Bölüm 2.1

21.2K 1.2K 73
                                    

Neler yapacağını bilmiyordu, bu dişinin ne olduğunu bile bilmiyordu. Vampir değildi, çığlık atarken dişlerini görmüştü, herhangi bir anormallik yoktu ve korkudan beti benzi atmış olsa da, teni aşırı bir solgunluğa, mermer rengine sahip değildi. Nefilim de olamazdı, saçları meleklere özgü o beyazlıkta değildi, güneşle yıkanmış gibi sapsarıydı.

Cadı olabilir miydi? Evet, belki de onu büyüsü altına almış ve sağduyusunu paket yapıp bir köşeye atmıştı. Hareketlerindeki anlamı bununla bağdaştırabilmesi çok daha kolay olurdu ama ne yazık ki cehennemde kar yağmıyordu ve bu dişi kesinlikle en son hücresine kadar faniydi.

Ve Alexios damgalanma süresi bitene kadar gitmesine izin vermeye meyilli değildi. Sadece o muhteşem güzellikteki dudaklardan çıkacak bir sözcük onu durdurmak için yeterdi.

Cadı olmalıydı.

Ama hiçbir cadı içini titretecek kadar masum olamazdı. Dişinin sesinde bile bariz bir masumluk vardı. Malikaneye yaklaştığında biraz uzağında kalan komşularından birkaçının merakla süzdüğünü, hatta diğer ev bireyleriyle fısıldanarak konuştuklarını fark etti

İnsanlar ve merakları

Alexios tehlikeli bir bakış atarak sessiz kalmaları konusunda sözsüz bir uyarıda bulundu. İnsanların merakı gittikçe sabrını zorlamaya başlamıştı. Arada bir bunun Lucifer'ın işi olduğunu düşünmesine sebep olacak kadar çektiği vardı.

Buz tutmuş basamakları çıkarken genç kadın titreyerek acıyla inledi. Teni, elinin altında erimeye mahkum olan bir kar tanesinden farksızdı. Üzerinde onu sıcak tutacak hiçbir şey giymiyordu, üstelik buna kansızlığı da eklenerek bir buz küpüne dönüşmesine sebep olmuştu.

Alexios acele ederek, kapıyı sırtıyla açtı ve sıcacık evine adımını attı. İçerisi boğucu bir sıcaklıkla dolmuştu. Sanki Güneş'ten bir parça kopup düşmüş gibi bunaltıcı bir sıcaklık hakimdi. Hızlıca holü geçerek koridoru çıkmasıyla Kyrian'nın soğuk bakışlarıyla burun buruna geldi.

Yeşil gözleri bütün ifadelerini gizleyerek, Alexios'un taşıdığı insanı süzüyordu acelesizce.

''Demek farklı olan koku bu dişiden geliyormuş.'' 

Kyrian dilini parlak dişlerinde gezdirerek boğuk bir mırıldanmayla konuştu. Mesafesini koruyan soğuk gözleri vahşi bir ışıkla parıldamaya başlamıştı. Canlı bir insanın kanı her Omen'in karanlık arzularında yatardı ve durumun gidişatına bakılırsa hiç de iyiye gitmiyordu. Alexios korumacı bir tavırla kızı sıkıca kavradı.

''Ona dokunmaya aklına bile getirmeyeceksin Kyrian, beni anlıyor musun?''

Belirli bir tehditte bulunmasa da, sert sözleri havayı bir bıçak gibi yarmıştı. Kyrian'ın parıldayan gözleri transtan sıyrılır gibi anında sönerek sıkıntıyla ellerini gümüşi renkteki saçlarında gezdirdi ve hemen ardından, Alexios'un öfkeyle yanmakta olan kahverengi gözlerine baktı.

''Geri götür onu Alexios, ne tür bir oyun yaptı sana bilmiyorum ama seni etkisi altına almayı başarmış, hafızasını sil ve bende bunları hiç yaşanmamış varsayayım.''

Kyrian'ın kelimelerinde yatan mantığı görebilse de, dediklerini uygulamaya niyeti olmadığına en başta karar vermişti. Bu dişiyi ilk o bulmuştu, söz hakkı onundu.

''Cesedimi çiğnersen.'' dedi Alexios sıkılı dişlerinin arasından. 

İlk defa bir fani için Kyrian'ı karşısına alsa da, mantığı bir türlü ipleri eline alamıyordu. Mavi ekran veren bir televizyondan farksızdı, sadece ilkel bir dürtüyle hareket ediyordu. O sırada ikisi de ana kapının açılmasıyla başlarını çevirdi. 

Alexios : Omen Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin