14

1.6K 134 96
                                    

Kolumun üstüne bastırdığım camla bir iki damla kan yere düşerken halı da kırmızı yayvan noktalar oluşuyordu.

O sırada donup kaldım. Ne yapıyordum ki ben? Neden böyle bir gerizekalı olmuştum.

Sırf çocuk benden nefret ediyor diye hayatımda beni seven herkesi bırakıp gidecekmiydim yani? Üzecek miydim?

Aslında Levi ye onun yüzünden ölen birinin acısını yaşatmak istiyordum.

Ama yapmayacaktım... En azından şimdi olmazdı.

Aniden elimden çekilen cam parçasıyla başımı kaldırıp Leviye baktım.

İlk kez yüzünde öyle bir ifade görüyordum. Korku...

Geri geri gidip duvara yaslandı. Yere çöktüğünde yüzündeki ifade iyice yumuşayıp ağlamaya başladı. Ben şaşkınca ne yaptığını anlamaya çalışırken titreyip konuştu.

"Ne yaptın sen!" diye titrek bir sesle sordu.

Korkmuşmuydu? Elimde olmadan öne atılıp Leviye sarıldım. Sarılmamla başını omzuma gömüp ağlamaya devam etti.

"Özür dilerim... Özür dilerim." diye mırıldandı. Ben ise hala farklı bir Levi görmemin şaşkınlığını yaşıyordum.

Korkmuş, üzülmüş ve yardım isteyen bir Levi. Öncekinin aksine güçlü değildi.

"Bunu bir daha yapma nolur." dedi kısık sesle. Büyük ihtimal duyamayacagım bir şekilde söylemişt ama duymuştum.

"B-ben üzgünüm." dedim bu sefer.

Toparlanıp geri çekildiğinde derin bir nefes alıp sinirle bana baktı.

"Neden yaptın bunu?" dedi kolumu sımsıkı tutup küçük çiziği göstererek. Kaşlarımı çattım. Nedeni oydu ama önümde ağladıktan sonra bunu ona söylemek içimden gelmemişti.

Ona acı çektirmek istiyordum ama acı çekerken onu görmek içimi parçalıyordu.

Şimdi öncekinden daha garip hissediyordum.

"Benim yüzümden." dedi titrek bir sesle. Tam bir şey demek için ağzımı araladığım sırada hızla ayağa kalkıp dolabına yöneldi.

Bir çanta çıkartıp tüm giysilerini içine doldururken onu izliyordum.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum aniden.

Beni umursamayıp doldurmaya devam etti. Doldurmayı bitirince çantayı eline alıp kapıya ilerledi. Peşinden koşup kapının önüne geçtim.

Sinirle bana bakıyordu. Ben ise onun aksine hala aciz olmaya devam ediyordum.

"Çekil Eren." dedi sertçe. Yerimden kımıldamazken eliyle beni kenara itip kapıyı açtı. Gitmeden kolunu tuttum.

"Gitme! Lütfen ..." dedim kısık sesimle. Neredeyse ağlayacaktım resmen.

"Yaşattığım her şey için üzgünüm." dedi bana bakmadan. Hızla kolunu çekip giderken arkasından bağırdım.

"Gidersen bir daha dönemezsin! " diye bağırdım belki bir umut gitmekten vazgeçer diye. Ama umursamadan gitti.

Geride nefret kalmıştı. Gidişiyle içime doğan nefret... Hem kendimden hem ondan nefret etmiştim. Yaptıklarım yüzünden ve yaptıkları yüzünden...

Şimdi diyeceksiniz ki insan sevdiği kişiden nefret eder mi? Evet, eder hemde fazlasıyla.

Sevgiyle nefret aynıydı çünkü... Yazımları aynıydı. (Japoncada aynı karakterle yazılıyorlarmış)

Hissettirdikleri aynıydı...

Kapıyı kapatıp mutfağa geçtim. Titreyen ellerime bakıp lanet okudum. Kaybetmiştim öyle değil mi? Aptallığım yüzünden önemsediğim birini kaybetmiştim.

Neden kaçmıştı ki? İntihar nedenim olmaya katlanamadığı için mi? Yoksa suç ona kalır diye mi?

Telefonumu alıp mikasayı aradım. Bana bir tek o yardım edebilirdi...

Çok beklemeden Mikasa gelmişti bile. Her zaman üzgün olduğumda yaptığım gibi beni dizine yatırmış saçımı okşuyordu. Tabi okşama arasında kafama sertçe vurup konuştu.

"İntihar ne demek lan piç!" diye bağırmıştı da...

Yaptığımın aptalca olduğunu fark etmiştim. Annemin benden uzak kalmak istemeyişi ve gidip bir daha dönemeyeceğim ihtimalini düşününce yüreğim hoplamıştı.

Babam gibi olmasından korkan bir kadını umursamadan yaptığım aptallığı...

En azından durmuştum. Levi kurtarmamıştı beni... İsteseydim daha derin kesebilirdim, levi geldiğinde ben intihardan zaten vazgeçmiştim bile.

"Şimdi ne yapacaksın?" diye sordu Mikasa. İç çektim. Yapacağım şeyi çoktan kararlaştırmıştım bile...

İntikam alacaktım.

Sanırım bölüm attıkça kitapta iyice saçmaladım... Bir an önce sevgili yapacağım ama yine önlerine taş koyacağım ama merak etmeyin mutlu son yapmayı planlıyorum

AsilzeWhere stories live. Discover now