2

3K 217 328
                                    

"Hadi ama Armin... Bu kadar üzülme." dedim sırtını sıvazlıyarak. Hala daha ağlamaya devam ediyordu ve biz ne dersek diyelim ağlamayı kesmiyor aksine daha yüksek sesle ağlamaya başlıyordu.

"A-ama..." diyip burnunu çekti armin. Mikasa iç çekip önündeki cipsten bir tane alıp yedi.

"A-ama... B-ben" dedi tekrar burnunu çekti. Önümdeki peçeteyi armine uzattım.

"Teşekkür-" diyip peçeteyle burnunu sildi.

"Ben... S-seninle denize gitmek istiyordum." dedi. Burnunu çekmeden lafını tamamlayabilmesine sevinip içimden armini alkışladım.

"Denizi göreceksin armin. Önümüzdeki yıl tekrar girersin sınava." diye avutmaya çalıştım.

Armin sınav günü hastalandığı için sınava kafasını verememişti ve sınavı çok kötü geçmişti. Sınav sonuncunun da kötü gelmesiyle benimle aynı üniversitesi kazanamadığı için ağlıyordu.

Mikasaya gelince... Benden bile yüksek almayı başarabilmişti ve benimle aynı üniversiteye gelebiliyordu.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle elimi cebime atıp telefonumu çıkardım.

Şifreyi girip açtığımda daha dün açtığım Whatsaap grubundan en az 1506 mesaj geldiğini gördüm.

Şaşkınca baktım. Nasıl bu kadar çabuk kaynaşabilmişlerdi bunlar?

Hepsinin ismini tek tek öğrenmiştim.

Hanji
Petra
Mikasa (Gruba ben almıştım)
Erwin
Ve Levi...

Aralarında en dikkatimi çeken Levi'ydi. -black- adlı kullanıcı (yani grubu açmamı söyleyen) oydu.

Ve tam olarak bir gizemdi... Profil resmi yoktu ve dün yapılan skype görüşmesine de katılmamıştı.

Grupta sohbete pek katılmazdı. Katılsada bir kelimesiyle sohbet kesilirdi.

Örneğin;

"Nasılsın Levi?"

"Sanane."

Ve konuşma biter... Kaba bir kişiliği olduğunu anlamıştım ama beni asıl merak ettiren bu kişiliğin altındakiydi.

Kaba olmayı, savunma olarak kullandığından emindim.

Gruba bir şey yazıp telefonu kilitledim. Tekrar Mikasa ve armine bakınca arminin sonunda ağlamayı kestiğini fark ettim.

Mikasaya nasıl yaptığını merak eder bir şekilde baktım. Omuz silkip önünde ki cipsten bir tane daha aldı.

"Eren." dedi Armin. Dikkatimi Mikasadan çekip armine verdim.

"Oraya gidince deniz taşı getir bana." dedi.

"Şey deniz taşı nasıl oluyor ki?" diye sordum olanca aptallığımla.

"Denizin yanında bulduğun ilk taşı getir." dedi.

"Ha birde!" dedi parmağını havaya kaldırırken.

"Yosun getir bana. Onigiri yapacağım." dedi.

Oflayarak başımı salladım.

"Armin, biliyorsun ki yosun markette de var." dedim. Omuz silkti.

Cidden Armin üzgünken onunla konuşulmuyordu.

Bir kaç saat daha takıldığımız kafede oturduktan sonra eve gitmek için kalktık. Üniversite tercihimi de yapmıştım bu yüzden eve gidip üstlerimi seçmem, gerekirse yeni üst almam ve tabi ki beni karizma gösterecek fiyakalı bir gözlük almam gerekiyordu.

Mikasa nın da aynı şekilde işleri olduğuna emindim ama o benim aksime kız olduğu için daha çok ihtiyacı olacağını düşünüyordum...

Yoksa yanılıyor muyum?

Kafeden çıkarken Armin ters yöne doğru bize elini sallayarak yürümeye başladı.

Arkasından bizde el sallarken Mikasa konuştu.

"Eren gitmekte emin misin? Annen ne olacak?" diye sordu.

Mikasa da annemin durumunu biliyordu ve en az benim kadar endişeleniyordu. Ne de olsa Mikasa annesini erken yaşta kaybetmişti ve annem hem bana hem ona annelik yapmıştı. Bu yüzden Mikasayı kardeşim gibi görürdüm ya zaten.

"Bilmiyorum, oraya gittiğimde aklım annemde kalacak. " dedim umutsuzca.

Mikasa başıyla onaylarken sessizce onların kapısının önüne yürüdük. Kapının önüne gelince vedalaşıp kendi evime doğru yol aldım.

Gecenin karanlığı ve sıcaklığı altında rahat nefesler alırken titreyen telefonumu cebimden çıkarttım.

Arayanın annem olduğuna emin bir şekilde telefonu açtım.

"Anne, hemen geliyo-" diyecekken sözüm kesildi.

"Eren?" diye sordu naif bir ses.

"Şey pardon.." derken telefonu kulağımdan indirip arayan kişiye baktım.

"Levi?" şaşkınca bu sözleri sarf ederken Levi'nin sesini duymanın ve beni aramış olmasının şokunu yaşamaya başladım.

Uwaa Levi, ereni aradi sjsjs yehu heycanli snsn

AsilzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin