Olmuyor çocuk, yapamıyorum. Zihnim öyle karışık ki, sanki aynaya baktığımda kendimi değil de zihnimin içini görüyor gibi hissediyorum, ben yaşayamıyorum çocuk.
Bugün hastaneye gittim, gözlerimin numarası değişmemiş, buna sevindim, ama sanki teselliye ihtiyacım varmış gibi beni teselli eden doktora sinirlendiğim doğrudur. Gözlük numaram büyük diye beni teselli etmelerine gerek yok. Anlamıyorlar, çocuk.
Eve gelirken titreyerek kuaföre girdim, o koltuğa otururken zihnimin içinde yayılan düşüncelerim ağrıyordu. Saçlarım kesilirken gülümsüyordum.
Uzun saçlara hayran olan ben saçlarımı kestirdim, çocuk.
O kuaförden çenemden iki santim aşağıda olan saçlarımla ve gözümde gözlüğümün arkasına saklanan gözyaşlarımla ayrıldım.
Şu an aynaya bakıyorum, zor olsa da. Sanki saçlarımı değil de kalbimi kestirdim, çocuk. Sanki o lanet sandalye de saçlarımı değil de, kalbimi bırakmışım gibi hissediyorum. O kuaför saçlarımı değil de, umutlarımı yerlere atmış gibi bir çaresizlik hakimiyet sürüyor zihnimde.
Ben umutsuzum, çocuk. Ben gözyaşlarımı ailemdem saklayacak kadar umutsuzum.
Şimdi o umutsuzluk kokan gözlerini üzerimden çek, çocuk. Zira bana kendimi dünyadaki en umutsuz varlık gibi hissettiriyorsun.
24.10.2017
15.06
Gülcan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Kayıp Satırları.
Short Story"Ama bir gün geleceğim, çocuk. Başım dimdik, omuzlarım dik, gözümde şu lanet şey olmadan, saçlarımı uzatıp geleceğim. Kesmemi sağladıkları saçlarım omuzlarıma yüklenmişken, gözyaşlarım gözpınarlarımda kavrulmuşken geleceğim. Öyle bir geleceğim ki, b...