadar hızlı atıyordu. Yıllardır, karabasanı hiç olmadığı kadar gerçekçi gözükmüştü, merdivendeki ahşabın dokusunu bile hissetmişti.

Kalbiyle beraber ruhunu paramparça eden bu adamın hiçbir şekilde peşini bırakmayacak olması düşüncesiyle midesi kasıldı. Bedenini zaten fazlasıyla harap etmişti, aklı ise ufak bir çizgiye tutunarak hayatını devam edebilmesini sağlayacak kadar ona destek oluyordu ama ne zaman uyumak için gözlerini kapatsa, kendini o korkunç halde yeniden görüyor ve oluşturduğu birkaç duvarını da tuzla buz ediyordu.

Kâbusu genellikle çığlıklarından oluşurdu. Bazen yüzünü görebilirdi bazen de görmek, yaşamak istemediği her şeyi...

Derin bir nefes alarak kalbinin yavaşlamasını bekledi. 4 yıl önce âşık olmak gibi bir aptallık yapmıştı ve bedelini çok ağır ödemişti. O aşağılık adamdan hoşlanmış hatta ona âşık bile olmuştu. İlk aşkını, ilk öpücüğünü... İlk olan her şeyini ondan almıştı ve kendisi de bütün bunlar olurken reddetmemişti, nasıl reddederdi ki? Onu seviyordu, yani öyle olduğunu sanıyordu ta ki o geceye kadar.

Alexios : Omen Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin